Efsaneler-Soylenceler
Efsaneler Söylenceler-12
Yayınlanma:
ANADOLU ADI EFSANESİ
Yeni vatana doğu derbentlerinden oluk oluk akan Türk boylarından bir kol, savaşa savaşa kendilerine yurtluk – ocaklık ararken, gele gele yolları bir zamanlar Yabanâbâd denilen bir yere varmış. Hava sıcak, yollar tozlu, yeni vatan konukları yorgunmuş ve çoğu da yeni çıktıkları Bizans savaşından yaralı gelmişler. Onlardan önce bu topraklara gelip mekân tutanlar içinde, yiğitliği, güzelliği, cesareti dillerde gezen genç bir kadın da varmış. Kocasını şehit vermiş, körpecik oğlu Oruç ile yalnız kalmış. Adı neden Kırmızı Ebe’ye çıkmış kimse bilmiyormuş. Belki obasının işareti kırmızıydı, belki de başına hep kırmızı yazma bağlıyordu, hiç bilen yokmuş.
Yeni konukları gelişi duyulunca; eskiler, en önde de elinde bakracı ile Kırmızı Ebe, içi buz gibi yayık ayranı dolu karşılamaya çıkmışlar. Pınar başına gelince, eskilerin Tanrı Ordusu adını verdiği kalabalık Türk boyları durmuş, Kırmızı Ebe de durmuş. Sıcaktan dudakları yarılan yolcular büyük bir istekle Kırmızı Ebe’nin elindeki ayran bakracına bakıyorlarmış ama doğrusu ümitleri de kırılmış; bu kadarcık ayran, susuzluktan kırılan bu yorgun yolcuların hangi birine yetecek, diye… Oysa ki; Kırmızı Ebe, elindeki bakracı taş yalağa boşaltmış, bakır tasla oradan aldığı ayranı yorgun yolculara bir bir sunmaya başlamış. O sundukça, ayran eksileceği yerde bereketleniyor, yalaktan köpürüp taşıyormuş. “Bana kalmayacak” diye çocukça telaşa kapılan savaş erlerinin her biri görülür bir heyecanla; “Ana doldur!”, “Ana doldur!” manasına “Ana-dol, Ana-dol” diye çırpınıyorlarmış. <oysa yalaktaki ayran herkese yetmiş, üstelik artmış bile…
Ne var ki; “Ana doldur!” nidaları bitmemiş, gide gide bu haykırış “Anadolu”, “Anadolu” biçimine girmiş söylene söylene… Yeni vatanın adı işte böylece “ANADOLU” olmuş.
Muhtelif farklılıklarla ANADOLU isminin oluşması buna benzer efsanevi hikayelerle anlatılmaktadır. Bu farklılıklardan bir başkasını aşağıya alıyorum:
ANADOLU EFSANESİ
Tarihteki birçok medeniyetin beşiği olan Anadolu, çeşitli uygarlıklara yurt olmuş cennet bir ülkedir. Anadolu adının nereden geldiği sorulduğunda şöyle bir efsane anlatılmaktadır:
Ankara’nın Kızılcahamam ilçesine bağlı Taşlıca Köyü’nde geçer bu efsane. Taşoluk’un önünde güzel bir çeşme vardır. İşte bu çeşme efsanenin ana kaynağıdır.
Asırlar önce çeşmenin bulunduğu yerler hayli ıssızdır. 15. yy. da bir Türkmen subayı, ordusunun önünde seferden dönmektedir. Ordusu o kadar yol kat etmiş ama su bulamamıştır. Bitkin haldeki askerlerin susuzluktan dudakları kavrulmuş, neredeyse ölmek üzeredirler. Koca ordu nice zaferler kazanmış, bayrağını yere değdirmemiş, başı dik ordu neredeyse susuzluğa yenilmek üzere.
Ümitler kaybolmak üzere iken, bir Türkmen kadını belirir uzaktan. Elinde kocaman bir ayran bakracı. Önüne çıkan askerlere elindeki tası doldurur verir. Kimisinin matarasına doldurur. Bütün askerlere ayran içirir, yine de ayranı bitmez. Koca orduda ayran vermediği asker kalmaz. Matarası dolu olan askerlere bir daha seslenir;
“Oğlum uzat mataranı doldurayım,” diye.
“Ana doludur,” derse de askerler.
“Ana doludur.”
“Ana doludur.”
Ana dolu, diye cevap veren askerler mataralarında ayran dolu olduğunu belirtirler.
Böylece günümüzde yaşadığımız bu toprakların adı, o günden sonra Anadolu olarak anılmaya başlanır.
(secmehikayeler.com’dan)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.