A.Kadir Kalenderoğlu
İMARET (GEDİK AHMET PAŞA) CAMİ
Yayınlanma:
İmaret Camii, Fakipaşa (Barbaros, Kâhil) Mahallesi’nde, Cevizaltı Sokak, Metli sokak ve Küp Çeşme Sokak ile Kurtuluş Caddesi arasında yer alır.
Halk arasında şimdiki Marulcu Camii yapılmadan önce “Marulcu Camii” adı ile de anılan yapı, zaviyeli (tabhaneli) camiler tipinde ve birbirine çapraz konumda olup hamam ve medrese arasında yer almaktadır.
Bursa üslûbu ile klasik üslup arasında bir geçit teşkil etmekte olan cami, Gedik Ahmet Paşa tarafından H. 877-879/ M. 1472-1475 tarihlerinde Mimar Ayas Ağa’ya yaptırılmıştır.
Gedik Ahmet Paşa, camiyi buraya yaptırdığı zaman şehir, Kale ile Hıdırlık etekleri arasında olduğundan dolayı civarda hiçbir ev ve mahalle olmayıp boş bir arazi imiş. Halk, Paşa hakkında ileri geri konuşmaya başlamış; “Dağ başına cami yaptırıyor, kim gider, hele akşam, yatsı ve sabah namazlarına gitmek yürek ister?” derlermiş. Fakat Osmanlı hâkimiyetinin başladığı yıllarda bir sınır kenti olarak varlığını sürdüren Afyonkarahisar, XIV. ve XV. yüzyıllarda kalenin doğusu ile güneyinde yeni mahallelerin kurulmasıyla hızlı bir gelişme göstermiş; şehrin Ulu Cami etrafındaki merkezi yeri değişerek Konya yönüne doğru yayılma eğilimi göstermiştir. Bugün itibarıyla cami şehrin ortasında kalmıştır.
Cami plan olarak Bursa üslubu denilen “ters T” tipine benzerse de mihrabın bulunduğu ön sahın sağ ve sol taraftan birer Bursa kemeriyle genişletilerek ön kısma büyüklük ve ferahlık verilmesiyle bu üsluptan ayrılır.
Son cemaat yeri kuzey kesimde olup altı sütun üzerine sekizgen kasnaklı beş küçük kubbe ile örtülüdür. Ön ve yan kısımları revaklar hâlinde olan son cemaat yerinin revakları sarı damarlı beyaz mermer sütunlara dayanır. Yerden 60 cm yüksekten başlayan sütunların kaide ve başlıklarında pirinç bilezikler yer alır. Sütun başlıklarından ortadakilerle iki uçtakiler düz sarkmalı ve eş istalaktitli, ikinci ve beşinci sıradakiler ise dörder dar istalaktitle çevrilidir. Revaklara bakan pencereler arasında, ikinci ve beşinci sütunların arasında istalaktitlerle süslü iki mihrabiye vardır. Kubbeler ise kalem işi bitkisel motiflerle süslüdür.
Son cemaat yerindeki orta kubbenin altında bulunan caminin portal kapısı dokuz sıra istalaktitli bir yaşmakla örtülü olup dördüncü sıradaki burmalı iki püskülden biri düşmüştür. Kapının iki yanında küçük ve zarif nişler bulunmakta olup bu nişlerin köşeleri pahlanmış, pahlanan yüzeylere de sütunçeler yerleştirilmiştir. Bu sütunçelerin alt ve üstlerinde birer kum saati ile mukarnaslı minyatür başlıklar bulunur. Portal kapısını süsleyen mermerler benekli, koyu ve açık gök renklidir.
Türk oymacılık sanatının en güzel örneklerinden biri olan caminin ahşap giriş kapısı, kündekâri tekniğinde ve iki kanatlı olarak yapılmış olup kol, menteşe ve kabaralı tokmakları ilk yapıdandır. Kapı kanatları üç bölüm hâlinde yapılmış; üstte kitabeler, altta geometrik şekilli geçmeler ve bunların içleri de kıvrık dallarla bezenmiştir. Bu kapı caminin orijinal kapısı olmayıp soyguncular tarafından saldırıya uğramış ve bir kanadı parçalanmış; daha sonra 1940 yılında aslına uygun olarak restore edilmiştir.
Caminin yapım kitabesi yoktur. Giriş kapısı üzerindeki kitabe ise; Fevzi tarafından H. 1210 / M. 1795 yılında yazılan tamir kitabesidir. Kitabe’de;
“Te’âlallâh ne zîbâ câmi’i ra’nâ-yı ömrü fersâ
Kerâmetle Gedik Paşayı merhûm eylemiş ihyâ
Mürûr-ı dehr ile vehn irmişidi çâr erkâna
Olup bir şeyh-i fânî rütbesinde tâlib-i Mevlâ
Tezelzül ârız oldı nâ-gehân bir gün vücûdına
Kazârâ zelzeleyle kubbeteyni indi ser-tâpâ
Kubâb-ı sâ’ire başdan başa hep münkesir oldı
Anı ta’mîre lâzım oldı bir dânişver ü dânâ
Mu’în-i sâhibü’l-hayrât Müftîzâde-i zî-şân
Olup kâ’im-makâmı eyledi ta’mîrine îmâ
İki mermer direkler söyledi târîhini Fevzî
İmâret eyledi Ahmet Efendi ma’bed-i hakka 1210 (M. 1795) yazılıdır.
Kitabe’ye göre, bir deprem sonrası caminin iki kubbesinin yıkılması üzerine vakfın mütevellisi olan Müftüzade Ahmet Efendi tarafından 1795 yılında tamir ettirilmiştir.
Kapının iç kısmı da dışarısı gibi yukarıya doğru kademeler hâlinde daralan mukarnaslı nişlerle, nişlerin etrafı da kalem işleriyle süslüdür. Kapının iç çerçevesi üzerine yapılan süsler arasına süs şeklinde simetrik olarak “Ketebehu fakir nakkaş Hasan” ismi yerleştirilmiştir.
Esas cami harimi müstakil şekilde olup orta kısımdan büyük bir kemerle ikiye bölünen on ikişer kenarlı, yuvarlak kemerli ve pencereli kasnaklara dayanan 11,5 metre çapında iki büyük ve eşit kubbe ile yanlarda daha alçak üçer tane küçük kubbe ile örtülmektedir. Tabanları aynı kotta olan iki büyük kubbeyi birbirinden alt ve yan yüzleri kalem işi kufi ve sülüs stilde yazılmış Yasin Suresi’nden ayetler ve bitki motifleri ile süslü sivri kemer ayırır. Büyük kubbeler on ikişer kenarlı ve pencereli kasnaklara dayanır. Kıble duvarında üç sıra pencere bulunmakta olup üst sıradaki pencereler alçı şebekeli ve kemerlidir. Ancak altta dört pencere yeri açılmasına rağmen pencerelerden ikisi açık, diğer ikisi kapalı olup nişler hâlindedir.
Caminin hususiyetlerinden biri de “Kalemkârî” de denilen kalem işleridir. Kalem işleri, kûfi ve sülüs ve tarzında ve aynı satırda her iki yazı türünün iç içe yerleştirilmesiyle meydana gelmiştir. Ancak kalem işlerinin büyük bir kısmının zamanımıza kadar ulaşamadığı Yasin suresinin baş ve son kısımlarının eksikliğinden anlaşılmaktadır. Alt sıradaki pencere aynalarında bulunan siyah zemin üzerine yazılan kalın kalem sülüsler 1940–1941 yıllarında hattat Tuğrakeş İsmail Hakkı Bey tarafından hazırlanmış, nakkaş Avni Usta tarafından da zemine aktarılmıştır.
Camideki alt pencerelerin tümünün söveleri yekpare düz mermer olup lokma demir parmaklıklı ve ahşap meşe kapaklıdır. Ahşap kapı kanatları üç değişik tarzda yapılmış olup XV. yüzyıl özelliklerini taşır. Mihrabın iki tarafında bulunan pencere kapaklarının alt tablaları büyük ve göbeği düz, orta tablaların alt tarafı aynı, üst tarafı ise dört tarafa şaşırtmalı olarak yapılmıştır. Kapakların üstlerinde ise kitabeler vardır. Kitabelerde yazı olarak Hadis-i Şerif metinleri kullanılmıştır.
Cami harimine girişin sağından itibaren pencerelerin kapı kanatları üzerinde Tevbe Suresi 18, Bakara Suresi 238, Nisa Suresi 103, Cin Suresi 18. ayetleri ile bazı hadis-i şerifler yer alır. Camideki iki büyük kubbede sülüs hatla Cuma Suresi 9-10. ayeti ile“1359/ 1940” tarihi ile İsmail Hakkı Altunbezer imzası vardır.
Camiye girişin sağındaki pencereden itibaren kıble yönü ile sol taraftaki pencere alınlıklarında Nur Suresi 61-64. ayetleri ile “ketebehû Hakkı” imzası ile 1360/1941 tarihi yazılıdır. İki büyük kubbenin üçgen pandantiflerinde “İsm-i Celâl”, “İsm-i Nebi”, Çihar yar-ı güzîn (dört seçkin sevgili)’den “Ebu Bekir” (ra), “Ömer” (ra), “Osman” (ra), “Ali” (ra) ile “Hasan” (ra) ve “Hüseyin” (ra) isimleri ile “ketebehû Hakkı” imzası ve 1359/1940 tarihi yazılmıştır. Ayrıca kuzey duvarında yer alan vitraylı iki pencere arasında “Ya Hazret-i Bilâl-i Habeşî” yazısı vardır.
Caminin esas duvarları 1.77 m.’dir. Kıble duvarında istalaktitli yaşmaklara derinlik sağlamak için 2.25 m. tutulmuş, kurşunluktan sonra ise 1.45 m.ye düşülmüştür. Oda duvarları ise 1.28 m.’dir.
Harime girişin solunda, 250x392 cm ebadında ve 320 cm yüksekliğinde ve etrafı ahşap korkuluklu Müezzin Mahfili yer alır. Mahfilin korkulukları yıldız ve geometrik şekillerde oyularak süslenmiş ve görünümü güzel olmasına rağmen yüksekliği her iki yöndeki pencerelerin üstlerinde yer alan yazıları kapatmaktadır.
Mihrap, İscehisar’ın beyaz ve kül rengi mermerlerinden yapılmıştır. Mihrap nişinin üzeri yukarıya doğru gittikçe daralmakta ve en üstte mukarnaslarla süslenmektedir. İstalaktitle süslü olan yaşmak ve iki yandaki kum saatlerinin başları beyaz, küçük sütunlar ise patlıcan renkli olup beneklidirler. Mihrap’ın iki yanına birer pencere ile birer dolap yerleştirilmiştir.
Mihrap gibi İscehisar mermerinden olan minber’in kaide kısmı ile harim duvarına dayanan kesimleri gri, diğer yerler ise beyaz renktedir. Minberin giriş kısmı iki yandan burmalı sütunçelerle sınırlandırılmıştır. Sütunçelerin başlık ve kaideleri kum saati formunda olup en üstü sivri kemerlidir. Kemerin üzerindeki dikdörtgen şekilli aynada sülüs hatla yazılmış “Kelime-i Tevhid” yer alır. En üstteki küçük ve zarif külahı beyaz mermerden olup piramit şeklinde başlar ve konik şeklinde sona erer.
Minber’in yan yüzleri kabartma yıldızlar ve geometrik şekillerle, altındaki üçgen pano da geometrik şekillerle süslüdür. Yine doğu yönündeki merdiven korkuluğuna sonradan yapıldığını zannettiğimiz mavi, kırmızı, beyaz ve yeşil renklerde bitkisel desenli ve sekizgen plaka şekilli çini yapıştırılmıştır.
Evliya Çelebi, cami ile ilgili olarak “Mükellef ve müzeyyen imaret camisi resas ile puşide burma nazik minaresi var kim misli meğer Bursa şehrinde ola…..bir musanna tarzı kadim mihrab ve minberi var misli meğer Sinop şehrinde ola……………” söyler.
Minare, caminin solunda ve kuzeydoğu köşede olup tek şerefelidir. Burmalı yivli gövde, şerefe ve pabuç düzgün kesme taştandır. Dikdörtgen bir çerçeve içinde sivri kemerli kapısı bulunan minare, kare tabanlı bir kaide üzerine oturmakta; daha sonra üçgen satıhlarla pabuçta sekizgene geçilmekte ve buradan on altı adet dikey olarak başlayan ve daha sonra helezoni olarak devam eden lacivert çinilerle kaplı yivli gövdeye geçilmektedir. Şerefeden bir buçuk metre kadar aşağıda yivler bir yarım dönüşle zikzak çizerek dikey olarak şerefe altına ulaşır. Şerefenin altı zengin mukarnaslarla süslüdür. Gövdeye göre daha ince ve düz olan petekten sonra sivri ve konik bir külahla minare son bulur. Kurşunla kaplı külah eteğinde lacivert çini dolgulu panolar kemer şeklinde sıralanır.
Oktay Aslanapa; “XV. yüzyılda yapılan bazı camilerde minareler erken Osmanlı devrinden daha da geriye doğru uzanarak Selçuklu ve Karaman ananesine dönmektedir” derken Metin Sözen de; Selçuklu geleneğinden etkiler taşıyan burmalı minaresi geçmişle gelecek arası köprü gibidir” diyerek düşüncelerini dile getirir.
Gedik Ahmet Paşa Külliyesi XV. yüzyıldan bugüne kadar değişik dönemlerde birkaç defa tamir ettirilmiş, hatta savaş yıllarında depo ve cephanelik olarak kullanılmıştır. Fahrettin Kiper’in Vakıflar Genel Müdürlüğü sırasında 247.889.50 TL harcanarak 1939–1947 yılları arasında adeta yeniden yapılırcasına tamir ve restorasyonu yapılmıştır.
Cami girişinin önüne 1972 yılında dernek tarafından eski şadırvanın yerine şimdiki yeni şadırvan, 1973 yılında da Kurtuluş caddesi tarafına mermer bir havuz, yakın bir zamanda da cami ile medrese arasına gasilhane, şadırvanın sağına da tuvalet ve lavabo yapılmıştır.
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 17.11.1978 tarih ve A–1404 sayılı karar ile tescillenerek koruma altına alınan caminin restorasyonunun acilen yapılması, bu arada portalde düşen püskülün yerine konması ve ışıklandırmanın yeniden ele alınarak tarihi camiye yakışır şekilde düzenlenmesi gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.