Halil Şahin

Halil Şahin

DÜZEN PARTİLERİ

Mecliste yer alanlarını bana sorarsanız, Amerikan modeli düzen partileri bunlar. Birbirlerinden zerre kadar farkı yok. Vurun birini diğerine, çıkan toz aynı, çünkü aynı tozla kirlenmişler... Geçmişte gördünüz: Hükümetin hazırladığı anayasa değişikliği paketinin maddeleri bir bir Meclis komisyonundan geçerken, CHP’li Deniz Baykal’ın yaptığı açıklamalar, sürecin gidişatını hiç de değiştirmedi. Üstelik Baykal’ın, hükümet cephesinin tavrında herhangi bir yumuşama olmadan uzlaşma arayışına girmesi herkeste şaşkınlık yarattı. Yüksek yargı temsilcilerinin direnişe geçeceğini açıkladığı günlerde, Baykal’ın uzlaşmacı tavır takınması, yargı bağımsızlığının tehlike altında olduğunu düşünen kesimlerde şaşkınlığın yanı sıra hayal kırıklığı da yaratmadı mı? Abdullah Gül’ün “Yeni anayasa için fırsat kaçtı” sözlerinden sonra umutlananlar, yeni TÜSİAD yönetiminin “Fırsat kaçmadı, bu Meclis yeni anayasa yapabilir” sözleriyle bir kez daha yıkılmışlardı. İşte bu sıralarda cesaretleri bir an kırılmış görünen 2.Cumhuriyetçiler, R.T. Erdoğan’ın, “Sivil toplum örgütleri yargı reformu istiyor” demesiyle yine yüreklendiler. CHP’nin, “Paketin kapağını dahi açmayız, Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz” şeklindeki yalandan tavrının da bir aldatmaca olduğu ortaya kondu. Bu iktidarın Anayasa yapmaya hiç de ehliyeti olmadığını en iyi bilmesi gereken CHP isteseydi, yeni anayasa paketini iptal ettirebilirdi. Ama pazarlığı seçti. CHP paketin tümüne onay verecek; ancak Çankaya, yüksek yargı ve parti kapatmayla ilgili maddeleri referanduma götürecekti. Buna bir an için inansak bile, Baykal’ın, yargı bağımsızlığı ve parti kapatma konusunda Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini net bir dille ifade etmemesi, “Gitme hakkımızı saklı tutarız” demekle yetinmesi kuşku uyandırıyordu. Nitekim Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk; Baykal’ın bu siyasetini, “CHP, ikinci kez Başbakan’a hukuk dışı hizmet sunmaktadır. Çok yazık!” şeklinde değerlendirirken, milletin hislerine tercüman oluyordu. Çünkü anımsarsanız; “CHP’nin Başbakan’a sunduğu birinci hukuk dışı hizmet”, Recebime başbakanlık kapısını açan, hukuksuz Siirt seçimleri değil miydi? Baykal’ın bu demde yaptığı keskin dönüş, anayasa değişikliği paketiyle sınırlı değildi; aynı zamanda o, Çankaya’ya çıktığı günden bu yana Gül’e karşı koyduğu bütün çekinceleri de geri almış oldu. Oysa cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları sırasında, “Çankaya’ya türban çıkarsa, kimse başı açık gezemez” diyen ve Gül’ün anayasaya aykırı bir şekilde cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, Gül’ü “AKP’nin noteri olarak” niteleyen Baykal, böylelikle keskin bir dönüş daha yapmış oldu. Demek ki; Gül’ün Çankaya’daki varlığı, artık CHP tarafından da meşru görülüyordu. AB yetkilileri ve TÜSİAD yönetimleri; yıllardır uyum yasaları, yapısal reformlar, Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu gibi konularda sürecin yavaşlığından şikâyet ediyorlar; özellikle özelleştirmelerde yürütmeyi durdurma kararları veren yargının kendisini, bir engel olarak görüyorlar. Buradan da anlaşılıyor ki; yüksek yargının yürütmeye tabi kılınarak etkisizleştirilmesi, işlerin yavaş ilerlediğinden şikâyet eden bu kesimlerin de çıkarlarına hitap etmektedir. Baykal, Brüksel’de yaptığı konuşmada herkesten daha çok serbest piyasaya ve AB’ye bağlı olduğunu deklare etti. Bize de, CHP de diğerleri gibi düzen partisi olduğunu teşhis etmek kalıyor. Cahil insanları “Hz. Muhammed’in doğumunu kutluyoruz” diye kandırıyorlar. Şu Baykal da acaba cahil mi? Hz.Muhammed’in doğum günü 12 Rebiülevvel’dir ve “Mevlid Kandili” olarak kutlanır. ‘Mevlid’, doğum demektir. Hicri yıllarla Miladi yılların arasında gün farkı olmasından dolayı, diğer kandiller gibi, Ramazan gibi, Mevlid Kandili de her yıl 13 gün öne gelir. Eğer Kutlu Doğum Haftası’nda Hz. Muhammed’in doğum haftası kutlanacaksa, bu hafta, Mevlid Kandili olan 12 Rebiülevvel gününün haftası olur ve şu anda kullandığımız Miladi takvime göre her yıl 13 gün erken gelir. Kısacası; Kutlu Doğum Haftası, Mevlid Kandili’nin kutlandığı hafta olması gerekir. O halde: Hz. Muhammed’in doğum günü olan 12 Rebiülevvel gününün Miladi takvimde bir gün olarak sabitlenmesinin anlamı ne? Siz Ramazan ayını Miladi takvime göre sabitleyebilir misiniz? Mesela “Ramazan her yıl 1-30 Kasım arasında yapılacak” diyebilir misiniz? Dolayısıyla, “Mevlid Kandili her sene 20 Nisan’da kutlanacak” diyebilir misiniz? Bu olaya Ilımlı İslamcıların hinliği var. Aslında, Hz.Muhammed’in doğum haftası kutlanıyor bahanesi ile Amerika kaçkını Fitnullah’ın doğum haftası kutlanıyor. Çünkü Fettoşun doğum günü bu haftaya denk geliyor ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarını gölgelemek için bir fırsat doğuyor. Gerçek İslâm’ın yerine ılımlısını (İsevileştirilmiş İslam) koyanlar, kendilerini de peygamber mertebesine yükseltiyorlar. İşte bu noktada dahi, Baykal neyi kutladığını fark edemiyor. Daha doğrusu Amerikanvari düzen partisi lideri olduğunu kanıtlıyor. Ya ondan sonra gelen Kılıçdaroğlu’na ne demeli? Bahçeli ile Demirtaş ise bu yolda ne kadar açık ve berrak olduklarını, her eylem ve söylemleriyle gösteriyorlar. Düzen partisi bunlar, insanları üzüyorlar. Ne bekliyorsunuz ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi