Afyonprestij.com-Abdülkadir KALENDEROĞLU
Halk arasında “Mısrî Camii”, “Mısrî Sultan Camii”, “Kasımpaşa Camii” gibi isimlerle de anılan Abdurrahim Mısrî Camii, Dai Recep (Hacı Alioğlu) Mahallesi’nde, 23. pafta, 549. ada ve 1. parselde yer alır.
[caption id="attachment_99048" align="aligncenter" width="1599"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
Abdurrahim Mısrî Camii,
Afyonkarahisar Sancak Beyi Kasım Paşa tarafından H. 871/ M. 1467 yılında kargir ve tek kubbeli olarak yaptırılmıştır. Kasım Paşa, yaptırdığı camiye gelir için de bir hamam (Alaca Hamamı) ile bir kervansaray yaptırarak vakfetmiştir.
Cami zaman içinde yapılan tamir ve ilavelerle büyümüştür. Dıştan bakılınca güney kısmı bir yapı, kuzey kısmı ise bir başka yapı izlenimini verir. İlk yapı, kare planlı ve tek kubbeli kübik bir ana mekân ile doğu duvarına bitişik türbe ile minareden oluşmakta olup düzensiz siyah bazalt taş yapılıdır. Kuzeyindeki eşdeğerde kubbeli ünite ile türbenin kuzeyindeki kuruluştan oluşan kesme taş yapılı yeni bölüm bugünkü plan şekline 1955 yılında kavuşmuştur.
[caption id="attachment_99049" align="aligncenter" width="1599"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
Caminin doğu yönünde önceleri türbe için ince uzun bir geçişlik vardı. Yerine sonradan iki katlı oda yapılmış, bu arada oda alanında kalan Kasım Paşa’nın mermer sandukası bahçeye alınmıştır.
Camiye doğu, batı ve kuzey yönündeki üç ahşap kapıdan giriş sağlanır. Doğu ve batı yönündeki kapılar ikişer kanatlı, kuzey yönündeki kapı ise tek kanatlıdır. Batı yönündeki kapı pek kullanılmamakta, kuzeydeki kapı kadınlar mahfiline çıkışı sağlamakta, doğu yönündeki kapı ise açık tutulmaktadır. Doğudaki giriş kapısının üzerinde;
“Yâ müfettihâl ebvâb, İftâh lenâ hayrâ’l-bâb” yazılıdır.
[caption id="attachment_99050" align="aligncenter" width="1599"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
Doğu yönündeki ahşap ve geometrik süslemeli kapıdan ayakkabılık olarak kullanılan küçük bölüme geçilir. Sol kısım ahşap ve cam bölme ile kapatılarak kare planlı bir oda haline getirilmiş, ortasında açılan iki kanatlı kapı ile son cemaat yerine geçiş sağlandığı gibi girişin karşısındaki iki kanatlı ahşap kapıdan da harimin ilave kısmına giriş sağlanır.
Doğu yönünde iki, kuzey yönünde bir pencerenin aydınlattığı son cemaat yerinin sol tarafı iki yönden ahşap ve cam bölmeli olarak kapatılmış ve görevli odası haline getirilmiştir. Kıble yönünde, ortada bir niş açılarak mihrap haline getirilmiş, mihrabın sağına da bir kapı açılarak türbeye geçiş sağlanmıştır. Ancak türbe zemini yüksekte kaldığı için üç basamaklı bir merdivenle çıkılır. Son cemaat yerinin tavanı beton sıvalı ve tezhiple süslü olup batı yönündeki iki kanatlı ahşap kapıdan harimin ilk kısmına geçilir.
[caption id="attachment_99051" align="aligncenter" width="1599"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
Son cemaat yerine göre zemini bir basamak aşağıda kalan harimi, batı, kuzey ve güney yönlerinde ikişer tane taş söveli ve yuvarlak kemerli dikdörtgen pencereler aydınlatır. Üst sıradaki pencereler yuvarlak kemerli ancak daha küçük olduğu gibi mihrabın üzeri ile batı yönündeki pencere alçılı ve vitraylı olup alçılarda kûfi hatla dörtlü
“Muhammed” (sas) adı yazılıdır.
Her iki kubbeyi ikisi duvara bitişik, dört sütun taşımakta olup sütun üzerindeki kilit noktaları sivri kemerlidir. İlk kısımdaki harim kubbesinde;
“Bismillâhirrahmânirrahîm, Allahü nûrü’s-semâvâti ve’l-ardi meselü nûrihî kemiskâtin fîhâ mısbâhun, elmısbâhu fî zücâcetin”, kubbe kuşağında
“Bismillâhirrahmânirrahîm”, Hüvallâhü’llezî lâ ilâhe illâ hü, âlimü’l-gaybi ve’ş-şehêdeti hüve’r-rahmâni’r-rahîm. Hüvallâhü’llezî lâ ilâhe illâ hü, El’melikü’l-kuddûsü’s-selâmü’l-mü’minü’l-müheyminü’lazîzü’l-cebbâru’l-mütekebbir” ayeti
ile “Esmâ-i Hüsnâ”, ikinci kısmın harim kubbesinde;
“Besmele” ve
“İhlâs Suresi”, kubbe kuşağında ise dönüşümlü olarak
“Besmele” ve
“Kelime-i Tevhid” yazılmıştır. Her iki kubbede de
“Elvâh-ı Celîle” yazılı harimin duvarlarında başka bir yazı ve süsleme yoktur.
[caption id="attachment_99052" align="aligncenter" width="1599"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
İki büyük kubbe, kubbe kuşağı ve kapı üstü yazıları Ömer Faruk Atabek tarafından yazılmıştır.
Kadınlar Mahfiline kuzeydeki tek kanatlı ve yuvarlak kemerli kapıdan girilir. Buradaki tek kanatlı ahşap kapıdan erkekler kısmına geçilebildiği gibi 16 basamaklı beton merdivenle de kadınlar mahfiline çıkış sağlanır. Doğu yönündeki yuvarlak kemerli üç küçük pencerenin aydınlattığı mahfil, batı yönünden bir kemerle harimin ikinci kısmına bakar. Bu kısım ahşap kafesle harimden ayrılmıştır.
[caption id="attachment_99053" align="aligncenter" width="1599"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
Mihrap, XIII. yüzyıl özelliğini taşımakta olup dikdörtgen bir çerçeve içinde iç içe iki niş halindedir. Çini-mozaik tekniğinde firuze, patlıcan moru ve lacivert renkli çinilerle yapılmıştır. Mihrabın köşelerinde zar başlıklı birer sütunçe vardır. Yaşmakta kufî yazı, niş içinde stalâktitler, yüzeyde de geometrik ve bitkisel motifler yer alır.
Mihrapta görülen düzensizliğin bir başka yapıdan (Kale Mescidi) sökülerek getirildiği izlenimini vermektedir. Evliya Çelebi’nin Afyonkarahisar’a geldiği sıralarda asli yerinde yani Kale Mescidi’nde olduğuna göre; mihrabın nakli XVII. yüzyıldan sonra meydana gelmiştir.
Güneybatı köşede yer alan minber, mermerden olup basit yapılı, güneydoğu köşede yer alan vaaz kürsüsü ise ahşaptır.
[caption id="attachment_99054" align="aligncenter" width="1056"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
Müezzin Mahfili, ortadaki iki sütun arasında ve zeminden 28 cm yükseklikte olup etrafı üç yönden ahşap korkuluklu çevrilidir. Yerlere seccade tarzı makine halısı serilmiş ve kalorifer tesisatı döşenmiş caminin ana mekânının altında çilehane yer alır.
Minare; caminin batı cephesinin ortasına bitişik olarak yapılmıştır. Kesme taştan dikdörtgen prizma şeklinde düzenlenen minare kaidesi caminin saçağına kadar devam eder. Üçgenlerden oluşan ve prizmatik çıkıntılar şeklinde düzenlenen pabuç, kesme taştan olup orta yüzlerinde silme yıldız vardır. Yukarıya doğru daralan burmalı kaval silmeden bir bilezikle tuğla gövdeye geçilir.
Minare; üçte bir yüksekliğe kadar düz silindirik gövdeli olup diğer kısım şerefe altına kadar yivli tuğla örgülüdür. Şerefe altı alçı kaplama işlemeli taş dizisi ile yatay ve dikey tuğla dizisinden oluşurken şerefe korkulukları kesme taştır. Petek, kısa ve düz silindirik formda, külâh ise konikal ve sivri olup kurşunla kaplıdır.
[caption id="attachment_99055" align="aligncenter" width="1599"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
Gövde, şerefe ve petek’teki yıpranmalar 04 Şubat 2002’de meydana gelen depremde daha da artmış, bunun üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Ekim 2002’de minare onarıma alınmış, tuğlalar arasındaki beton harçlar kırılarak tuğla araları Horasan harçla derzlenmiştir. 2011-2013 yılları arasında yapılan restorasyonda gövde ve petekteki koruma amaçlı demir çemberler de kaldırılan minarenin girişi harimin batı duvarında yer alır.
Camiye adını veren Abdürrahim Mısrî, caminin güney doğusunda yer alan ve üzeri kurşunla kaplı, tek kubbeli türbede gömülüdür.
[caption id="attachment_99056" align="aligncenter" width="1066"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
Caminin kuzey ve batı tarafından açılmış iki girişi bulunan türbenin kuzey yönündeki girişinin kapısı yoktur. Batı tarafındaki giriş tek kanatlı ve ahşap, alt kısmı ortada kündekâri tekniğinde, üstte ise cam bölmelidir. Sekizgen bir kasnak üzerine oturan kubbenin göbeğinde basit bir süsleme, kasnağında ise sülüs hatla
“Besmele” ile
“Fatiha Suresi” yer alır.
Türbenin doğu ve batı duvarlarında alt ve üst sırada birer pencere açılmış olup üst sıra pencereler yuvarlak kemerli ve alçılı olup ortalarında kufi hatla ve dörtlü
“Muhammed” (sas) yazılıdır.
Caminin de banisi olan Kasım Paşa tarafından Abdürrahim Mısrî’nin vefatından hemen sonra H. 888/ M. 1483 yılında yaptırılan türbede, iki sanduka yer alır. Sandukalardan kuzey yönündeki Abdürrahim Mısrî’ye, güney yönündeki de hem talebesi ve hem de damadı Kemalettin Sofi Çelebi’ye aittir.
Türbenin zemini mavi renkte halı döşeli, duvarlar 82 cm yüksekliğe kadar ahşap lambri ile kaplı, üst kısmı ise batı cephesi hariç beyaz renkte boyalıdır. Batı cephesinin sıvaları son yapılan restorasyonda kazınarak almaşık örgü ortaya çıkarılmıştır.
Abdurrahim Mısrî, XV. yüzyılda yaşamış âlim, şair ve mutasavvıftır. Mevlana Alâeddin Mısrî’nin oğludur. H. 840/ M. 1437 yılında Afyonkarahisar’da doğmuştur. İlköğrenimini babasından aldıktan sonra Beypazarı’na Akşemsettin’in yanına gitmiş, uzun müddet Fatih Sultan Mehmet’in de hocası olan Akşemsettin’e talebelik yapmış, onunla birlikte İstanbul’un fethinde bulunmuş, fetihten sonra Karahisar-ı Sahib’e gelerek İmaret Medresesi’nde ve Mısri Mahallesi’ndeki medresede dersler vermiştir.
[caption id="attachment_99057" align="aligncenter" width="1408"]
ABDURRAHİM MISRİ CAMİİ[/caption]
Abdurrahim Mısrî, birçok evlilik yapmış, Niyaz isimli bir kızı olmuş, kızını en iyi şekilde yetiştirmiş ve Kasım Paşa’nın oğlu Sofi Çelebi ile evlendirmiştir. Bütün servetini Niyaz Hatun’a bırakmış, soyu Hanımşah diye isimlendirilen Niyaz Hatun’dan bugünlere kadar gelmiştir.
Kasım Paşa, Karahisar-ı Sahib’de Sancak Beyi iken Akşemsettin’in talebesi Abdürrahim Mısri’ye bağlanarak müridi olmuş, daha sonra da oğlu Kemalettin Sofi Çelebi’ye Abdürrahim Mısrî’nin kızı Niyaz Hatun’u alarak dünür olmuştur.
Kasım Paşa’nın lâkabı Edirne’de
“Evliya”, Afyon’da ise “
Tutimezak” (tatlı dilli)’dır.
“Şakkancıoğlu” denmesinin sebebi de babasının II. Murat döneminde sarayda
“Şatır” (saz şairi, âşık) olmasından dolayıdır.
Rivayete göre Kasım Paşa, Abdürrrahim Mısrî’nin müritleri arasına girerek zikir halkasına oturmak istemiş, ancak;
“Siz ümeradansınız, sofi olamazsınız” diye reddedilince Kasım Paşa üzülerek geri dönmüş ve Kasaplar Çarşısına gidip kirli bir işkembe alarak hemen orada başına geçirerek bu hali ile Abdürrrahim Mısrî’nin huzuruna tekrar gitmiş. Böylece tevazu ve hiçliğini belirterek Abdürrrahim Mısrî’nin müritleri arasına girmiştir.
Kasım Paşa, H. 890/ M. 1485 yılında vefat edince türbenin kuzey yönüne defnedilmiş, daha sonra ek yapılarak caminin büyütülmesi üzerine şimdiki yerine nakledilmiştir.
Mısrî Camii, şimdiye kadar birçok tamir ve restorasyon geçirerek zamanımıza kadar gelmiştir. Bilindiği kadarıyla; 1794 yılında meydana gelen büyük depremde harap olmuş, H. 1223/ M. 1808 yılında türbe onarılmış, H. 1279/ M. 1862-1863 yılında depremle yıkılan son cemaat kısmı düz toprak dam olarak yenilenmiş, H. 1377/ M. 1957 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından düz damlı son cemaat kısmı yıkılarak ikinci bir büyük kubbe eklenmiş, bitişiğindeki evler istimlâk edilerek çevresi açılmış, 2002 yılındaki depremde hasar gören minare küçük çaplı onarım görmüş, 2011–2013 yılları arasında da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tekrar tamir ve restorasyonu yaptırılmıştır.
Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 09–02–1979 tarih ve A–1522 sayılı karar ile tescillenerek koruma altına alınan caminin doğusunda dernek binası, tuvalet ve çeşme yer alır.
Eskiden sabah namazından sonra mihrabın önünde 25 kişi halka halinde zikreder, arkasından birer cüz okuyarak iki günde bir hatmederlerdi. Zamanımızda şehrin değişik semtlerinden sabah namazı kılmak için camiye yoğun cemaat akışı olmaktadır. Son yıllarda Afyonkarahisar Müftülüğü tarafından her hafta Cumartesi günleri camide, sabah namazından sonra dini program yapılmaktadır.
Eskiden çocuğu olmayanlar türbeye gelerek çocuk adarlar, erkek çocuk doğduğunda ismini Abdürrahim koyarlardı. Bu niyetle gelen kadınlar bir ipi sandukanın etrafında üç defa dolaştırır, beş tespihten sonra niyet tutarlardı. Yine işi rast gelmek için 40 gün aralıksız olarak camide sabah namazı kılanın dileğinin yerine geldiğine inanılır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.