Halil Şahin
TIPKI ÖYLE
Günümüz Türkiye’sinde iktidarı ele geçiren güçler, bundan 130 yıl evvel de sahnedeydiler. Türkü hor gören, küçümseyen ve parçalayıp köle durumuna getirmeye çalışan bu zihniyet; gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde hareket etmektedirler. Şer odaklarının birleşmesiyle ve devlet alanlarında gerçekleşen kadro yapılanmasıyla Osmanlı’nın yıkılışını hazırlayan o döneme bire bir benzemektedir. Kendileri padişah edasıyla saltanat sahibi olarak gören iktidar sahipleri; O zaman da Arnavut, Boşnak, Ermeni ve Rum’un yaptığı gibi Türk’e küfrediyor, hakaret ediyor ve küçük görüyordu. O dönemde Osmanlı’yı bölüp parçalamak isteyen azınlıklar; Türk’e kin, nefret ve öç alma duygusu halindeydiler. Bu günde Türk’e aynı kin, nefret ve öç almak isteyen iktidar sahipleri vardır. Padişah saltanatın sahibidir. Oysa günümüz Türkiye’sindeki Anayasal düzende saltanat, ulusundur. Vahim olan durum ise; Anayasa’nın Türk’ü koruması gerekirken, Türk Anayasa’yı korumak zorundadır. Görüyorsunuz işte sizin elinizle, sizin oylarınızla değiştirmeğe kalkışıyorlar! Bir Osmanlıcılıktır tutturmuş gidiyorlar gündüz gece, ama Osmanlı’nın son dönemlerine gitmeniz halinde birçok ortak nokta bulacaksınız. Osmanlı, toprakları genişletme ve sınır güvenliği konularında azınlıklara güvenmemekte ve orduları tamamen Türklerden oluşmaktaydı. Türkler cephelerde Osmanlı tebaasının canlarını, mallarını ve namuslarını korurken, Osmanlı’nın azınlık tebaası ise; siyasetle, ticaretle, sanatla uğraşıyor devlet görevlerinde üst düzey yönetimlere kadar geliyor, mallarına mal, paralarına para katıyorlardı. Arnavut, Bulgar, Boşnak, Yahudi ve daha birçok azınlık özellikle Ermeniler devlette ve ticarette en üst makamlara geliyor devlet içinde örgütlenmeye, yayılmaya hızla devam ediyorlardı. Daha 1882 yılında her azınlık kendine bir harita hazırlayarak, Osmanlı’nın yıkılışından sonra buraları almak için İngiliz ve Fransız hükümetlerine bunu kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Aynen bu günkü gibi azınlıklar; dernek ve vakıflar kurup, cemaatleri de arkalarına alarak çeşitli eylem ve entrikalarla Osmanlı’nın kuyusunu kazıyor, Türk’ü yok etmenin planını yapıyorlardı. Birinci ve İkinci Balkan Savaşları memleketi harap ederken her kafadan bir ses çıkıyordu. Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük akımları adeta birbiriyle çarpışıyordu. Oysa; Osmanlıcılık akımına yapışanların çoğunluğu ve İslamcılık akımına kapılanların üst düzey kısmı ortaya attıkları fikirlerde hiç de samimi değillerdi. Bu fikirleri paravan olarak kullanıyor, aslında azınlık ırkçılığı ve Türk düşmanlığı yapıyorlardı. Günümüzde de boy gösteren bu akımlar ve onları kukla gibi kullanan cemaatler; Türk ulusunun değer yargılarıyla oynuyor, düşünce adamlarına ve önderlerine eziyet ediyor aydınlarını bir şekilde susturuyor. Niyetleri; Osmanlı zamanında yükselerek tüm dünyaya kafa tutan Türk Milliyetçiliğini bastırmak değil mi? Ilımlı İslam hareketini azdırmak ve Yeni Osmanlıcılık sapkınlığıyla halkın kafasını bulandırmak değil mi? Sorarım size: “Bu ülkede faşizm ile komünizm ile solculuk veya sağcılık ile darbecilikle suçlanarak” çile çektirilenler var mı? Peki, kapitalist diye ceza alan bir tek kişi gösterin. O halde aramızda kapitalist yok. O zaman batı bize kötüyü dayatmış, kendisine yararlı olan iyiyi kendisi kullanmış. Biz birbirimizi boğazlarken, kapitalizm ise sömürü zihniyetiyle malına mal, parasına para katmaya devam ediyor. Ne oldu bize de bu hale düştük? Türk demek ne zaman ayıp oldu. Kürt, Ermeni ve diğerleri televizyonlarda bizim aydınlarımıza hakaret ederken, kelepçelenip zindana götürülürken bizim sesimiz neden çıkmıyor? Hukuka saygılılık adına, iştahı kabarmış emperyal canavara daha ne zamana değin yem olacaksınız? Osmanlı’yı da bölen ve parçalayanların torunları olan iktidar sahipleri çok iyi biliyorlar ki; Atatürk bir daha gelmeyecek. Bu yüzden rahat hareket ediyorlar. Mustafaları hapse atıyorlar. Bilmiyorlar ki, Mustafa Kemaller tükenmez!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.