Halil Şahin
TEPKİ GÖSTERİLMELİYDİ
Geçmişi bir kez daha anımsayalım. Hani DTP, Meclis’te eyalet sistemi öneren Kürtçe bir kitapçık dağıtmıştı, değil mi? Beklenenler, sırayla hep oldu. DTP, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın istediği ve Türkiye’nin 20 - 25 özerk bölgeye ayrılmasını öneren projeyi kitapçık halinde Meclis’teki işbirlikçilerine sunulmuştu. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün, Kürt sorununun çözüm yöntemlerini anlatan bu kitapçık; TBMM’de göstermelik eleştirilerle karşılanırken, ülkede yaşayan ulusun bütün bireylerince sessizce tepki görüyordu. Bu tepki sokaklarda değil, sosyal medyada görülüyordu. “Kürt sorununa ilişkin Demokratik Çözüm Projesi” başlıklı kitapçıkta, DTP’nin önerdiği çözümler, Türkçe, İngilizce ve Kürtçe olarak yer aldı. Türkiye’nin federasyonlara bölünmesini öngören 64 sayfalık kitapçıkta sarı, kırmızı ve yeşil renkte bezemeler de yer aldı. Bebek Katili Terörist başı Abdullah Öcalan’ın yıllardır savunduğu “Demokratik Özerklik Projesi”, DTP’nin 2007’de yapılan kongresinde “Siyasi Tutum Belgesi” olarak parti tüzüğüne girmişti. DTP’nin özerklik adı altındaki ihanet projesinde yer alan taleplerini anımsıyor musunuz? Kürt kimliğinin Anayasa’da kabul edilmesi, Kürtçe’nin ana dilde eğitime serbest bırakılması, demokratik temelde halkın iradesini kullanabilmesi için ademi merkeziyetçi sistem içinde yerelde meclislerin kurması ve kendi kendini yönetmesi isteniyor. Valiler halk tarafından seçilsin deniliyor. Trabzon, Diyarbakır, Van, Erzurum gibi illerin bölgesel anakent ilan edilmesi talep ediliyor. Yerel kaynakların yerel yönetimlere aktarılması, Türkiye’nin 20-25 bölgeye ayrılması, resmi dil ve bayrağın Türkiye için geçerli olması ama her bölgenin kendine ait sembol ve renklere izin verilmesi ön görülüyordu. Yıllarca; terör örgütü PKK’nın Türkiye’de öncelikle özerklik, arkasından da ayrı bir devlet kurma amacında olduğunu sürekli dile getiriyorduk. İşte endişeyle beklenenler oldu. Adımlarını teke tek ve aşamlı atıyorlar. Bu projenin bir aşaması daha DTP’nin bir sonraki kurultayında alınan karar doğrultusunda tekrar gündeme getirilmesine çalışılıyordu. Sanki TBMM’de Türkçeden anlamayanlar varmış gibi; Türkçesiyle, İngilizcesiyle, Kürtçesiyle parlamenterlere ve basına dağıtılmıştır. PKK’nın bir tırmanışta olduğunu hep beraber gözlemliyoruz. Gözlemliyoruz diyorum, çünkü sadece gözlemekten başka bir işlem yapmıyoruz. O günler anımsayın: R.Tayyib’in Diyarbakır ziyaretinde bütün kepenkler kapatılmıştı, çöpler toplanmamıştı. Anlaşıldığı gibi, sanki direnecek kimse kalmamıştı. Herkes korkutuldu, teslim alındı. Bütün kepenkler kapatıldı. Tepesinden uçaklar, helikopterler uçurarak zırhlı araçlarla korunarak sokaklar olağanüstü rejimde olduğu gibi boşaltılarak bir başbakan oraya gidebiliyorsa, bu marifet miydi? Bu ülkede Kürtçe yayın yapmak zaten yasak değildi ki! Çarşılarımızı turlarken, dükkan levhalarına baktığınızda, kendinizi bir yabancı ülkede Dolanır gibi hisset miyor musunuz? Mahalle baskısı yaratanlarca, AB’ye uyum süreci kapsamında serbest bırakılmadı mı? “Demokratik özerklik” deniliyor. “Türkiyelilik üst kimliği” denilerek, mevcut devlet yapımızın ırkçılığa dayanan bir ulus devlet olduğu, bunun halka özgürlük getirmediği söyleniyor. Bu ülkede en büyük ayrıcalığı yaşadıkları halde asimilasyondan söz ediyorlar. Suriye’de olagelenlerden sonra sıra adım adım Türkiye’ye gelmekte. Görünen köy kılavuz istemez. Anayasa,başkanlık palavra ve ortaya konan yanıltma oyunlarının bir parçası. Ulus dimdik ayağa kalkarak, demokratik tepkisini muhakkak ama bir an önce ortaya koymalıdır. Aksi halde “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” sözleri askıda kalmaya mahkûm olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.