Saime Bircan Sak
Höyükte Bir Ulu Çınar-Ahmet Ordu
Yayınlanma:
“Ovanın ortasında bir tepeyim ben. Bir yüzüm karlı dağlara bakar, bir yüzüm göle: Etrafım bitek toprak, etrafım çay, dere…
Sayısız depremler yaşadım. Damlar çöktü, evler yıkıldı üstüme. Ama terk etmedi insanlar beni. Her seferinde yeniden yapılar yükseldi üzerimde. Evler, kale, han, hamam, okul, cami, minare…
Yangınlar yaşadım sayısız. İslere, küllere belendim, santim snatim yükseldim.
Savaşlar oldu kanlı, talanlı. Her şey tandı, her şey yıkıldı. Toprağıma karıştı çığlıklarıyla kadınlar, çocuklar, nice kap kacaklar, dili çözülmedik nice taşlar…
Her sabah güneş doğar, her akşam alır başını gider başka diyarlara. Çökerken karanlık her bir yamacımda göz göz ışıklar yanar, tan vaktine dek cingirdeşir yıldızlar.
An gelir sert rüzgârlar eser, ortalık gıcılar. Gün gelir yağmur yağar, günü gelir kar…
Bazen karşı dağların ardından ay yükselir gelir tepeme, şavkıyla yunar, arınırım. Önünden kanat kanat kazlar, turnalar geçer… Bunlarla avunurum.
Bitek ovanın ortasında katman katman bir tepeyim ben. Yaşadığım onca acının eseriyim.” (Sayfa 53)
Yazı en çok niye seviyorum: günler uzun, okumaya bol zaman var. Yazı geçirmek için geldiğimiz Silifke’nin Yeşilovacık beldesinde denize girmek, çiçekle, böcekle uğraşmaktan başka iş yok. Serin bulduğumuz bir köşeye çekilip kitap okumak en büyük keyfim.
Son okuduğum kitaptan bir alıntıyla başladım yazıma. Diğerlerinden de söz edeceğim yeri geldikçe.
Ahmet Ordu 1950’ de Akşehir’in Gölçayır Köyü’nde doğmuş. İzmir’den Akşehir’e trenle giderdik çocukluğumda. Gölçayır istasyonu kalmış belleğimde. Anne tarafından hemşehriyiz. Kırşehir ve Afyon’un köylerinde öğretmenlik yaparken birikmiş o yörenin anıları. 1978 ‘de Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü bitirdikten sonra 19 yıl İzmir’in çeşitli liselerinde görev yapmış. Benim de çalıştığım Eşrefpaşa Lisesi’nde birlikte etkinlikler düzenledik. Bedri Rahmi Eyüboğlu etkinliğinde okunan şiirler bugün gibi aklımda. “Kiraz ayı geliyor” şiirini Akşehir’e gelirken yollarda gördüğüm kiraz ağaçları boyunca anımsıyorum.
Hem meslektaşım, hem hemşehrim diye yazmıyorum elbette bu kitap hakkında. Dergilerdeki yazılarından, kitaplarından tanıyorum onun yazınsal yeteneğini. Yüzünde Gözyaşı Yüreğimde Sancı(1996) Dörtnala Sürüyor Atını Zaman (2004) Onca Zamandan Sonra (2015) yapıtlarını beğeniyle okudum.
Çok iyi bir gözlemci olan yazar, birikimlerini engin hayal gücüyle birleştirip güzel Türkçesi ve yalın anlatımıyla sunuyor okura. Başta alıntıladığım kısa bölümde de görüldüğü gibi kısa tümceler, iyi seçilmiş sözcüklerle içinize akıyor. Anlattıkları kişiler öyle iyi betimlenmiş ki onlar gözünüzde canlanıveriyor. Betimlenen yöreler, ağaçlar, kuşlar, hayvanlar, toprak, hava her şey size tanıdık geliyor. Derelerin serinliğini, rüzgârın esintisini, dağın heybetini, ovanın düzlüğünü duyumsuyorsunuz.
Dayı –yeğen, dede torun, emmi- yeğen söyleşirken siz de oradaymış gbi katılıyorsunuz havaya. Yalnızca kavak, kiraz ağaçları değil konuşulan. Ülke sorunları da yürüyor alttan alta. Bir bakıyorsunuz Almanya’dan geri dönen kirazlar konu ediliyor.”Bu yıl da, ‘Almanya kanser eden madde bulmuş, giden mallar çevrilmiş,’ haberi çıktı…Kahveler, meydanlar çalkalandı; hurda pulluk demirlerine döndü suratlar… ‘Bas ilacı, bas potası… Olacağı buydu!” Ne yapsın üretici yabancılar ufak kiraz almıyormuş…
Amerika’nın Irak’ı vurduğu, attığı bombalarla kentleri cehenneme çevirdiği o günleri de anlatıyor Gölçayırlı Nuri Sarı’nın dilinden.
“Akşehir yönünden gelen tren düdüğünü kesmiyor, yol gibi uzayıp giden tüyleri diken diken ediyordu. Bir anlam veremediler bu ötüşe. Yolda tehlike arz eden bir durum, bir insan, at araba, ya da mal maşat olsa düdüğün kesik kesik öteceğini bilirlerdi. Bu farklı bir durumdu…” Malkoç Memet’in saatine bakmasıyla durum anlaşılır. Tarih : 10 Kasım, saat dokuzu beş geçiyor. Köylüler ellerindekini bırakıp saygı duruşuna geçerler. Yetmişini aşmış Nazik Nine şiir okumaya başladı. Ardından Ayşe teyze de bir şiir seslendirdi. Sonra yeniden işlerine döndüler.
Yazar o yörenin kurtuluş savaşında oynadığı rolü iyi biliyor. Akşehir de kurulan karargah, alınan taarruz kararı, Afyon’ da başlayan ve İzmir’de sona eren büyük mücadelenin anısının bayramlarda, kutlamalarla yaşatıldığını. Şenlik bölümünde anlatıyor. Köylülerin bir komite kurup Akşehir’de kutlanacak olan 30 Ağustos Bayramına nasıl canla başla hazırlandıklarını, yaşadıkları heyecanı okura da geçirerek anlatıyor. Sıcacık, içten, sevgi ve umut aşılayan bir anlatım. Okumanızı öneriyorum. Seveceksiniz.
Höyükte Bir Ulu Çınar/Ahmet Ordu/ Duvar yayınları Mart 2017
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.