Halil Şahin
ÇÖKEN TERTİBİN SON YALANI
Yurtseverleri ve Kemalist Devrimcileri hedef alan, Türkiye Cumhuriyeti ulus devletini ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi uyarınca yeniden yapılandırmayı ve etnik temelde sınırlarının yeniden belirlenmesinde alt yapıyı oluşturan Ergenekon tertibi, anlaşılıyor ki, bütün yasalar ayaklar altına alınarak yürütülebilecek. İşbirlikçilerin yönetici yazarı Fehmi Koru; tertibin düğmesine 5 Kasım 2007’de Washington’daki Bush Tayip görüşmesinde basıldığını ulu orta yazıp, söylüyordu. Bu tertibin bir Amerikan Operasyonu olduğunu bizzat tertibi savunan Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Nazlı Ilıcak, Engin Ardıç vb. yazılarında itiraf ettiler. İşaretleri 22 Ocak tarihli gazetelerde yer aldığı gibi; 21 Ocak’taki ilk büyük Operasyondan ve göz altılardan tam dört saat önce ABD Büyükelçisi Ross Wilson’un, gece saat 23.00’de Tayip Erdoğan ile görüşmesi, Amerika’nın Operasyonun içinde fiilen yer aldığını kanıtladı. Aradan yıllar geçmesine rağmen gözaltılar ve tutuklamalar hala sürdürülmekte ve terör estirilmektedir. Yargılamanın bir cezaevi içinde yapılması da, psikolojik savaşın bir parçası ve tertibin devamı olarak değerlendiriliyor. Yeni Şafak Gazetesi İstihbarat Müdürü Şaban Arslan’ın son olarak piyasaya sürdüğü “Rabay” adlı kitabını bu tertibin bir parçası olarak ele almak gerekir. Tertibi sahneye koyan ABD ve taşeron F tipi Çete, daha önce belli bir merkezden servis ettikleri bilgi ve belgelerle çeşitli kitaplar yayınlattılar. Star yazarı Şamil Tayyar’a yazdırılan “Ergenekon Operasyonu” ve “Gölge İktidar”; Zihni Çakır’ın “Ergenekon’un Çöküşü I – II, “Kod Adı Darbe”; Zaman Yazarı Aytekin Gezici’nin “Ergenekon”, Bülent Orakoğlu’nun “İhanet Çemberi” kitapları işte böylesine kitaplar olarak görülebilir. Bu kitapları dün ateşli ateşli bir solukta okumuştunuz. Bugün, kimse hatırlamıyor. Bu ve benzeri yayınlar operasyonun bir parçası olarak piyasaya sürülmekte ve o an kamuoyunu belli bir oluşturmak amaçlı olarak işlev görmekte, sonra da çöpe atılmaktadırlar. Örneğin; Şaban Arslan’a yazdırılan son kitap “Rabay” da işte böyle bir kitaptır. Dikkatlice okudunuz mu bilmem, ama o kitap, aynı zamanda tertipçilerin zavallılığını da gözler önüne sermektedir. Tertipçiler döne döne CIA ajanı ve “Tanrı’nın İsrail’i için çalıştığını” söyleyen Haham Tuncay’a sarılmaktadırlar. Eski yalanlar yetmemekte, CIA ajanı Haham yeni yalanlar piyasaya sürmektedir. Bu arada Haham’ın gözler önüne serilen ilişkileri tertibin içinde kimlerin rol aldığını da bütün kanıtları ile gözler önüne sermektedir. Haham Tuncay’ın babası, Mehmet Eymür’ün yanında çalışan bir MİT elemanı. Haham Tuncay daha ilk gençlik yıllarından itibaren Mehmet Eymür’e bağlı olarak çalışmaya başlamış. Haham’ı basına yerleştiren ve daha sonra Veli Küçük’ün yanına gönderen de Mehmet Eymür. MİT içindeki CIA’cı ekibin adamı olarak bilinen Mehmet Eymür, bilindiği gibi 1998 yılında ABD’ye gitmek zorunda kaldı ve uzun müddet bu ülkede kaldı. Tuncay Güney de, 2 000 yılında Amerika’ya gidip geldikten sonra kendisine verilen belgeleri Emniyet’e vererek ve piyasaya sürerek Ergenekon tertibinde üstlendiği görevi yerine getirdi. O şimdi; cennetini Kanada’da kurup keyfini sürdürürken, Türkiye’de insanlar cehennemini yaşamaya devam ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.