Saime Bircan Sak
Unutmak Öldürmektir, Unutmayalım!
Gene Ben Şimdi yazların o eski doruğundan Bir gül açacaktır ıslak denizlerden bu yana Benim ellerimi berberler kesiyor Saçlarımdan önce Ben hep kavgaya hazırlanan o eski çocuğum Şiirimi eskitmeden Çağlardan gelen bir korkuyu duyarak Eşkıya ateşlerini seviyorum Bir yalnızlık uykusuz gecelerde Eski şaraplardan bana gelen Dağlardan ovalara inen bir ırmak gibi Hangi güneş bu kendini öldüren Ne kadar çok yeniledim kendimi Kaç kez yorgundum kentler kadar Bir sevgi diyorum bir sevgi Gözlerin bittiği yerde başlar Durup saçlarımı yeniliyorum Gözlerim üşüyor apaçık olmaktan Ercüment Uçarı Ercüment Uçarı kimdir? Utanarak söylüyorum, ben yeni öğrendim. Şair, şiir eleştirmeni, derleme, inceleme, deneme yazarı pek çok ödül ve yapıtın sahibi Veysel Çolak’ın Şiir Atölyesi etkinliklerinde öğrendim. “Unutmak Öldürmektir” diye söze başlayan Veysel Çolak Ercüment Uçarı’yı anlattı. Şiirlerinden, yaşamından, şiir anlayışından örnekler vererek. Şair 3 Nisan 1928’de İstanbul Beykoz’da doğmuş. Babası subay olduğu için gezginci bir öğrenim hayatı yaşamış. Hukuk okumuş, avukatlık yapmış. Dergilerde yazılar yazmış. Öykü, deneme, günlük, inceleme yazdıktan sonra şiirde kalmayı yeğlemiş. Kendi şiiri için “ Kor aynaların içinde başlayıp süren sırım gibi bir koşunun hep uç bir noktasındadır diyorum şiirim. Şiirim apar topar, geri ileri, süratli, hedefsiz belki de kör bir mermi hızı ile yola çıkar potasından.” Bence kör bir mermiyle değil nereye gideceğini bilen sağlam bir atışla vuruyor şair hedefi. “kan ve kalemle onarılmış Korkuyu yok eden bir çağda fenikeliler araplar türkler umutlu bir portakalı büyüttüler sapsarı güneş gibi babilin asma bahçelerinde üç harf yüzünden yasaktır erkek ve kadın çirkinliği” Aşk şiirinden yaptığım bu alıntıdan sonra sürdürelim şairin şiir üzerine dediklerini “Acıyla pişer şiir, acı, ateşin bünyesinde mısra kurma uğruna yıkanmaktır. Acı bu dünyayı beynin aracılığıyla değiştirmenin, yeniden kurmanın uyanıkken düş kurmanın boşluğa merdiven dayamanın, gökyüzüne çıkmanın sancısını yaşamaktır. Bir büyüdür şiir.” Veysel Çolak “ Ercüment Uçarı İkinci Yeni’den çıkış yapmış ama baştan sona ‘İkinci Yeni’ olmamış yeni bir beğeni getirerek kendi sesini ve şiirini oluşturmuştur. Lirik, deneysel, görsel alanlarda gezinmiş, bir labaratuvar çalışması yapmıştır. Şair kendini deşer, kanatır. Bireyden yola çıkıp herkesi her şeyi anlatır.” Diyor. Ercüment Uçarı da şöyle anlatıyor kendi şirini: “ Ben başka şeyden söz açmam, kendimden başka, kendi yaşamımdan söz açarım, başka değişik yaşamları da koklayarak. Kendimden yola çıkarak herkesi anlatırım. Şiir benim için bir kaçış alanıdır, kendimden, toplumdan. Sonra onlarla yeniden buluşmak için bir kaçış.” Şairin bir başka şiiri: Rakı Gözlerin beni resimlerden gelen aydınlığa götürüyordu Oyunlar oyunlar ve camlarda hep sen varsın Bir kuş ormanını terk ediyor bana sormadan Benim yalnızlığım yaşıyor saçlarında korkunç güzel Senin öpüşlerin benim ağzım Eğil su iç diyorum geyiğim Bir kaçak miço geliyor masmavi denizlerimden Bir yerlerinde sen uçarı ellerimin yarım şişe rakının sözü mü olur. Şairin eserleri: Cümbüşçübaşı(1958), Et(1960), Kuyuda Yusuf(1962),Avlanırken Bir Korku(1967), Albatros Adı Bir Gün Gelecek(1971), Geçmiş zaman Tevellüdü(1988), Ziba Sokağı (1991), Ay Batarken Kancama(1994) Ölümünden kısa bir süre önce yayınlanması için teslim ettiği “Kırmızı Balon Sislerim adlı şiir dosyası şair-yazar Mustafa Suphi’nin arşivindedir. “Cesur kişilerin işidir şiir. Kendini ona karşılıksız adayanların işidir. Yirmi dört saat kendinle yatanların yanındadır şiir… Şiir üstelik korkak, pısırık, kimverdili kişilerin semtine uğramaz. Şiirde evrenselliğe ise kişiliğin daleveresiz yurtseverliğiyle erişilebilir ancak. Şiirin politikası olmaz şiirin kendisi varken. Şiirimi vücudumun hücrelerini adeta öldürerek yapıyorum... ” “Tuzdur şiir. Dünyamızın mayasına ekmek için. Şiir insanın bilinçsiz gıdasıdır. “ Şiir Yazın Dur o eski silahlar pas tuttu Zaman aktı Osmanlı sultanları rengini yitirdi Belirsizlik bile ulaşmıyor suya bu yüzden mi Hep o telefon sesi yanlış diyen size Hangi radyo saat kaç şarkı söylüyor bir kadın Sahi siz bir uzay kahramanı mısınız ki masalda Hangi masal bu içtiğiniz kavun suyu mu ki Uşakta bir çakı aldınız halk işi Önce parmağınızı kestiniz aşk aktı Sahi sorumsuzdunuz siz unuttuk Hep rakı üstüne bira içtiniz akşamları Varsın sazlardan kızlar da gelsin yanınıza O kitap bakışı Siz şiir yazın gözünüze kan otursun” ‘Kuyuda Yusuf’ kitabında hiç fiil soylu bir sözcük kullanılmamış. Kuyuda hapsolmuş sıkıştırılmış bir adam her şeyi zihinsel yaşayacak fiil yok. Boncuk tekniğiyle parçalanmış kelimeleri sıralamış. Daha sonra Ali Yüce ile çok tartışılan ‘Boncuk şiir’in çıkışı Ercüment Uçarıya ait. Ne yazık ki kitapları kitapçılarda ve sahaflarda bulunmuyor. Biz bulabildiklerimizi buraya taşıdık. Unutulmasın diye. Unutmak öldürmektir çünkü. Veysel Çolak’a bir vefa örneği olarak bu önemli şairi bize tanıttığı için teşekkür ediyorum. Yazımı onun bir şiiriyle bitirmek istiyorum. Karahüzün Artık biliyorum bütün denizlerin gözyaşı olduğunu Önceydi sonraydı, ama hep şimdiydi Çocukların öldürüldüğü bir kara gündü Nedense unutuldu, üstelik karanlık kördüğümdü Kan karıştı gün ışığına Bir çığlık evreni dolaşıp durdu… Veysel Çolak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.