Halil Şahin
SUSKUNLUĞUN KIZGINLIĞA DÖNÜŞTÜĞÜ GÜN
Türkiye’de hiç kimse, gerçek demokrasinin varlığından söz edemez. Geçmişte görüldü ki; Bu ülkenin yurttaşları, Cumhuriyet Mitinglerini düzenleyerek, Ilımlı İslamcıların iktidarını devirmeyi amaçlamakla suçlandılar. Oysa demokratik ülkelerde; 3 milyon kişinin katıldığı mitinglerde protesto edilen iktidarlar ya istifa ederler, ya da takkelerini önlerine koyup hatanın neresinden dönsek diye düşünürler. Ergenekon adı verilen düzmeceyle, insanlar der dest edildiler. İnsanlar “Ne yapsak da sıra bize de gelmesin?” kaygısına düşürüldüler. Gelişmeler ve suçlamalar, mitinglere katılan 3 milyon kişinin Gözaltına alınacağının habercisiydi sanki. Art arda esen fırtınalarda 12. dalga; üniversitelerde bilimin egemenliği yerine, BOP taşeronluğunun egemenliğini kurmayı amaçladığı izlenimi de verdi. İktidar; Bilim adamlarına, üniversite çevrelerine gözdağı veriyor. Üniversite çevrelerini sindirmeye çalışılıyor. Bu yolla; üniversiteleri kendi politikalarına bağlayıp, yeniden yapılandırılmaya hazırlanmış boş alanlar haline getirmeyi amaçlıyorlardı. Oysa Allah’ın Kahredeceği Partinin iktidarı, Eski Türk Ceza Kanununun 146. Maddesinin tanımladığı suçları işliyor. Anayasa’yı değiştirmek isterken, “Anayasanın tamamını veya bir kısmını tebdil, tağyir ve ilgaya” teşebbüs ediyor. Yerel Yönetimler Reformu Yasasını çıkarmak isterken de “TBMM’ni kısmen görevini yapmaktan men ve ıskata teşebbüs ediyordu. Anımsayacaksınız; Türkiye’de bu suçlardan çok kişi idam cezası istemiyle yargılandı. Pek çok kişi de bu suçtan hüküm giydi ve idam cezaları infaz edildi. Demek ki; hukuk siyasallaşınca, suç kavramı da rüzgârın yönüne göre değiştiriliyor. Batı destekli irticaının bilime nasıl baktığını, aydınımız herhalde unuttu ki, o son göz altılara ah, vah, tuh çektiler… İrticaının önderi, bilime Hikmetyar’ın dizinin dibinden bakıyordu. Oysa oradan baktığınızda bilimi göremezsiniz. Oradan Ortaçağ’ın karanlığı görülür. Karanlığın demokrasisi olmaz. Emperyalizm mazlum ülkelerde bilimin gelişmesini istemez. Mazlum ülkelerin ulusal pazarlarını tepe, tepe kullanması için buna gerek vardır. Bilim; haksızlığı da aydınlatan bir yol gösterici olduğu için emperyalizmin amansız düşmanı, irtica ise emperyalizmin dostudur. Irak’ta 500 bilim adamının öldürülmesi rastlantı değildir. Türkiye’deki aydınların zaman zaman meçhul cinayetlere uğraması, diri diri yakılarak ölümlerine yol açılması, hapislerde çürümelerine, felç olmalarına ve ölümlerine neden olunması, kitapların yakılması, ulusal eğitimin yozlaştırılması elbette bundandır. İrticaının Rektör fobisi de vardır. Aslında bu, bilimden korkudur. O nedenle son demde rektörler ve bilim adamları gözaltına alındılar. Algı operasyonları, takiyeler, milletin değerlerine saldırı ve zorlamalarla devlet yönetmek mümkün mü? USA devlet başkanı Obama’nın TBMM’de attığı nutuk’u alkışlayanlar, Obama’nın söylediklerine harfiyen riayet edenler olduğuna göre, düzenledikleri düzmeceler ile Türkiye’yi yönetmek mümkün mü? Evet, ABD’nin bölgede acelesi vardır. Ancak, Türk halkının da sabrı sona gelmeye başlamıştır. Unutulmamalıdır ki; bu ulusun uzun süre olan suskunluğunun bir de kızgınlığa dönüştüğü bir gün de vardır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.