Hakkı Saygı
ÖZÜMÜZDEKİ GİZLİ HAZİNE “ALLAH” (7)
Zat-ı Mutlak ve Allah (1) Bugünden itibaren vereceğim “Zat-ı Mutlak ve Allah” hakkındaki düşüncelerinizi bana bildirirseniz memnun olurum. Çünkü vereceğim hususlar, belki birçok kimsenin “Allah” hakkındaki bildiklerinden çok farklı ifadeler olacaktır. Veya pek çok kimsenin ilk defa duyacağı ifadeler olacaktır. Lütfen anlayamadığınız hususlar hakkında soru sorarsanız, yardımcı olmaya çalışırım. Sadece “beğendim” demekle yetinmeyin, sorun ki tartışılsın. Saygılarımla…. Yüce Allah Kuran’da kendisini şöyle ifade ediyor: “HUvel’Evvelu vel’Âhıru vez Zahiru vel Batınu ve HUve Bi kulli şey’in Aliym. Mealen: “HU”dur, Evvel, Ahir, Zahir, Batın (“HU”dan gayri olarak hiçbir şey yoktur)! O Bi-külli şey’in (Esma’sıyla her şeyi yaratmış olarak) Aliym’dir!” (1) buyuruyor. Bu ayette zikredilen “Evvel” ifadesi “Zat-ı Mutlak”tır. “Ahir” ifadesi ise “Mukayyet”tir, yani değişkendir. Ancak her ikisi de Hakk’tır. Ayrıca ayette zikredilen “Batın ve Zahir”in ikisi de Hakk olarak müşahede edilir. (2) Ayette zikredilen; evvel ve ahir, zahir ve batın” nispetlere göre söylenmiş sözlerdir. Zaman ve mekân keyfiyeti de bunun gibidir ki filler ve sıfatlar bakımındandır. Bu suretle batın “mutlaktır.” Mutlak’ın sıfatlarla zuhuru ki çokluğu ve şekilleridir ve onlar da mukayyettir, çünkü nispetlerdir. Batın mutlaktır, çünkü bütündür. (3) Çok önemli ve hassas olan bu hususu bir de Ayan-ı Sabite ile açıklamaya çalışacağım. Âyan- Sabite, Allah’ın ilminde sabit olan “yoklar”dır. Bunlar, “hakikat, mahiyet ve zat” manasına gelir ve varlık (vücut) kavramından farklı bir mana ifade ederler. Bir şeyin varlığı başka, mahiyeti başkadır. Örneğin; elimizde bir çekirdek var, bu çekirdeğin adına “Kaysı” diyelim. Kaysı adını verdiğimiz meyvenin tüm “genetik bilgisi”, yani çekirdeğin toprağa düşüşünden itibaren fide olarak yeryüzüne çıkması, dallanıp budaklanıp ağaç olması, çiçek açması, çiçeğin rengi, çiçeğin nasıl döllenip meyve vereceği, meyvenin cinsi, rengi, tadı ve lezzeti çekirdeğin datası'nda (Allah’ın ilminde sabit olarak) mevcuttur. Bu çekirdek hiçbir zaman yok olmaz, “Evvel ve Ahir”dir. Toprağa düşer, yeniden fide ve ağaç olup meyve verir, yani o hep vardır. Örnek olarak verdiğim bu program, hiçbir surette değişmez, sabit olarak, yani “evvel ve ahir” olarak Zat-ı Mutlak’ın ilminde mevcuttur. Mevcut olan bu program, çekirdeğin içerisinde “batın” (gizli) dır. Çekirdeğin toprağa düşüp, meyve verecek duruma gelmesi için geçireceği safhalar “zahir” (görünür) dir, yani “Âyan”dır. Tasavvuf dilinde buna “Ayan-ı Sabite” denir. Hadid Suresini bir başka açıdan ele alacak olursak; Allah denilen mana, şu âlemde gözle görülen ve her zerreden kendini gösteren zahir âlemin ta kendisidir ki o âlem insanın şuursal yansımasıdır. Ve insandaki o şuursal yansıma olan mekânda, Zat-ı Mutlak, yani “HU” gizlidir. Bu nedenle batın ve zahir olur, çünkü batın kısmı insanın duygu ve düşünceleri, zahir kısmı ise o duygu ve düşüncelerin madde olarak âlemde görünmesidir. İnsanın şuurunun ötesindeki gayb bölgesindeki hali ile Allah, evveldir. Ve şuurun sonsuz ve sınırsız oluşu ile de Allah, ahirdir (4) Buraya kadar yapılan bu açıklamalara göre, “Ezel ( evvel) dediğimiz başlangıcı bilinmeyen zamandan beri zahir ve batın olan bir “Zat-ı Mutlak” mevcuttur. Biz bunu devamlı olarak “Zat-ı Mutlak, Ruh-u Azam ve Tüm Âlem Ruhu gibi, isimlerle ifade ediyoruz. Çünkü Kuran’da, “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır” (5) buyuruyor. İşte bundan dolayıdır ki, “Tüm Âlem Ruhu” dediğimiz, O’nun bu vasıflarına biz, “ZAT” veya ”HU” diyoruz. Devam edecek… Hakkı SAYGI __________________________ 1) Hadid Suresi 3. (Sayın Ahmet Hulisi mealidir. 2) 2) Prof. Dr. Cavit Sunar, Melamilik ve Baktaşilik, ek notları, s. 17,Ankara Üniversitesi, Yay. 1975/Ankara) 3) 3) Prof. Dr. Cavit Sunar, Melamilik ve Baktaşilik, ek notları, s. 129-130, Ankara Üniversitesi, Yay. 1975/Ankara) 4) Tuncay Kul: Diriliş, (Bahr-ı Arabie), s. 420, 5) Nisa Surresi, 126
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.