Hakkı Saygı
ÖZÜMÜZDEKİ GİZLİ HAZİNE (12)
Allah’ı Nasıl Görürüz? Buraya kadar Allah’ın ve İnsan’ın var oluşunu gördük. Bu bölümde de Zahir (görünen) ve Batın (görünmeyen) Allah’ı biz nasıl görebiliriz. Bunun için hangi yolu izlemeliyiz? Yine buraya kadar gördük ki insan, bu madde bedende yaşadığı müddetçe, kendini bu madde beden sandığı müddetçe, özündeki hakiki “gerçeği”, yani ”HU”yu göremiyor. Çünkü biz, hiçbir zaman, özümüzdeki Zat’ı, görmeyiz. Biz sadece O’nun bu âlemdeki tecellilerini görebiliriz, müşahede edebiliriz. Bunun için de belli bir şuur boyutun erişerek, bizim gönül gözümüzden, görenin de, görünenin de bizim özümüzdeki Zat-ı Mutlak olduğunu idrak etmemiz gerekiyor. Bu hususta Kuran’nın şu ayetini gösterebiliriz: Musa Âleyhisselam, “Rabbim! Bana kendini göster” deyince, kendisine şöyle bir hitap geldi: “Len teraniy” (sen beni asla göre-mezsin) Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!” buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu parça parça etti. Musa da baygın düştü. Ayılınca: “Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.” (1) dedi. Daha sonra yüce Allah, “Musa Peygambere, “sakın bu gördüğünü benim sıfatım sanma, Ben her varlıkta başka, başka sıfatlarla, tecelli ederim” buyurdu. Bu ayete göre insan madde beden de iken kesinlikle Allah’ı göremeyecektir. Ancak O’nun zatının tecellilerini görebilecektir. Yine Kuran’da Musa Aleyhisselama: “Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısındaki, ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: “Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.” (2) Bu ayette ise ağaç Musa’ya “ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım” diye hitap ediyor. Demek ki, biz gerçekten Allah’ı görmek istersek, tefekküre varıp, gönül gözümüzle O’nun zatının tecellilerini tüm evrende ve varlıklarda müşahede edebiliriz, yeter ki bakmasını bilelim. Bu gerçek ise aşağıda vereceğim Kuran ayetlerinde gizlidir: Gerçak şu ki, size Rabbi-nizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendi yararına, kim körlük ederse kendi zararınadır... (3)Yine Kuran’da: “Yemin olsun ki biz insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler. Kulakları var bunların onlarla işitmezler. Davar gibidir bunlar.Belki daha da şaşkın. İşte asıl gafiller bunlardır. (4) Andolsun, sen bunlardan gaflet içindeydin. Ama perdeni üstünden kaldırıverdik. Bugün gözün keskin mi keskin (5) Şu bir gerçek ki, kafadaki gözler kör olmaz ama göğüslerin içindeki gönüller körleşir. (6) Bu dünyada kör olan, âhrette de kördür. Yolca daha da sapıktır o. (7) Yukarıdakki ayetleri, incelediğimiz zaman, Cenab-ı Allah, insandan, kendisini ancak, kafadaki “ten” gözüyle değil, “can” gözüyle, yani gönül gözüyle idrak edebileceğimizi buyurmuştur. Özetlersek, Allah’ın batın olan Zat’ını hiçbir zaman görmek mümkün değildir. Biz ancak Allah’ın Zat’ının tecellilerini (sıfatlarını) ten gözüyle değil, gönül gözüyle, can gözüyle görmemiz gerekir ki bu da ancak “tüm masivadan kurtulup, can tende iken O’nu idrak edip, belli bir şuur boyutuna yükselmekle olur. Bu da ancak,“nefsini bilen, Rabbini bilir” hadisi ile ifade edilir ki, buna da “ölmeden önce ölüp, Hakk’ta diri olmak” denir. Allah’ı idrak etmek ve görmek bölümüyle devam edecek… Hakkı SAYGI ___________________________ 1) Araf Suresi, 143 2) Kasas Suresi, 30 3) En’am Suresi, 104 4) A’raf Suresi, 179 5) Kaf Suresi, 22 6) Hac Suresi, 46 7) İsra Suresi, 72
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.