Saime Bircan Sak
JOKO’NUN DOĞUM GÜNÜ
Yazan: Roland Topor Çeviren: Mine G. Kırıkkanat Yöneten: Ersin Umut Güler Hareket Tasarımı: Selçuk Göldere Prodüksiyon, Ses, AnimasyonTasarımı, Müzik: Tufan Dağtekin Kostüm Tasarımı: Makbule Mercan Işık Tasarımı: Alev Topal Sahne İllüstrasyonları: Can Badur Oynayanlar: Tolga İskit, Ayşe Tunaboylu, Cenk Dost Verdi, Yasemin Ertorun, Burak Üzen, Serdar Bordanacı, Sercan Dede, Sıla kılıç Yönetmen Yardımcıları: Cenk Dost Verdi, Yasemin Ertorun, Burak Üzen, Eray Abdullah Pekcan Asistanlar: Göksu Türk Dönmez, Seyhan Gülbahar, Deniz Özman, Yaşam Gülseven Yılın Oyunu, Yönetmeni, Sahne ve Kostüm tasarımı, en iyi erkek ve kadın oyuncuları, koreografi Ödülleri başta olmak üzere 13 ödülleri var. Sahnede yalnızca sekiz oyuncuyu izliyoruz ama ışık olmasa görüntü ve sesler olmasa oyun eksik olur. Bu tam bir ekip işi. Canla başla çalışılmış, inanılmış bir oyun. Bir çekişmeyle, itiş kakışla başlıyor oyun. Dört bir yandan gelen ışıklar… Sanki savaş işaretleri gibi… İzleyiciyi bir olumsuzluklar zincirine hazırlıyor. Aslında öykü hepimizin bildiği ezen – ezilen ilişkisi. Aşağıdakiler- yukarıdakiler. Güçlüler- güçsüzler. İşçiler –patronlar… Ne çok yazıldı, çizildi, anlatıldı. Ama bu kadar çarpıcı olanını görmemiştim. Su deposunda işçi olarak çalışan JOKO annesi kız kardeşi ve felçli babasıyla birlikte sade bir yaşam sürmektedir. Bir gün işe giderken sırtına binmek isteyen iriyarı, göbekli bir adamın kendisini taşıtmak istemesiyle terslikler başlar. Bunu onur kırıcı, aşağılayıcı bulan JOKO kabul etmez birini sırtında taşımayı. Ama diğeri sülük gibi yapışır. Joko onu sırtından atar. Joko’nun huzuru kaçmıştır. İş yerinde diğer arkadaşlarının da başına gelmiştir aynı olay. Usta başı bu işin sonunda para olduğunu söyleyerek işçilerin aklını çeler. İşin içinde bir de kadın olunca daha kolay kabullenirler. Ezenlerden biri de doktordur. Birini sırtta taşımanın faziletlerinden dem vurur. JOKO’nun “ Sizleri taşımaya başladığımdan beri hep yere bakıyorum, daha önceleri göğe bakardım.” demesi çok şey anlatıyor. Doktor adeta tepiniyor Joko’nun sırtında. JOKO iki büklüm. Kadın da türlü eziyetler ediyor kendini taşıtırken. Aşağılayıcı, küçük düşürücü, onur kırıcı… Oyun boyunca sırtlarında taşımaları yetmiyor. Yalnızca bedenlerini değil, ruhlarını da satın alma, kontrol altında tutma hırsı JOKO’nun evine, ailesine kadar uzanıyor. Acı çekiyor JOKO ruhunun derinliklerine kadar. Benliğini ele geçiriyorlar. Yiyip bitiriyorlar. Sonunda soyup soğana çeviriyorlar. Bir donuyla kalıyor sahnede. Bu absürd anlatım çok etkileyici. Oyun boyunca iki büklüm sırtlarında insan taşımaları büyük bir fizik güç gerektiriyor kuşkusuz. Onlar taşırken biz yoruluyoruz. Sanki bizim sırtımıza binmişler gibi sıkıntı çekiyoruz. Hani derler ya sen eşek olursan üstüne binen çok olur. İşte aynen öyle… Önemli olan eğilmemek, diz çökmemek, dik durmak, pes etmemek… Bu oyun için emek veren tüm ekibi yürekten kutluyor, ayakta alkışlıyorum. Yeni oyunlarını da merakla bekliyorum. Keşke daha çok gösterimi olsaydı İzmir’de. YOLCU TİYATRO’ya başarılar diliyorum. Ödülleri ve alkışları çok olsun. Saime Bircan Sak
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.