Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

TERCİHEN

Dünya, Kızılderilileri "beyaz adam"ın kurguladığı, oynadığı ve piyasaya sürdüğü western filmlerinden tanımaktadır. Filmler de olmasaydı, Amerika'nın gerçek sahiplerinden belki de hiç bir zaman haberi bile olmayacaktı. Böyle olmakla beraber herkesin kafasında onların şefine dair hatıralar öne çıkmış olup, diğer yerlilere pek yer verilmemiştir. Gerçekte Kızılderili topluluğunu onlar ayakta tutmakta, temsil etmektedir. Şef bile onların bağlılığıyla anlam kazanmaktadır. Bir ölçüde herhangi biriliğini, sıralandanlığı alabildiğince yaşayanların gerçek mutluluğu yaşadığı kabul edilir ancak içi seni dışı beni yakar denilen üzerinde pek düşünülmez. Kızılderililik kıtalar ötesinde de olmayabilir. İnsanlığın en büyük çalkantısı İkinci Dünya Savaşının sonlarına doğru; Türkiye için medyanın, eğlencenin, kameraların, sahnelerin, magazin dünyasının genel merkezi İstanbul'da bir "Köroğlu" olarak gözlerini açtığında küçücük adımlarını ülkemizin en büyük şehrinin açtığı yoldan, çizdiği kuralların üzerinden yürüdü. Bir kargaşa, koşturmaca içinde savrulup gitmekle zirveye ulaşmak kol kola ilerlemekte kayıp ile kazanım bir birini örtmektedir. Sonucu görmek için örtüsüz net bakış kaçınılmaz olmaktadır. Boğulacaksan büyük denizde boğulmalısını, olumlu katkı için hayallerini hedefe dönüştürmesini bilmelisin. "Beyaz ihtilal" ile gelen, siyasi anlamda olduğu kadar sanat ve kültürde de çağı yakalamayı arzulayan Demokrat Parti döneminde Beşiktaş İlk Okulu'ndan başarılı bir öğrencilikle mezun oldu. Başarılarına rağmen hayal ufuklarının belirlediği hedefinde tahsil hiç bir vakit bulunmadı. Hedefte bulunmayana ulaşmak zaten mümkün değildi. Çok küçük yaşlarda dansöz olarak sahnelerde yer almayı tercih etti. Belki de İstanbul'da olmanın avantajlarıyla gittiği sinema salonlarında, belki de çekime sağladığı avantajdan dolayı, Türk kültürünün özünde bulunmamasına rağmen perdede sürekli aktarılan hususu kendisine hedef olarak koymuştu. Veyahut yakın çevresinden etkilenmişti. 1960 Yılında Arşavir Alyanak tarafından çekilen Cici Katibem filmiyle daha 16 yaşında kameralarla Belkıs ismiyle çok küçük bir rolle de olsa tanışmış oldu. Aynı yıl içinde bu defa senaristliğini ve yönetmenliğini Muharrem Gürses'in üstlendiği Ve Allah Aptalları Yarattı isimli filmde yine küçük bir rol ile kameraların karşısında yer aldı. Ülkemizde renkli filmlere geçilmiş olmakla birlikte her iki beyazperde eseri de siyah beyaz filmlerdir. Alışkanlıklardan kolay vazgeçilemiyordu ama teknoloji ile taleplere karşı da durulamıyordu. Yapımcılar gerek alışkanlıktan, gerekse maliyetlerin düşüklüğü açısından siyah beyaz tercihlerini darbe sonrasında da bir müddet daha sürdürseler bile sayıları giderek azalacak ve çok geçmeden bu tür eserler bir nostalji hatırasına dönüşecektir. Renklerin birbirine karışması gibi sözlü çıkışlar karşılık bulmadan silinip gidecektir. O "gözü kapalı" denilebilecek yaşlarda büyük bir coşku ile daldığı Yeşilçam kulvarının kendisine kazandırdığı tecrübe ile ancak iki sene sonra reşitliğe eriştiğinde katılabildiği bir müsabakada "Dansözler Kraliçesi" seçildi. Böyle bir unvanı çok önceden beridir özlemle beklediği, arzuladığı, hedeflediği anlaşılmaktadır. Beynin hedeflemesinin hayatın insana fırsatlar tanıması bakımından son derece önemli olduğunu çeşitli vesilelerle ifade etmiştik. Elbette Nevval isminden ziyade pek çoklarının yaptığını o da geçer akçe bir mahlas seçmiştir. Bu hem oyuncuların, hem de sektörün tercih ettiği bir yol olmuştur. Bir ölçüde yol ile yolcunun hikayesidir bu. Zaman geçip gittikten sonra tekrar aslına dönülerek hayata kaldığı yerden sürdürmek isteseler de, gün onları çoktan terk edip gitmiştir. Daha doğrusu terk ettikleri, onları da terk etmiştir. Soy isminin kültürümüzde yer eden söküp alıcılığından ziyade masum bir genç kız görüntüsüyle sinema tarihimizde kalıcı bir iz bıraktığı görülmektedir. Masumiyeti ilgi görmesine karşın, onu başrole taşımamıştır. Belki de başta olmak, başa oynamak hedefleri arasında yer almamıştır. Kraliçe unvanı aldıktan sonra beyazperdede ciddi oyunculardan birisi haline geldi. Bazı yayınlarda bu yıl start aldığını belirtilse de yukarıda da belirttiğimiz üzere bundan iki yıl kadar önce Fatma Girik'in başrol oynadığı bir filmde küçük bir rol ile kameraların vazgeçilemez cazibesiyle tanışmıştı. Çalışma temposunun içinde tanışmış olduğu kameraman bir arkadaşı ile hayatlarını birleştirmiş olsa da bu aile kurumu ne yazık ki uzun soluklu olamamıştır. Bu sektörde aile kurumunu sürdürmek bir kaç istisna ile sınırlı kaldığını herkes görebilmektedir. Aile, Türk kültürünün temel taşlarından birisidir. Ailesiz yürümenin sonucunda ulaşılan her herhangi bir nokta bulunmamaktadır. Kazanıldığı düşünülen şeylerin bir çoğu "yalan" olup girmektedir. Unvan sahibi olduğu mesleğin icrasını yapabileceği bir çok filmde görev almıştır. Bir çok yerde ısrarla vurguladığımız gibi kültürümüzün kapsamında bulunmamasına karşın yapımcı ve yönetmenlerin inadına detaylı bir şekilde yer ve zaman ayırdığı hususu on sekiz yaşında, senaryosunu Orhan Kemal ile Temel Karamahmut'un, yönetmenliğini de Semih Evin'in üstlendiği, aile huzursuzluğunun, futbol ve mahalle maçı gibi gündelik meşgalelerin ele alındığı Aşka Kinim Var filminde boy göstermiştir. Süreç başlamıştır bir kere arkası kesilmeksizin gelecektir. Yapımcı da, izleyici de aynı çizgiden ilerleyecektir. Toplumun giderek batılılaşma özlemiyle hareketlendirildiği zamanlarda sadece lafla tanınan milyonluk düşünceler, sevimlilik, serserilik, İstanbul, öğrenci, öğretmen, tahsil, üniversite hayatına çoğunlukla komedi dükkanından bakılan eserlerde ilk yılı içinde sinemamızın önde gelen isimleriyle birlikte çalıştı. Birçokları için ulaşılması imkansız görülen, onlarla birlikte olunmak istenen bu isimleri şöyle sıralamak mümkün görünmektedir: Fatma Girik, Atıf Kaptan, Suphi Kaner, Efkan Efekan, Nebahat Çehre, Ahmet Tarık Tekçe, Yılmaz Duru, Öztürk Serengil, Vahi Öz, Hüseyin Baradan, Suna Pekuysal, Altan Erbulak. Sadece bu isimler bile onun bir yılda ne kadar büyük bir avantaja sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Daha sonrasında da bunlar ve daha başka büyük sanatçılarla daha bir çok filmde rol almaya devam etti. Kameraların karşısına geçtikten altı yıl sonra Türk sinemasının seçkin eserlerinden birisi olan Bir Millet Uyanıyor filminde Zeynep rolünü oynayacaktır. Nizamettin Nazif Tepedelendioğlu tarafından kaleme alınan ve daha Atatürk döneminde filme aktarılan hatta Milli Mücadele liderinin kısa da olsa görev aldığı film, otuz beş yıl sonra Ertem Eğilmez tarafından bir kere daha perdeye uyarlandı. Milli Mücadele'nin en sıcak anlarının yaşandığı Bilecik ilinin Çakırpınar Köyünde çekimleri yapılan film bir avuç Türk'ün neler yapabileceğinin canlandırılması olmuştur. Türklüğün ölüm kalım mücadelesinin sinema eseri olarak hazırlanması her zaman ilgi gören bir konu olmuş hafızalardaki yerini hep korumuştur. Böylesine önemli bir filmde rol alması sanatçılık duygusunun ötesinde bir husus olarak algılanmalıdır. İşgalcilere karşı bir avuç eski silah arkadaşının köylüleri arkasına alarak Türk milletinin bağımsızlığına ulaşması şehit ve gazilerimizi bir kere daha hatırlama fırsatı tanımıştır. Halk milli mukavemet konusunda beyazperdede kendisine sunulan her ürüne ilgi göstererek sahiplenmiştir. Ruhu bağımsızlık ateşiyle tutuşan insanlardan daha farklı bir davranış da beklenemezdi. Türk edebiyat ve fikir hayatına bozkır atlı kültürün içinden bin yıldan bir sıçrama ile Atsız hocanın taşıdığı kavramdan yola çıkılarak bir çok etkinlik düzenlendiğine şahit olmuşuzdur. Ulusal ve lokal basında bunun bir çok örnekleri bulunmaktadır. Bunlardan birisi de beyazperdedeki Bozkurtların İntikamı filminde önemli bir rol üstlenmiştir. Ülkemizde fantastik filmlerin öncüsü Yılmaz Atadeniz'in bizden olmayan değerlere çektiği filmlerin başında gelen Killing de başrole yakın roller oynamıştır. Daha önceden temas ettiğimiz üzere kendimizi ortaya koyabilirsek bizden olmayanlarla zenginleşebiliriz. Caniler kralı olunabileceği gibi canilere karşı da bizim olmayan kahramanın gerçekleştirebileceği şeylerdendir. Yörüklerden esinlenerek hazırlanan Kanlı Oba filminde kadın sanatçılardan en önemlisini canlandırmıştır. Efsanenin kahramanlığa erişmesinde obanın tercih edilmesi çatışma ile kan konularını da beraberinde getirmektedir. Bir dramdır aslında bu. Türk edebiyatının ve sinemasının önemli eserlerinden Boş Beşik onunda hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Gelincik rolüyle oldukça başarılı bir oyunculuk sergilemiştir. Filmin çekiminden on yıl kadar önce aynı konuya benzer bir olay Ödemiş - Beydağ'da gerçekleşmiş, Anadolu basınına yansımıştır. Birçok filmde yan ve küçük rollerde görev yapmışsa da furya döneminin seline kendisine kaptırmamış, genel hedefiyle gündelik zorlukları bir birine karıştırmamıştır. Muhtemelen bunda en öne fırlama tutkusunun bulunmaması etkili olmuştur. Küçük belki ama azimli hedeflerin peşinden ilerlemenin kendisine sağladığı başarılarla beyazperde masum, saf görüntüsüyle film şeritleri arasında kalıcı olmuştur. Doç. Dr. Turan AKKOYUN Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20