Halil Şahin
SOTALAMA
Sotalamak; birini ya da bir nesneyi uygun duruma getirmek, fırsat elde etmek, kollamak anlamında kullanılır. Bilardo’ da, topları sayı kazanabilmeye müsait pozisyona getirmeye ‘sotalama’, müsait pozisyonda olan topların pozisyonuna da sota deniyor.
Sotaya düştün mü, yandı gülüm keten helva oluyor. Karşındaki iyi bir oyuncuysa oyunu kaybediyorsun.
Ergenekon benzeri dalgalar oluştukça toplumun her kesiminden de bir uğultu çıkıyor. Bir kesim, laik cumhuriyete saldırı olduğunu uğulduyorken, diğer bir kesimde ise, hukukun soruşturma içeriği, yasalar ve delilleri etrafında geliştiği ölçek alınarak, hukuki yoruma dair farklı uğultu çıkıyor.
Böylesi soruşturmaların en çok tarafı haline gelenlerin kişisel ve kurumsal itibarının, aidiyetinin yükü karşısında bırakılıyor. Dolayısıyla hukuki ölçünün kaçtığı ve hukuken suç oluşturmayan siyasi tavırların suç işlemine tabi tutulduğu konuşulur oluyor.
Farklılıklar dönüp dolaşıp şu iki sorgulamanın odağına oturuyor.
Birincisi; Cumhuriyet Savcısı ivmesiyle ötelenen Türk Hukuk Sisteminin Anayasal koruyuculuğu sorgulanıyor. Milli İrade diye, alınan seçim sonucu netice temel alınıyor ve hukuk bununla ilişkilendirilmek isteniyor.
İkincisi; TSK’nın varlık nedenlerinden biri olan “Terörizm ve İrticai Faaliyetleri” ezmek kararlılığı sorgulanıyor.
Atatürk soruyor; Neden sadece savcılara Cumhuriyet Savcısı denir?
Bakınız; Cumhuriyet Savcısını, isim babası Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt şöyle tanımlıyor:
“Çünkü öyle zaman olur ki, Cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o Cumhuriyet Savcısıdır.”
Şükür ki, devlet kadroları ne duruma gelirse gelsin, ülkemizde Cumhuriyet Savcılarımız ve Cumhuriyet Başsavcımız vardır.
Türk Ordusunun kararlılığını ezmek mümkün olabilir mi?
Çanakkale Anafartalar ile Kurtuluş Savaşımız bu kararlılığın muhteşem örnekleridir. Türkiye yeni bir Anayasanın doğum sancılarını yaşıyor. Sotalama bu yüzden yapılıyor. Ne olursa, neler yaşanırsa vurdumduymaz olunamaz.
Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devletiyiz. Anayasamızın değiştirilmez hükümleri yaşıyor. Kararmanın, karamsarlığın anlamı yok; ülkeyi karartanlar düşünsün. Cumhuriyetin “Cumhuriyet Savcıları” var. Cumhuriyetin Ulusal Ordusu var. Cumhuriyetin Laik Halkı var. Sotaya düşmezler, sotayı affetmezler! Ama mizahlaştırarak, yaşananlarla sessizce dalga geçerler.
İşte örneği: Afyonkarahisarlı bir genç İstanbul’da okuyormuş. Memleketteki babası ihtiyarmış ve çift çubukla uğraşamıyormuş. Bir gün telefon ederek; “Oğul sana ihtiyacım var. Gel de tavı geçmeden tarlaya bir saban sür, artık gücüm yetmiyor. Başkasına yaptırmaya param da yok” demiş.
Oğulun vize sınavları haftasıymış. Gitmesi olanaksız. Ama bir hafta sonra ihtiyarın kapısına jandarma dayanmış. İhtiyarın bağı, bahçesi ve de tarlası adına ne varsa kazı makineleriyle girmiş, kazmışlar. Altını üstüne getirmişler. Baba yine telefona sarılmış.
-Oğul, Jandarmalar evimizi bastı; tarla, bağ bahçe demeyip gazdı
gapattı gitti!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.