Hatırlarsanız; şu meşhur açılımlarının başında, ‘PKK’yi tasfiye edeceğiz’ demişlerdi. Çünkü önce PKK’nin büyütülmesi ve Güneydoğu’da fiilî hükümetçikler kurulması gerekiyordu. O zaman İşçi Partisi, “milleti aldatıyorlar” diye ısrarla uyardı.
Kim haklı çıktı?
Sonrasında sıra, PKK’nin muhatap olarak kabulüne geldi. O demde de Mustafa Karaalioğlu, Nazlı Ilıcak gibisinden işbirlikçi kalemşörler bunu işleyip duruyorlardı.
ABD, süreci hızlandıracağını açıkladı ve hızlandı, PKK’nin terör eylemleri yoğunlaştı. PKK’nin bütün faaliyeti, ABD planı çerçevesinde gerçekleşti.
Türkiye, kendi içindeki terör ve karışıklıklarla uğraşırken, Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan İkinci İsrail devletçiği neredeyse bugün yarın resmen ilan edilecektir. Barzani Mısır’da televizyonlara yaptığı açıklamalarda bunun işaretini vermiştir.
Unutulmamıdır ki; ABD açılımının yürümesi, bölücü terörün şiddetlendirilmesi yanında, Türkiye’nin İran ve Suriye ile işbirliğinin önlenmesine bağlıdır.
Öyle bir noktaya gidiliyor ki, İkinci İsrail’in resmiyet kazanması, Türkiye’ye bir çare gibi kabul ettirilecek. Referandum da bu planın bir parçası ve hizmetindedir. ABD açısından kritik sorun, bütünleşmenin Barzani-Talabani iktidarıyla mı, yoksa PKK taşeronluğunda mı tamamlanacağıdır.
Kukla devlet postuna kim oturtulacak?
PKK, bütünleşme sürecini yürütmek açısından, ABD için çok daha elverişli bir araçtır; daha asridir, daha örgütlüdür. Ne de olsa Kemalist Devrim’i yaşamış bir ülkenin insanlarıdır. Bir kısım PKK yöneticileri, ABD’nin son tercihinin PKK olacağı hesabına kölece bağlıdırlar. O nedenle ABD ve İsrail’e stratejik güvenleri vardır.
Bu arada, Türkiye’de “Biz birbirimizden ayrılamayız” şarkıları sesçalara konuyor. Kuşkusuz bunu içtenlikle söyleyenler de var.
Kılıçdaroğlu’nu da bu senaryonun tam ortasına oturtmuşlar. Herkesin gönlü, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın söylediklerine inanmak istiyor. Hele bizlerin gönlü…
Ulusal Kanal Haber Dairesi Başkanı Dr. Serhan Bolluk, bir 12 Temmuz Pazartesi akşamı Kürt Sorunu Çözüm programında Hasip Kaplan’ın tavrını öğrenmek için soruyordu:
“Halk, şehit cenazelerinde, ‘Türkler Kürtler kardeştir, Amerika kalleştir’ diyor, bu slogan sizde ne uyandırıyor?”
Hasip Kaplan, kendisine atılan kardeşlik pasını ıska geçmeyi bilinçli olarak yeğliyor. Dahası Hasip Kaplan, “Aile içinde çözelim. Kendimiz çözmezsek, gelir müdahale ederler, Irak gibi, Yugoslavya gibi oluruz.” diyor. Bu sözlerle, Amerikan sopası gösterilmiyor mu?
Gelmiş çizmeleriyle ailenin içine girmiş, ailemizden bir buçuk milyon insanı öldürmüş. Irak’ı parçalamış, Türkiye’yi de parçalayacağım diyor. Ne çabuk unuttunuz, parçalanan sizin vatanınız değil mi?
ABD’nin Türkiye’yi işgalini “demokrasi geliyor” diye alkışlayanlara sormak gerek: Siz bu planların neresindesiniz?
“Hey bre gafiller! Siz bu planın neresindesiniz?” sorusunu, Türk Silahlı Kuvvetleri komutanlarına da, CHP ve MHP’ye, hatta DSP’ye de soralım.
BDP ve PKK liderleri içinde, gönlü birlikte yaşama eğiliminde olanlar kuşkusuz vardır. Ama onlar, bağlı oldukları hareketin ABD planlarındaki rolünü çok iyi bilirler ve zora teslim olurlar. O zaman o birlikte yaşamaya yönelik sözlerin hangi değeri kalmaktadır?
Her şey, Türkiye’nin kararlılığına bağlıdır. Hükümet mevzileri, BOP Eşbaşkanlığı’ndan kurtarılırsa, millet de ordu da ayağa kalkar. Oysa bugün; barış lafları, savaşın aleti olarak kullanılıyor.
“Senin planını biliyorum ve sen de benim bu plana boyun eğmeyeceğimi bil!” demezsek, ABD devam edecektir; başka deyişle terör de şiddetlenerek devam edecektir.
Çünkü Genelkurmay Başkanı Başbuğ, son anlara değin İstanbul hükümetinin dizinin dibinde oturup, ulusal devlet sözcüklerini de dilden bırakmayan Ahmet İzzet Paşaların konumunda saplanıp kaldı. Yabancı bir devletin, Türkiye toprağında Türk Ordusu’na operasyon yapmasına razı olmuş görünerek,. Türk Ordusu’nun savaş yeteneğinin tahrip edilmesini, arada bir basın toplantısı yaparak seyretmiyor muydu?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin durumunu bugüne kadar en güzel anlatan, Diyarbakır Cumhuriyet (Arslanoğlu) Köyü Muhtarı Mehmet Tanrıkulu oldu: “TSK şu anda Amerika ve AKP’ye karşı kendini koruyamadığı gibi beni de koruyamıyor!” (Aydınlık, 11 Temmuz 2010).
CHP Genel Başkanı’na Ulusal Kanal’dan Fikret Akfırat, BOP Eşbaşkanlığı’nı soruyor. Kılıçdaroğlu, “Arkadaş Türkiye Başbakanı BOP Eşbaşkanı olamaz” diyemiyor, hatta neredeyse R.T. Erdoğan’ı mazur gösteren sözler söylüyor.
MHP yönetimi, ABD merkezli sistemle bağları yüzünden sürekli kendi örgütünün vatanseverliğini çelmeliyor. ABD planlarının karşısına ne zaman dikileceği merakla bekleniyor.
Ey CHP, Ey MHP, Ey Genelkurmay, Ey diğer partililer ve kurumlardakiler ve Ey Yurttaş!
Bu sorunlardan kaçamazsınız!
Yok, eğer “Biz Büyük Müttefikle birlikte Türkiye’yi bölme planında yer alıyoruz” diyorsanız, bunu da mertçe söyleyin de, sizden umudu keselim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.