Halil Şahin

Halil Şahin

ŞAŞI BAKIŞTAN KURTULMAK GEREK

Mollaların; gereksinimleri ortadan kalkar kalkmaz, İran solunun önde gelen grubu TUDEH yanlıların kitlesel şekilde ortadan kaldırılışı unutulabilir mi? Unutulamadığı için, günümüzde hem de ülkemizde dincilikle işbirliği yapan, onlardan demokrasi beklentisi içinde olan kimi sol eğilimlilere, bu durum pek bir işe yaramasa da sıkça anımsatılır olmuştur! Vinçlerle idam infazları ve kurbanların ibret alınsın diye saatlerce sergilenmesi gibi, din kaynaklı buyruklarla insanlara yapılan eziyetler de belleklerden silinecek gibi olmasa gerektir! Siz; İslamcı sürecin neredeyse başından bu yana İran kaynaklı kurgularla ve rejim ihracı söylemleri ile de tanış değil misiniz? Komşu bir devlete kızmak, diş bilemek ve bunun sonucunda o ülkeden kaynaklı hemen her şeyin kötü olduğuna koşullanmak da akılcı ve kabul edilebilir olmasa gerektir. Bizdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üzerinden geçen bunca yıl sonrasında oluşan kalkışma ve akabinde gelişen olaylar, düşünce sağlığından kuşku duyulmayacak bazı önemli yazar ve düşünürlerin de “şaşı bakış” içinde oluşu irdelenmeye değer sayılmalıdır. Bu karmaşa sürecinde İran adının uslarımızda oluşturduğu koşullanmaların ustaca kullanıldığını söyleyebiliriz. Türkiye gibi bir ülkede Osmanlıcılık ya da Ilımlı İslam gibisinden soyut başvuru kaynaklarına alabildiğine dayandırılmış bir rejimin kolayca yıkılıvereceğini öngörmek aslında çok kolaydır? Anlaşıldığı kadarı ile kafalarında BOP adlı gül bahçesi oluşturanlar, ülkemizin dinamiklerini de bu bahçenin en can acıtıcı dikeni olarak görmektedirler. Yayılmacının buyrukları önünde diz çökmek ve uysallaşmak, onlara başkaldıran Kemalist Tam Bağımsızlıkçıların önündeki önemli engellerden biri konumundadır. Her ne denli, AKP’nin iktidar için seçilmesi köklü değişim güvencesi yaratmasa da ülkede gerçekleştirilebilecek her karmaşa, her şeye karşın, Batılılar için umut kaynağı olmayı sürdürmektedir! Sürekli olarak dinsel kaynaklı uygulamaları ve çağdışı görüntülerle gündemde tutulmaya çabalanan ülke imgesiyle, Türkiye’nin emperyalist güçler karşısındaki dik duruşu gözlerden uzak tutulmaya çalışılmaktadır. Son dönemde özellikle Rusya, Çin ve Latin Amerika kaynaklı antiemperyalist yapılanmalarla ilişkisini giderek artıran Türkiye’de “ulusalcılık” algısının % 60’lardan % 90’lara sıçramış olması görmezden gelinen bir başka önemli bilgi sayılmalıdır. Bu bilginin bir başka şekildeki ifadesi de Türkiye’ın “ulusal duruş” eğilimindeki yükseliştir. Hiç kuşku yoktur ki; bu ülkede yaklaşık yıllardır benimsenmiş olduğu izlenimi verilmeye çalışılan dinci devlet yapılanması, savunulabilir bir model değildir. Bu bağlamda, ulusumuzun emperyalizme karşı duruşu ve bu konudaki ödünsüzlüğü bir yana bırakılıp da Batılı’nın kendi hedefi doğrultusundaki kurgulara övgüler dizmek anlaşılabilir olmasa gerektir. Ülkemizdeki emperyalist etkinliklerin gönüllü destekçisi konumundaki “beşinci kol” güçlerinin bu konudaki hevesi anlaşılmaktadır. Buna karşılık, ülkemiz üzerindeki tehlikeli kurguların farkında olup da bunlara karşı yürekli duruş gösterenlerin halâ, Tam Bağımsız Türkiye konusundaki “şaşı ve tutarsız” bakışları açıklanabilir gibi değildir. Kolayca anlaşılabileceği gibi; batılının ülkemize ilgisi, Türk ulusunun daha çağdaş ve insana yaraşır bir düzen içinde yaşamasını amaçlamıyor. Böylesi önemli bir durumda kendi konumunun ve içine düştüğü tehlikelerin farkında olan yurtsever Türk aydınının da bu tuzaktan uzak durmasında sayısız yarar vardır. Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusuna şaşı bakıştan kurtulmanın biricik yolu; duygusallığın bir yana bırakılması ve günün gerçekleri doğrultusundaki bakış açısının benimsenmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi