Bir yandan da ülkeyi kalkındırdık, kalkındırıyoruz yalanlarıyla, çok büyük yolsuzluklarla ülkenin varını yoğunu yağmaladılar. Özelleştirme yaftasıyla ulusal kaynakları peşkeş çektiler.
TSK’ya karşı duydukları kin ve düşmanlık öyle azgınlaştı ki, şu günlerde cemaat ajanlarının geniş çapta sızdığı ümmet polisini, baştan aşağı silahlandırma peşindeler.
Aslında onlar Avrupa Birliği üyeliğine hiç bir zaman inanmadılar. Avrupa Birliği ülkelerinin, Batı düşmanlığı yapan, aşırı dinciliği politikanın içine sokan bir iktidarı istemediğini uzun süre halktan gizlediler.
Bu yol; ülkeyi batırma, milleti bitirme yoludur. Ümmetçiliğin, laik, demokratik, çağdaş hukukla yönetilen bir Cumhuriyet’e ve bu cumhuriyet’in ordusuna tahammülü yoktur.
Nitekim Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, bir süre önce Trabzon’da Oruç Reis Firkateyni’nde söylediği şu sözler, ordu düşmanlığının ne kadar azıttığını gösteriyor:
“(…) Son zamanlarda gerçek dışı olaylara, yalanlara dayalı, ön yargılı olarak bazı çevreler ve kişiler tarafından TSK’ya karşı asimetrik psikolojik harekât yürütülmektedir.”
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in şu sözlerine dikkat buyurunuz: “İdare, yargıyı tıkadı. Ateş bacayı sardı, yangın büyüyor. Ne yazık ki yargı bağımsız değil. Yürütmenin yargı üzerindeki vesayeti kalksın.”
Kısacası milleti bitiriyorlar. “Tekel’i ve lojmanlarını satacağız” dediler: Tekel’i yok bahasına yandaşlarına sattılar, komisyonları cukka ettiler. Ankara’nın ORAN, Kurtuluş, Keçiören ve Gölbaşı semtlerindeki lojmanları ise satmadılar. ‘Satacağız’ dümeniyle Tekel çalışanlarını lojmanlardan çıkardılar. Yerlerine eş dost ve akrabalarını, yandaş bürokratları
yerleştirdiler. Lojmanlara bedava el koydular.
İşte Müslüman (!) geçinenlerin iktidarı, yetim hakkını böylece korumuş oldular…mda sahte olduğu ve birer ikişer ters tepeceği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.