Halil Şahin
KAZAN KAZAN SEFERİ
Sömüren emperyallerin, her zaman sömürdüklerinden bir isteği olmuştur. ABD Başkanının da oluşturduğu beklentiler var. Bu beklentilerden arta kalacak kırıntıların düşleriyle yaşayan müstemleke liderleri de var. Bölgede ve içeride art arda gelişen çok ciddi olayları bir gözlemleyin. Dünya’yı kasıp kavuran mali kriz etkisi ve Türkiye’de ekonomi politikaları ile uygulamaları sonucunun özellikle orta sınıfta yarattığı yıkımlar. Güvenoyuna dönüşebilecek “Yerel ya da Genel” seçim beklentileri. Bu arada yaşanan; Eş başkan’ın, AB tam üyelik müzakerelerini başlatma kararı alındığı 2004 sonrası ilk Brüksel seyahati. Manzaradaki resim, yük almaya gelmiş eşek görüntüleri gibi… Çok önem verilen AB uyum sürecinde yıllardır somut bir gelişme yok. Tıkanıklık hem Türkiye hem de AB’nin sorumlu birimlerince sürekli seslendiriliyor. Ne olmuştu da uyum sürecinde tıkanma olmuştu acaba? Türkiyeli Eş başkan, Brüksel’de yaptığı tüm açıklamalarında AB objesinden çok yaşanan bölgesel nedenlerden söz ediyor. Bu konuşmalarla; bölgesel sorunlarda, Türkiye’nin rolünün altı çizildi. Bölge sorunlarının karşılıklı doğrulanması, tıkanmanın kararlılığa çevrilmesi niyetini çıkardı! Fakat lütfen! Siz yine de zamanın, nakdin her saniyesinin ve her santiminin çok kıymetli olduğu günümüzde tepe siyasetinin böylesine lagar olabileceğini düşünmeyiniz. Sarkozy ve Merkel’ i anımsayınız: Türkiye’nin AB üyeliğine karşılar. Sarkozy; Temmuz 2008 de, gelecekte AB uydusu olması düşlenen bir ortaklık ile İsrail’den Yunanistan’a değin Fas, Cezayir, Tunus, Mısır, Lübnan, 15 ülke arasında ekonomik, siyasal ve kültürel işbirliği temelini attı. Türkiye, AB üyeliğine alternatif olmayacağı garantisi aldıktan sonra katılım kararı aldı. Bu kadarıyla da kalmadı. Türkiye; Orta Doğu’da İran’ın “yalnız bıraktırılması” siyasetinde İran’a karşı, hem nalına hem mıhına politikası uygularken, Suriye’yi de batıya çevirmenin gayretinde oldu. Türkiye o demden sonra Suriye’ye, Sarkozy ile birlikte Avrakdeniz Ortaklığını sunuyordu... Eş başkan’ın yakın demde önerdiği ve uyguladığı mekik diplomasisi ile Gürcistan, Rusya, Azerbaycan, Ermenistan’ın da katılımını öngören Kafkasya İşbirliği Platformu; Kafkasya’da barış ve ekonomik işbirliği olduğu kadar küresel tehdit kabul edilen İran’ın “yalnız bıraktırılması” siyaseti değil miydi? Eş başkan RTE; uzun süredir Körfez Ülkeleri ile ekonomik işbirliği politikasını geliştirme gayretindedir. Amaç, körfez birikimlerinin İstanbul Finans Merkezi vasıtasıyla liberal sisteme uyumunu sağlarken, diğer taraftan Körfezden İran’ı yalıtma siyasetidir de... İsrail’in Gazze Savaşı sürecinde Türkiye, bir körfez ülkesi olan Katar ile birlikte tüm Arap ülkelerinden farklı bir politika izlemiştir. Hamas’a hamasi söylem ve Kızılay desteği verilmesine rağmen şiddetli bir darbe yemiştir. Böylece Türkiye, savaş sonucu Gazze’de oluşturulacak Barış Gücünde NATO’nun seçilmiş askeri olmayı hak kazanmıştır. Türkiye’de iktidara yakın olmak avantajıyla sermaye birikimlerini giderek arttıran İslami Sermayenin felsefesinin AB yönünde olmadığı açıktır. Açık oynanan bir ABD oyunu var. Sarkozy, Merkel ve diğerleri amaçlarını uyguluyor. Doğrusu Eş başkan da, görevini kendini deşifre edecek patavatsızlıklarla da olsa mükemmel yapıyor. Bu nedenle Ergenekon, ulusalcıları hizaya çekme operasyonu olarak işleme konmuştur. Ulusalcı güç odakları ile yukarıdaki politikayı uygulatan ve uygulayanlar arasında kıyasıya bir savaşım başlatılmıştır. Hepinizin de gözlemlediği gibi; Ergenekon karşılığı Liberal Hukuk, Kıbrıs, Kuzey Irak ve Kürtler, Askerin statüsü vb. konular pazarlık ediliyor. Türkiye’nin klasik sermaye odakları; işine geldiği için, bu konularda ulusalcının karşısında yer alıyor. Adeta; sermayenin dininin, imanının, vatanının, milletinin olmadığını kanıtlayarak, insanların kafalarına şırınga ediyorlar… Eş başkan denize düşmüş ve çırpınmaktadır. AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Javier Solana, Eş Başkanla görüşmesi sonrasında şunları söylüyor: “Türkiye uzun zamandır bir rol üstlendi ve bunu elinde tutmak istiyor.” Bu politikaya “Win Win”, Türkçesiyle “Kazan Kazan” deniyormuş. Ama süreç, Eş başkanın kızağa alınacağı yönünde gelişiyor. Bu günlerde gördüğünüz telaş da işte bundan…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.