Halil Şahin
DİMDİK AYAKTA
Üzerinden bir kaç gün geçti diye, bunlar şimdi mazi oldu demeyin. Bir de o günleri bir kez daha anımsayın. Göreceksiniz ki; emekli komutanlarımızın unvanlarının başındaki ‘Emekli’ eki sanki kaldırılmış da tekrar görevlerine başlamışlar. Hepsinin de görev yeri: Silivri. Baksanıza Tuğgeneral Veli Küçük görev başında: “Savaş sırasında cepheden dönülmez. Ya şehit olursun ya harp malulü” diyor. Sağlık dosyası iyice kabarık: Prostat, şeker, yüksek tansiyon... Doktorlar hastaneye yatmasını, ameliyat olmasını öneriyorlar. Geciktirilmesi durumunda kansere dönüşme tehlikesinden söz ediyorlar. Ama Veli Küçük: “Ben bunlara sığınmam” diyor, ‘Hayır!’ diyor, hastahaneye yatmayı reddediyor. Ve 21 Nisan günlü duruşmada söz alarak devam ediyor: “Cephede başım ağrıyor, midem ağrıyor, tansiyonum çıktı vs denmez. Burası da bir cephedir. 67 yaşındayım, ölümden korkmam, cepheden dönmem!” Veli Küçük 28 aydır sanki tutuklu. Yandaş medyada hakkında yazılan yazılara dahi “Özal’ın ölümünden şimdi beni sorumlu tutanlar bile çıkıyor. Oysa Özal öldüğü gün ben Ağrı yöresindeki dağlarda PKK ile mücadele ediyordum.” deyip gülerek, onlar için de ‘Soytarılar’ diyormuş. Orgeneral Çetin Doğan görev de başında. GATA’da yatıyordu. Doktorlar “Ameliyat olman gerekiyor” dediler, reddetti. “Arkadaşlarımı cephede yalnız bırakmam, hemen teslim olup Silivri’ye gideceğim” dedi. Kendi isteği ile taburcu oldu, hastaneden çıkıp teslim oldu. Beşiktaş Adliyesi’nin önünde şunları söylüyordu: “Kalp ilaçlarının dozlarını 4 kat arttırmak suretiyle iyiye gidiyorum. Dün hastaneden çıktığımda tansiyonum 18 idi. Silahlı Kuvvetlerde 50 yıl kalmış bir insanım. Kurumumu zor durumda bırakacak bir işlem yapamazdım. O yüzden de 18 tansiyonla dışarı çıktım. Dimdik ayaktayım, yürekliyim. Her şeye hazırım. Cezaevindeki arkadaşlarımı yalnız bırakmayacağım. Mücadelemi orada da sürdüreceğim. Gerçekler bir gün gelecek, mutlaka ortaya çıkacaktır. Herkes görecek ki, bu balyoz, çıkaranların, uyduranların kafasına inecek.” Korgeneral Engin Alan görev başında: “Doktorlar bıraktığı anda ben burada bir dakika durmam. Silah arkadaşlarım cezaevinde yatarken ben burada yatmam. Doktorlar karşı çıksa bile mutlaka Silivri’ye döneceğim.” diyordu, dediğini yaptı, GATA’dan çıktı, Silivri 5. Ordudaki görevine başladı. Yıllarca Özel Kuvvetler Komutanı olarak Kuzey Irak’ta PKK ile vuruşmuş. Şemdin Sakık’ı yakalayıp getirmiş. Öcalan olayının pek çok aşamasında bulunmuş. Korg. Engin Alan, Balyoz tutuklusu olarak Silivri’de yatarken tahliye olunca GATA’da tedaviye alındı. Bu arada tekrar tutuklama kararı çıktı. Hastanede Çölaşan’a anlatıyor: (Posta, 11 Nisan 2010) “18 Mart törenlerinden Kolordu olarak biz sorumluyduk. (Tayyip) Bana valiyle haber gönderiyor, 2 saat geç gelecekmiş. “Töreni geç başlatsınlar” diyor. Kabul etmedim. “Emir değişmez” dedim. Zamanında gelmek zorunda kaldı. Konuşması bitti. Ayağa kalkmadım, alkışlamadım. Olay bu. Ben dağlarda ölümden dönmüş adamım. Kucağımda nice Mehmetçikler, hatta Emir Subayım şehit düştü. Üç kez helikopterde mermi yedim, iki kez yerde PKK taradı. Kuzey Irak’ta Metina Dağları’nda Tümgeneral rütbesiyle 38 gün dağlarda kaldım, bitlendim. Ben bedavadan yaşayan adamım. Ölümden korkmam. Ben bunlardan mı korkacağım, bunlara mı diz çökeceğim. Poliste, sanki aranan sabıkalılar gibi üzerimize levha koyup resimlerimizi çektiler, parmak izlerimiz alındı. Savcılar, sorguda bir tek suçlama getiremedi. Ancak gözlerindeki nefreti hepimiz görüyorduk. Bizi, düşman ordusunun esir generalleri gibi sorguladılar. Neyle suçlandığımı söylemediler, çünkü mahkemenin gizlilik kararı varmış, her şey gizli imiş. “Hele bir Silivri’ye git, suçunu orada öğrenirsin” dediler. Bunların hepsi onurumuzu kırmak için yapılıyordu. Benim 20 yıl savaştığım adamlar Habur’dan girdi, serbest bırakıldı. Şimdi biz terörist olduk. Hepimizden korkuyorlar. Çok korkaklar. Ama en büyük korkuları Özel Kuvvetlerle birlikte SAS ve SAT komandolarıdır. Onun için denizcilerin üzerine gidiyorlar. ABD/CIA - Fethullah - AKP üçlüsü tarafından tezgâhlanan sahte ve düzmece bir kurgu ile insanların onuru ayaklar altına alınıyor. TSK her gün hakaretlere uğruyor.” Hürriyet’ten Saygı Öztürk’e yaptığı açıklamada ise şöyle diyordu: “Benim adım Engin Alan. Ölüm dâhil hiçbir şeyden korkmuyorum. Şu anda aşırı tansiyon hareketinden dolayı kroner bakım servisindeyim. Buradan çıkınca doğruca cezaevine gideceğim. Beni Silivri’ye değil İmralı’ya koysunlar. Silivri’den tabutum çıksa bile tabutun kapağını kaldırıp dimdik yürüyeceğim. Kimse burada olduğum için “Gata gulle” demesin. Ölümden korkmayan Engin Alan, cezaevine girmekten korkmaz. Bunu herkes böyle bilsin!” Siz de görüyorsunuz ki; “emekli komutanlarımızın unvanlarının başındaki ‘Emekli’ eki sanki kaldırılmış da tekrar görevlerine başlamışlar” Söyledikleri ve yaptıkları aynen gerçek, Öyle değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.