Halife Hz. Ömer (ra) karanlık bir gecede, Hz. Abbas (ra) ile birlikte şehrin sokaklarını kolaçan etmektedir. Yolları, şehrin dışında bir çadıra rast gelir. Çadırdan ağlama ve feryat sesleri yükselmektedir. Hz Ömer selâm vererek içeri girer.
Çadırda torunlarıyla birlikte açlık ve sefalet içinde ihtiyar bir kadın yaşamaktadır. Çocuklar iki gündür bir şey yemedikleri için ağlaşmaktadırlar. İhtiyar kadın ise bir köşede, içinde taşlar olan bir tencereyi karıştırmaktadır. Ellerinde yiyecek bir şey yoktur. Kadın sadece, açlıktan ağlayan torunlarını oyalayıp avutmaya çalışmaktadır.
Gelenlerin kim olduğunu bilmeyen kadın, çocukların niye ağladığı sorulunca, çektiği sıkıntı ve sefaletten dolayı halifeye bedduâlar yağdırır. Kendisinin gidip durumunun zorluğunu bildirmez ise, halifenin bundan haberdar olamayacağı mazeretini de kabul etmez. Çünkü ona göre halife, himayesindeki insanların durumları hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Onların eksiklerini bilip ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
Bu sözlerden Hz. Ömer (ra) çok üzülür. Sorumluluğunun ne kadar büyük olduğunu bir kere daha anlar. İhtiyar kadına biraz beklemesini söyleyip Hz. Abbas (ra) ile birlikte hemen hazineye giderler. Halife, bir çuval unu sırtlanır. Biraz da yağ alırlar. Hz. Ömer (ra) sırtında taşıdığı çuvalla kan ter içinde, yeniden kadının çadırına gelir. Hemen ateş yakıp yemek pişirir. Kendi elleriyle aç çocukları doyurur. Kadına da ertesi gün halifeye gitmesini söyler.
İhtiyar kadın ertesi gün gidince, halifenin dün gece çadıra gelen adam olduğunu öğrenir. Kadına geçinebilmesi için maaş bağlanır. Hz. Ömer kadından kendisini bağışlamasını diler. Bunun üzerine ihtiyar kadın onu affeder ve gülümseyerek ekler:
“İşte adaletini böyle göster Ey Ömer!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.