Halil Şahin
TEHDİTLER BAHANE
Sevr ile Türklüğün elinden nelerin alınmak istenildiğini elan unutmuş değiliz. Ama son günlerde art arda sistematik gündeme getirilerek, ülkemizin Eyalet Yutturmacısı ile bölünmüşlüğünü gerçekleştirme yönünde yumurtlanan inciler, tüm vatan sathında nefretle karşılanıyor.
Buna rağmen Sevr’in Lozan’da yırtılmasını hazmedemeyenlerin ülkemiz ve kaynaklarımız konusundaki hayali düşüncelerini zaman içinde gerçekleştirme gayretleri devam ediyor.
7 Mart 1954 gününü anımsayın. O gün TBMM’den kabul ettikleri Petrol Yasası ile Marshall
Yardımı alanlar yabancılara Türkiye’de petrol arama ve işletme hakkını veriyordu.
O gün sonrasında yaratılan pek çok kışkırtıcı hareketlerle, Devletin büyük ölçüde mafyanın ve tarikatların eline geçtiği, ulus egemenliğinin ABD ve AB emperyalistlerine devredildiği izlenimi verilmiştir.
Haçlı gericilik, ABD emperyalizminin güdümünde Cumhuriyeti yıkmaktadır.
Öte yanda da soyguncu ve hortumcular, inanç sömürüsüyle milleti aldatmaktadır.
Türkiye’mizi bugüne dek olan düzen içinde birleştirme olanağı yoktur. ABD güdümlü mafya tarikat düzeni, Avrupa Kapısı’na bağlanmış olan Türkiye’yi bölmektedir. Drink olayı bunun için yaratılmıştır. Eyalet tartışmaları bunun devamıdır. Amaç petrolü iç etmek, tehditler bahane. Bir damla petrol için Irak’ta, Suriye’de akıtılan tonlarca kana bir bakın...
Yakın zamana bir bakın: Annan planı dayatıldı. Denktaş’lar tasfiye edildi. Kıbrıs Rum Kesimi adayı tümden temsil eden bir devlet gibi AB’ye alındı. Hrant Dink kargaşası yaratılarak, insanlar bu kargaşa aymazlığı içindeyken Türkiye’de bir petrol kanunu düzenlemesi yapıldı.
Ayrılıkçıların dillendirdiği “ Yerel yönetimler yeraltı ve yer üstü kaynaklarından pay alsın” önerisi yasal hale getirilerek, Özel İdarelere, ABD’li şirketlerin Denktaş’a da önerdiği gibi % 50 pay bırakıldı.
Türkiye Petrolleri Devletin bu alanda tek yetkili temsilcisi olmaktan çıkarıldı.
Hemen ardından Karadeniz’deki petrol arama platformu yıkıldı.
KKTC halkının nedameti kayıp edilmiş hakları geri getirmiyor ve artık yeniden milli mücadeleye girmesi de yetmiyor.
Türkiye’de milli hükümet iş başına gelmedikçe ‘Rum köleleri’ olmak kaderleri oluyor. Türkiye ise parçalanıp yok olmanın eşiğine bir adım daha gelmiş oluyor.
Türkiye’ye yönelik bu tehditler mutlaka ama mutlaka önlenecektir. Türkiye’yi artık yalnız ve yalnız Atatürk önderliğindeki devrimin birleştireceği anlaşılmaktadır. Devrimden vazgeçmek, Türkiye’nin dağılmasına razı olmaktır.
O halde; Türkiye’nin önündeki devrim, Kemalist Devrim’in yıkımdan kurtarılması ve tamamlanmasıdır.
Devlet mafyanın ve tarikatların elinden kurtarılmalıdır!
Devlet halkındır. ABD ve AB güdümlü yönetime son verilmelidir. Egemenlik milletindir!
Hırsızın ve hortumcunun yönetimine son verilmelidir.
Tünelin ucunda görünen çare, tam bağımsızlıkçı bir Millî Hükümettir!
Devlet, ivedilikle çaresizlikten ve çözülmeden kurtarılmalıdır!
Vatan bir bütündür, bölünmez. Vatan bölücüden, yıkıcıdan kurtarılmalıdır. Devlet güçlendirilmelidir. Cumhuriyet’imiz Haçlı irticadan kurtarılmalıdır!
Atatürk’ün Cumhuriyeti yaşatılmalıdır!
Tolstoy’un dediği gibi: İnsana akıl, dertlerinden kurtulmak için verilmiştir.
Emperyalizm çağında devrimciliğin tek bir anahtarı vardır: Emperyalizme karşı vatan savunması çizgisinde sağlam durmak ve ilerlemek.
Siyasal düzlemde üzüntüyle kahrolarak yaşadığımız başkanlık adıyla devletsizleştirme, milletsizleştirme, vatansızlaştırma, ordusuzlaştırma ve devrimsizleştirme hareketi derhal durdurulmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.