Halil Şahin
SOR Kİ, BİLİNE!
Allah’ın Kahrettiği Partinin iktidar döneminin çıraklık ve kalfalık dönemlerindeki bir gerçeğin altını çizelim: Açılım dönemi ve ülkede yaşanan karakol baskınları sıradan birer olay mıydı? Şemdinli dağlarında ve yurt genelinde yaşananlar, küçük çaplı bir çatışma değil, adeta bir “muharebe” idi. Nitekim saldırganlar; bu saldırı sırasında roketatarlar, havanlar ve otomatik tüfekler kullanmışlardır. Çarpışmaların beş saat kadar sürmesi, bu saldırıları daha öncekilerden farklı kılıyordu. Bu denli büyük bir terörist grubun bu kadar ağır silah ve mühimmatla sınırı geçip bir askeri üsse saldırması, koruma ve kollama olmadan olanaksızdır. Korunup kollandıkları yer de, koruyup kollayanlar da herkesçe bellidir. Artık bütün dünya biliyor ki, Amerikan ordusu ve Barzani’nin koruması altında PKK Kuzey Irak’ta güvenli bir şekilde üslenmiştir ve her türlü lojistik desteği sağlamaktadır. Sınırın ötesindeki düşman yığınağı, koruma ve kollama altında, sınırın berisini hedef tahtası haline getirmiştir. Anlaşılmaktadır ki; Kuzey Irak’taki bu üsler yok edilmedikçe saldırıların sonu da gelmeyecektir. Bazıları şehit haberleri geldikçe sorumlu olarak Genelkurmayı görüyorlar. “Genelkurmay Başkanı istifa etsin” diyorlar. Bu ülkeyi Genelkurmay idare etmiyor ki! Bu ülkeyi bir siyasi parti hükümeti idare etmiyor mu, ordu Savunma Bakanlığı’na bağlı değil mi? Hükümet Genelkurmay’a: “Git, Kandil ve civarındaki PKK yönetiminin ikmal ve eğitim merkezlerini yok et. Mahmur’u da kontrol altına al. Karşına Barzani Peşmergesi çıkarsa vur. Amerikan askeri çıkarsa onu da vur. Dağlık bölgenin güney ucuna, ovalık bölgenin başlangıcına kadar kontrol altına al, güvenli bölgeyi oluştur.” emri vermiş de, “Hayır, olmaz” mı denmiş? Abdullah Gül Dışişleri Bakanı iken, Amerikalı Bakan Powel ile imzaladığı 2 sayfa 9 maddelik hizmet sözleşmesine: “Türkiye, PKK’ya sınır ötesi harekât yapacağı zaman Amerika’ya bildirecek, Amerika’nın onayı olmadan harekât yapmayacak” maddesini koyarken, TBMM’nin ve Genelkurmay’ın olurunu mu almış? “Uzaydaki uydulardan karınca yuvasını bile gören” Amerika, bu anlaşma yapıldığından bu yana gerçekleşen PKK saldırılarından bir tanesini bile acaba niçin önceden görememiş? Demek ki; ortada istifa etmesi gereken birileri varsa, sorumlular bellidir: hükümet. “Barzani PKK ile mücadelede yardımcı olacak” diye millet uyutulmuyor muydu? Şehitler geldikçe AB kınıyor, ABD ortak düşman ilan ediyor, hükümet bu iş taşeronların işi masalını anlatıyor. Oysa PKK merkez kampları, Barzani bölgesinde değil miydi? Bu bölge Amerikan ordusunun işgali altında olan bölge değil mi? Talabani’nin “Türkiye’ye bir kedi bile vermem” dediğini ne çabuk unuttunuz? Hepinizde biliyorsunuz: Ordu, siyasi iktidarın emri altındadır. Sorumlu makam, Genelkurmay’a gereken emirleri veremeyen hükümetindir. İstifa etmesi gerekenler ise, Cumhurbaşkanı ile hükümettir. Sormak gerek: Vatan toprağı için bugün gözyaşı dökülen şehitlerin kanı ile oyun oynanır mı? Şu garabete bak: Sen ilk önce; Silivri’de kurduğun mahkemede Anayasal düzeni savunan vatanseverleri, teröre karşı yıllarını veren askerlerini yargıla, sonrasında da gözyaşı döktüğün, cenazesinde saf tutuğun şehidine talimatla kurşun sıkanları davul zurna eşliğinde sınır kapısından içeri al. “Terör eylemleri birden bire bu denli neden arttı? On sekiz yıl önce ‘sıfırlanmış’ teröre, neden her yıl yüzden fazla şehit verilir oldu? 15 Temmuz Darbe Kalkışması da nereden çıktı? ‘Makul’ bir yanıt versinler bakalım, hem de mertçe ve kıvırtmadan. Sorun ki, biz de öğrenelim. Yoksa birileri bunu da karıştırır düzmece tertiplere. Böylece birkaç Kemalist subay daha alınır içeriye. Tüm âlem ve yetmiş milyon yurttaşımız bunun bir ‘savaş’ olduğunu biliyor aslında. Düşman da belli: Mehmetçiğe silah sıkan, sıktıran, vesile olan ve ateşlere atan her kimse, o düşmanın ta kendisi! Sor ki, biri çıkıp da açıklasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.