Halil Şahin

Halil Şahin

ŞERİFİN DEVLETİ

Şu yaşadığımız kısacık ömrümüzde, yarım yüzyıldır Amerika’nın kovboy filmleri, yani şerifli filmleriyle yaşadık. Amerikanvari kültürü özümseyip, onların devlet kavramlarını ve sosyal yaşamını benimsedik. Özellikle 1950 yılları sonrasında öylesine bir yaşam tarzını Anadolu’da kurmak için çok gayretler sarf ettik. Kâh adına Kore Savaşı dedik, kâh ayrılıkçı anarşi ile mücadele diye adlandırdık ve o uğurda insanları ölüme gönderdik; olmadı terörist diyerek, rejim karşıtlığıyla suçlayarak idam edip, kendimiz öldürdük. Siyasetçilerimizin özlemi, Anadolu’yu Küçük Amerika yapmaktı, başardılar. İnternet yoluyla gizli belgelerin seçilerek dünya kamuoyuna açıklanması, üstelik kendilerinin tepe tepe kullandığı devletlere karşı kullanılması kanıt değil mi? Tüm bunlara rağmen birileri halkı kandırdı ve başına bir kovboyu yönetici yaptı. Bu gördüğünüz resim, Amerikan devletinin hiçbir kurala, değere, ahlaki ölçüye uymadığının göstergesi değil mi? Türkiye’de de; iktidarlar, artık aynı yöntemi kullanmıyor mu? Amerika’nın daha çok meşru olmayan kanallara tevessül etmesinin asıl nedeni; küçük yaşlarda tiryakisi olduğunuz işte o şerifli, kovboylu filmlerdeki ABD’nin mafyavari örgütlenmesinin sonucudur. Günümüz Türkiye’sindeki siyasilerin de laik, sosyal ve hukuk devleti anlayışı terk ederek, kendi akıllarından geçtiğince kuralsızlıklar içinde devlet yönetmeğe kalkışmaları, onları taklitten başka bir şey değil. ABD, 50 büyük zenginin iktidarının devletidir. O devletin nasıl kurulduğunu, işte o filmleri seyrederek ezberlediniz. Bu zenginlerin sömürü kaynaklarının sonuna dek sürebilmesi için meşru zeminde kalması olanaksızdır. Çünkü kendi ülkelerindeki iç savaş sürecinde Kızılderilileri karşılarına aldıkları gibi, tüm insanlığı karşınıza alarak, kendi menfaatleriniz için aynı kuralsızlıkları sonsuza değin devam ettiremezsiniz. Bu olanaksızdır. İsteseniz de, istemesiniz de, kuralları kendiniz koysanız da bu adaletsiz durumu sürdüremezsiniz. Aynı değerlendirme, Türkiye’de oluşan son iktidar için de geçerlidir. Mafya filmlerinde görüyoruz. Reise ihanet edenler çıkıyor. Bölgesinin gelirlerini iç etmeye başlıyor. Devreye ispiyoncular giriyor. Derken, mafya reisi bunu elbette seziyor. O güne dek birlikte çalışanlar, başkalarına kendi isteklerini dayatanlar birbirlerine düşüyor. Deniz Feneri olayı gibisinden mafyavari örgütlenmeler, dünya ölçeğinde dinsel ögeli küreselleşme masalları ile meşrulaştırarak kuruldu. ABD; bastığı dolarları, sermaye ihracı adı altında, diğer ülkelere büyük bir propaganda eşliğinde göndererek, istediği kadar kredi temin etme gücüne nasıl kavuşuyorsa, savaş ve doğal afet alanlarına insani yardım adı altında seferberlik düzeyenler de aynı ereğe koşturuyorlar. Bu işler salt propaganda ile yürümüyor. Propagandanın yetmediği yerde şantaj, onun da, yetmediği durumlarda savaş makinesini devreye sokuluyor. Libya’da, Irak’ta, Suriye’de, Suudi Arabistan’da, Katar’da hep aynı kurgu yaşandı. Bu ülkede de Silivri zindanlarını yarattılar… Amerikan mafyasının üyeleri kendi başlarına çalışamazlar. Reise avantasını vermek durumundadırlar. Sistemin gereği budur. Bizde de o nedenle, çarıklarıyla iktidar gelenler; kısa sürede oğulcuklarına gemicikler, karılarına milyarlık yüzükler, eş dosta en pahalısından hediyeler dağıtır hale gelişlerdir. Mafyanın üyeleri reislerine itaat etmezlerse, reis itaat etmeyen üyesini uyarır. Uyarıdan ötede işlere de tevessül edebilir. Çıkar bölgesini ya da aracını elinden alır. Olmadı, mülkiyetlerine el koyar. Bu işleri yaparken, etrafına korku salmayı ihmal etmez, tehditlerini zaman içinde sürdürür. Haksızlığı sürdürmenin bir yolu da şiddet kullanmaktır. Gençlerin, işçilerin, hamile kadınların üzerinde orantısız güç uygular. Örneğin; “Şu silahları, racon kestiğin bölgeye koymazsan sekiz bankadaki hesaplarına el koyarım” der. Eroin baronlarını açıklar. Düzen kurulmuştur bir kere; mafya üyesi reisin haracını vermek, kendi elemanlarının haçlığını sağlamak için kendi bölgesinde şiddeti artırması gerekir. Aksi takdirde yeterli haraç toplayamaz. Bölgenin esnafı, medyası, işverenleri tecavüzcüden korktuğu için mafya üyesinin isteklerine boyun eğer. Onlar boyun eğdikçe, tecavüzcü mafya üyesi halka saldırılarını artırır. Düzen böylece sürer gider. Adnan Menderes üstatlarının dediği gibi; bundan böyle ‘Ordu’ denen kitle, yedeklerle de yönetilebilir. Vergi dairelerine gerek kalmamıştır; aklına gediğince, dolaylı vergi araçlarına zam üstüne zamma kimseler ses çıkaramaz. Hak, hukuku Allah getire; “kuralsızlık en büyük adalettir” o ülkede! Nasıl, beğendiniz mi?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi