Hakkı Saygı

Hakkı Saygı

ÖZÜMÜZDEKİ GİZLİ HAZİNE ALLAH (19)

A’yan-ı Sabite ve Aslımız! (2) Dünkü yazının devamı: …..Bu hususu daha iyi anlayabilmek için bir gölü örnek olarak alalım. Gölün içerisindekine “su” deriz. Rüzgârın etkisiyle gökyüzüne yükselerek köpükler haline geldiğinde ona “dalga”; rüzgârın etkisiyle dalgaların kayalara çarparak, zerrelere ayrılıp, serpilmesine “damla”, güneşin hararetiyle suyun havaya yükselmesine “buhar”, buharların bir araya toplanmasına “bulut”, bulutların damlalar halinde yere akmasına “yağmur”, yağmur damlalarının bir araya toplanıp akmasına “sel”, sellerin tekrar göle varmasına da “göl” deriz ki, asıl olan, o göl de değildir. Asıl olan, mutlak su’dur ki, aldığı şekillere göre çeşitli adlar alır. İşte bu örnekte olduğu gibi, pek çok adlarla adlanan nesnelerin (eşya) vücutları da kendi nefislerinde mevcut olmayıp, tek ve mutlak olan Allah’ın Zat’ının yani “Zat-ı Mutlak”ın, aldığı şekillere göre, çeşitli isimler almasıdır. (1) Bu örnekten anlıyoruz ki, bir su vardır ve bu su çeşitli şekiller ve isimlerle ifade edilen şeylerdir, yani suyun değişik suretleridir ki, aslında onların hiçbiri mevcut değildir, yani yok anlamındadır. Gerçekte dış âlemde görünen A’yan-ı Sabite değil, onun şekilleri, halleri, hükümleri ile nitelikleri ve belli özellikleri ile fiilleri ve eserleridir. A’yan-ı Sabite’nin kendisi batın, suretleri ise zahirdir. İbnü’lArabi, “A’yan-ı Sabite asla varlık kokusunu koklamamıştır, yani hiçbir zaman var olmamıştır” derken bunu ifade etmek istemiştir. İşte buna benzer pek çok isimlerle isimlenen nesnelerin vücutları da kendi nefislerinde mevcut olmayıp, tek ve mutlak vücuttan başka bir şey değildir, yani asıl olan Allh’ın Zat’ı “HU”dur. Vahdet-i vücûd nazariyesine göre de varlık bir tanedir; o da Allah’ın varlığıdır. Nesneler ve Zat, ayrı ayrı şeylerdir. Ne Allah’a nesne (eşya) ne de nesneye Allah denebilir. Bu hu-susu İbnü’l Arabi, (Fütühuat) adlı eserinde: “Allah, Allah’tır, nesne nesnedir” diye kesin olarak açıklamıştır. Buradan şunu anlıyoruz ki, nesne (eşya), kendi zatı itibariyle yok, ancak Zat’ın bir yüzü veya bir sıfatı olması bakımından mevcuttur. Çünkü O’nun yüzünden başka mevcut yoktur ki, biz bunu, “La mevcudu illallah Hu” diyerek ifadede ediyoruz. Özetleyecek olursak, ister canlı varlık olsun ister nesne (eşya) olsun tüm bu suretler, fanidir, bir an için bu âlemde görünürler ve tekrar aslına rücu ederler. İşte bundan dolayıdır ki biz, bu suretlere “Allah” diyemeyiz. Asıl ise Zat-ı Mutlak’ın kendisidir. Çünkü Allah’ın yü-zünden başka mevcut yoktur. Allah’tan başka var sayılan tüm suretler, aslında yoktur, yok anlamındadır. Buna Kuran’nın şu ayetini örnek gösterebiliriz; “Allah’ın yüzünden başka her şey yok olucudur. (2)Yine Kuran’da, “Bugün mülk (hükümdarlık) kimindir?” (3) deniyor. Bir daha tekrar edelim ki, vücutta tek olan Allah’ın Zat’ıdır ve O’nun vücudundan başka vücut yoktur ve olamaz. Sıfatlar, kendi nefslerinde yokluktadırlar ve yokturlar. Ancak Zat-ı Mutlak’ın, yani “HU” nun vücudu ile vardırlar. Ancak kendi nefisleriyle yok, Zat-ı Mutlak’ın vücudu ile mevcut oldukları için ise “herhangi bir değer ve birlikten söz edilemez. Yarın nokta ve “B” sırrı ile devam edecek… Hakkı SAYGI ________________________________________ 1)Prof. Dr. Cavit Sunar: Tasavvuf Felsefesş, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fak. Yayınları, s. 51, 1974/Ankara 2) Kasas suresi, 99 3) Mümin 16

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakkı Saygı Arşivi

ALLAH

03 Şubat 2021 Çarşamba 15:55