Halil Şahin

Halil Şahin

ÖZERK İL YÖNETİMİ

Ne zaman toplanacağı, içeriği ve kimlerin katılacağı belirli olmayan Kürt Konferansı öncesi ayrışmalar yaşanıyordu. Kuzey Irak’ta Kürdistan’ın bağımsızlığa doğru yol aldığı, Güneydoğu Anadolu’da Kürtlerin Türkiye ile bütünleştirileceği yönde ilerlenmesi gözlerden kaçmıyordu. Kürtler içinde bir kesim, sözde “ulusal birlikleri” için PKK/ DTP politikasını suçluyor. PKK/ DTP politikasında Abdullah Öcalan’ın Kürtleri Türkiye’yle bütünleştirme yönünde davrandığını söylüyorlar! Buna göre PKK/ DTP pişmanlık yasasını silah bırakmak için yeterli görmektedir. Onlar için onurlu bir anlaşma Öcalan’ın muhatap alınmasıyla sınırlıdır. Tartışmalar sonucu Kürt Konferansından, barış adına büyük sonuçlar bekleniyor. Maastricht Anlaşması ve Strasbourg Avrupa Sözleşmesi çatısı altındaki Avrupa Konseyi, AB politikalarını konsey üyesi ülkelerde gerçekleştirmeye çalışıyor. Topluluk, bu anlaşmalar ile belirlenmiş yetkiler ve kendisine verilen amaçlar doğrultusunda hareket etmek zorunluluğunu düşünüyor. Bu nedenle anlaşmanın hükümlerinden biri de yerelleşmedir. Yerelleşme; kamusal yükümlülüklerin halka en yakın kademe olan yerel yönetimler tarafından verilmesidir. Yerelleşme, kamu hizmetlerinde kaynakların rasyonel kullanımı ve halkın demokratik gelişiminin sağlanmasına yönelik bir kavram olarak algılanıyor. Yerelleşme; yerinden yönetim (adem-i merkeziyet), yerellik ve bölge- bölgecilik unsurları üzerinde inşa ediliyor. Yerelleşme denince; ayrılıkçı Kürt hareketinin bütünleştirilmesinde kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğuna gerekli olan ekonominin sağlanmasında liberal demokrasinin bir uygulaması akla geliyor. Buradan hareketle halk, ülkede eyalet yönetiminin zararlar doğuracağını görüyor. Çünkü bu tartışmalarla, Türkiye’nin gündeminde yeni sorunlar belirleniyor. Örneğin; Ayrılıkçı Kürt Hareketinin bütünselleştirilmesi ve bölge insanının ayrı bir kimlikte vatandaşlaştırılarak, “yönetsel yerinden yönetim” gerçekleştirilmesi mi olacaktır? Ya da siyasal yerinden yönetimin tohumu mu atılacaktır? Tüm bu seçenekler uygulamaya konurken; ulusalcı reaksiyonları zayıf bir AKP, böylesi bölücü, parçalayıcı ve Türkün devletini ortadan kaldırıcı gelişmeleri bastırabilecek midir? Yoksa serbest piyasa ekonomisi demokrasisindeki kıt eğitimli, mesleksiz, sermayesiz ve örgütsüz işsiz, kısacası ümmileştirilmiş güruh; batıdan doğuya bir domino etkisiyle beklenmedik gelişmelerin önünü mü açacaktır? Eyalet, yarı özerk diyerek götürüldüğümüz macera; merkeziyetçi yapının parçalanıp yok edilmesi, ya da ayrı merkezli yeni merkez yapıların oluşturulmasını getirmez mi? Hiç şüpheniz olmasın, getirir. Osmanlının son yılları, bir hayli böylesine örneklerle doludur. Anımsayınız; ABD, işgal ereğiyle bölgeye 150 bin asker yığmış, Irak’ı sabah akşam bombalamaya başlamış, ama siz; Bush ile Saddam’ı aynı kefeye koyarak, sözüm ona bütün kötülüklere karşı tavır aldığınızı sanmıştınız! Bu durumda “Ne Sam, Ne Saddam!” sloganı, pratikte Sam’ın saldırganlığını gizlemekten başka bir ereğe hizmet etmedi. Saldırgan emperyalist ile mazlum Irak’ı aynı kefeye koyarak “temiz siyaset” yaptıklarını iddia edenler, gerçekte kendi çapları ölçüsünde Irak’ın ezilmesine katkıda bulunmuş oldular. Bütün Irak baştan aşağı yakılıp yıkıldı. Tarihi zenginlikleri yağmalandı. Petrolüne ve doğalgazına el kondu. Bir buçuk milyon Iraklı katledildi. Bütün bu vahşete karşı vatanını ve halkını savunmaya çalışan Saddam ve arkadaşları ise öldürüldü ve birçokları tutsak edildi. Tutsak edilenler ise, bir Nemrut Mustafa Paşa Divanı’nın idam kararının ardından asılarak katledildiler. Oysa onlar için de güya “ bir kurtarıcı Mustafa” bulunmuş idi. Siz de aynı akıbeti paylaşmak istemiyorsanız; gelişmeleri, özellikle yeniden anayasa tartışmalarını ve seçimlerde Cumhur ve Millet İttifaklarını ortak söylemlerinde dillendirilen, Apo= HDP özgürlüğüne ilişkin açılım vaatlerini yakından izlemek ve iyi analiz etmek durumundasınız. Olmayan bir şeyi varmış gibi gösterdiğiniz zaman, gerçekte var olanın üstünü örtersiniz. Türkiye, son on beş yıl içinde hiçbir şekilde bir askeri darbe hazırlığı yaşamadı. Ama yaşanan gerçekte, Türkiye’de Amerikancı bir Ilımlı İslam Darbesi yaşanmaktadır. Fakat o günden bu güne iktidardakiler bu düzenlenmiş fiili durumu, kendi zihniyetlerinin devrimini gerçekleştirmek için kullanmaktadırlar. Bunun için de beka sorunumuz haline gelmiş olan Özerk İl Yönetimine yeşil ışık yakmaktadırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi