NAŞİT BEY (Komik-i Şehir Naşit Bey) oyununu geçen sezon çok istediğim halde bilet bulamadığımdan seyredememiştim. Bu defa Kadıköy Haldun Taner Tiyatrosu’nda seyretme olanağı buldum.
Genel Sanat Yönetmeni SÜHA UYGUR’un da bulunduğu ilk gösterimdi. Sahne arkasında olan kişileri görmenin keyfini yaşadık, alkışladık.
Seyredebildiğim bütün oyunları yazmak (yazdığım bir şey yok aslında. Tanıtmak amaçlı muhtelif yerlerden derlemeler yapıyorum) için her defasında zaman bulamıyorum. Zaman bulduğumda da oyun sahneden kaldırılmış oluyor. Neyse… Belki bir zaman sonra onlara da – oyundan kaldırılmış dahi olsa - tanıtırım belki…
Gelelim Naşit Bey oyununa…
Komik-i Şehir, şehrin komiği demek. Bunu not ettikten sonra…
Tanıtım broşüründen aldığım bölümlerden başlayarak yazıyorum:
Yazan |
: |
GÖKHAN ERASLAN |
YÖNETEN |
: |
ALİ YAYLI |
Dramaturg |
: |
HİLMİ ZAFER ŞAHİN |
Sahne Tasarımı |
: |
MEHMET EMİN KAPLAN |
Kostüm Tasarımı |
: |
ZUHAL SOY |
Müzik |
: |
EMRAH CAN YAYLI |
Koreograf |
: |
ÖZGE MİDİLLİ |
Işık Tasarım |
: |
CENGİZ ÖZDEMİR |
Efekt TasarımI |
: |
METİN TAŞKIRAN |
Yönetmen Yardımcıları |
: |
MUSA ARSLANALİ, ÖZGÜR DAĞ, ADA ALİZE ERTEM, ERKAN AKKOYUNLU |
Süre |
: |
110 dk. / İki Perde |
|
|
|
Oyuncular |
: |
ADA ALİZE ERTEM, BORA SEÇKİN, CAN TARAKÇI, EMRAH CAN YAYLI, ERKAN AKKOYUNLU, FAHRİ KINCIR, GÖKSEL ARSLAN, KUTAY KIRŞEHİRLİOĞLU, MEHMET AVDAN, METİN ÇOBAN, NAŞİT ÖZCAN, ÖZGÜR DAĞ, RAHMİ ELHAN, SEMAH TUĞSEL, SİNAN BENGİER, ŞEYDA ARSLAN |
KONUSU:
Türk Tiyatrosu'nun önemli adlarından Naşit Özcan'ın yaşamından kesitler sunan oyun, 19. yüzyıl sonundan 20. yüzyıl ortalarına kadar olan süreçte tiyatromuzun, özellikle de Tuluat Tiyatrosu'nun sıkıntılı dönemlerini, Naşit ve Tiyatrosu'nun yaşadıkları üzerinden aktarıyor. 20. yüzyıl gerçeğinde sinemanın giderek güçlenmesi ve yayılması, Şehir Tiyatroları'nın İstanbul tiyatro yaşamındaki yeri, yaklaşan 2. Dünya Savaşı'nın ülkeye ve sanata yansıyan zorlukları, Tuluat Tiyatrosu'nun yeni yol ayrımlarına girişi, Naşit'in tanıdığı, tanıştığı tiyatromuzun önemli adları, Naşit'in ailesiyle ilişkisi oyunun konusu ve kurgusunda kendine yer buluyor. Yakın dönem Türk Tiyatrosu'na müzikli anlatımıyla, anılarla harmanlanan bir gözle bakan oyun bizleri bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
-o0o-
Tanıtım broşürünün diğer sayfalarını da alıntılayabilseydim hem oyun, hem oyunun yazılışı aşaması, hem yazar ve yönetmenle ilgili yazıları da okuyup değerlendirmenize sunabilecektim; olmadı. Hatta Naşit’le ilgili birkaç güzel satırı da yazamadım bu yüzden.
Naşit Özcan’ın torunu NAŞİT ÖZCAN (Oyunda Neyzen Tevfik ve Rahmetli Ayberk Atttila’nın ölümünden sonra aynı zamanda Rıza Baba rolünde.)
-o0o-
BAŞKALARININ DEĞERLENDİRMELERİ:
Aşağıya çeşitli web sitelerinden oyuna ait alıntıladığım fotoğraf ve yazılardan seçmeler aldım.
:
Kendi adına kurduğu topluluklarda çalışmalarını Cumhuriyet döneminde de sürdürdü. Ortaoyunu, kukla ve Karagöz çalışmaları yaptı. Tiyatrocu ve özellikle tuluatçı yönüyle tanınan
Naşit Bey 14 Ocak 1937 tarihli Tan gazetesine verdiği röportajda sinemadan daha çok hoşlandığını söylemiş. (…)
https://tr.wikipedia.org/wiki/Naşit_Özcan_(tuluatçı)
(3.2.2018/15,22)
-o0o-
Gökhan Erarslan'ın yazdığı "Komik-i Şehir Naşit Bey" adlı oyun, yarın akşam izleyiciyle buluşacak. [4 Ocak’tan bahsediyor]
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarından yapılan açıklamaya göre, Ali Yaylı'nın yönettiği oyunun ilk gösterimi, yarın [4 Ocak’tan bahsediyor] Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde yapılacak.
Eser, tuluat tiyatrosunun öncülerinden, ''Komik-i Şehir'' [Şehrin Komiği] ustalığına erişen Naşit Bey'in biyografisini ele alıyor.
100 YILI AŞKIN TİYATRO YOLCULUĞU
Oyunda rol alan Naşit Özcan, dedesi Naşit Bey'den kendisine kalan 100 yılı aşkın bir tiyatro yolculuğu olduğunu söyleyerek şöyle konuştu:
"Bir tiyatro sanatçısı olarak 'Naşit' adını yürütebilmek benim için çok zorlu bir görev. Dedemden sonra babam Selim Naşit ve halam Adile Naşit olunca, tiyatrodan başka bir hayat şekli hiç canlanmadı gözümde. Tiyatroda doğmuş bir çocuk olarak sokaklarda, parklarda değil, sahnede oynadım, bütün arkadaşlarımla saklambacı, sekseği. Zamanında dedeme 'hokkabaz' demişler. Bu söylem onun için büyük hakaretti. Halbuki dedem çok önemli bir tuluatçıydı. Tuluat çok ince bir zekâya dayalı bir sanattır. Bana da hakaret olarak tuluatçı demişlerdi ve ben sadece onlara bakıp güldüm. Benim için en büyük iltifattı. Ölümsüzsün Naşit Özcan."
https://www.ntv.com.tr/sanat/komik-i-sehir-nasit-bey-izleyiciyle-bulusuyornasit-ozcanin-hayati,jAlllay8HkuDKS8ozfwZTw
3.2.2018/15,25)
-o0o-
Naşit Bey için kitap yazılmış:
(Kitabın tanıtım yazısından)
KOMİK-İ ŞEHİR NAŞİT BEY VE ÇOCUKLARI
Kitap Hakkında:
Türk tiyatro tarihinin en önemli isimlerinden birinin, Naşit Bey’in hikâyesidir anlatılan, aslında onunla başlayıp, oğlu Selim ve kızı Adile’yle süren bir hikâyedir bu. Bir aile albümü gibi, karşımızda durmaktadır, siyah beyaz.. Kimi zaman neşeli yüzlerdir fotoğraflardan yansıyan, kimi zaman hüzünlü gözlerdir uzaklara bakan. Türkiye’de tiyatrocu olmanın hikâyesidir biraz da. Ve kardeş olmanın, anne, baba ya da evlat olmanın hikâyesidir.
"Komik-i Şehir Naşit Bey ve Çocukları". Selim Naşit’in bacanağı İsmail Biret’in kaleminden çıkan bir anı kitabı. Biret, dinlediği ve tanık olduğu aile hikâyelerini söz konusu şahısların ağzından anlatmayı tercih etmiş. Kimi zaman Selim Naşit geliyor dile, kimi zaman Adile Naşit... Bazen de Naşit Bey başlıyor söze... Tiyatro camiasından birçok ünlü ismin de rol aldığı bu anı kitabı, Adile Teyze’nin kahkahalarını duyabileceğiniz, gözyaşlarına tanık olabileceğiniz, ağabeyi Selim’in hayat hikâyesini heyecanla okuyabileceğiniz, babalarının geçmişini öğrenebileceğiniz keyifli bir kitap. "Komik-i Şehir Naşit Bey ve Çocukları" size siyah beyaz fotoğraflarla dolu ama renkli bir aile albümü sunuyor. Haydi, açın sayfaları!..
http://www.dogankitap.com.tr/kitap/Komiki+%C5%9Eehir+Na%C5%9Fit+Bey+ve+%C3%87ocuklar%C4%B1-743
-o0o-
Komik-i Şehir Naşit Bey: Naşit’ten Naşit’e Kalan ya da “Hokkabaz”ın Torunu
Dizi ve filmden kalan vakti müthiş bir tiyatro oyunu sığdırdım: “
Komik-i Şehir Naşit Bey“.
Gökhan Eraslan‘ın yazdığı
Ali Yaylı‘nın yönettiği oyun…
(…)
“Komik-i Şehir Naşit Bey” Oyununun Konusu |
Türk Tiyatrosu’nun önemli ismi Naşit Özcan ile bu oyunda tiyatromuzun sıkıntılı dönemlerini ve kendi yaşamından detayları bize sunuluyor. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl ortalarını içeren oyun sinemanın giderek güçlenerek yarattığı sorunları, Şehir Tiyatrolarının tiyatro yaşamındaki yerini, 2. Dünya Savaşının sanata verdiği zararları ve Tuluat Tiyatrosu özelinde çeşitli karamsarlıklar yaşayan Naşit Bey‘in arkadaşları olan tiyatromuzun önemli isimlerini, Naşit Bey‘in aile bağlarını oyunun içinde anılar arası geçiş yapılarak görüyoruz. Müzikli anlatım ve anılar arası dönemsel geçişlerle oyun bize zamanda seyahat imkânı veriyor. |
Oyuncu kadrosunda yer alan ancak yakın zamanda kaybettiğimiz ise oyun sonunda anıldı.
(Komik-i Şehir Naşit Bey oyunundan bir sahne: Neyzen Tevfik ve Naşit akıl hastanesinde)
Kısaca Naşit Özcan‘dan bahsetmek gerekirse;
İlk evliliği
Leman Hanım‘dır. Evliyken
Kantocu Amelya Hanım‘a aşık oldu, daha sonra
Leman Hanım‘dan boşanıp,
Emel adını alan
Amelya Hanım ile evlendi. Bu evlilikten olan çocukları hepimizin tanıdığı
Adile Naşit ve
Selim Naşit Özcan da tiyatrocu olmuşlardır. Naşit Özcan, hem büyüdüğü ve hem de tiyatro eğitimini aldığı yerde 1943’te hayata gözlerini yumdu.
Ayrıca
Tarık Buğra‘nın
İbiş’in Rüyası (1970) adlı romanı,
Naşit Özcan‘ın hayatını konu edinir.
Sırada olan, gideceğim dört oyun daha var. Şehir tiyatrolarında oynanan “
Karıncalar – Bir Savaş Vardı” ve “
Geç Kalanlar” ayrıca devlet tiyatrolarından oynanan “
Erkek Parkı” ve “
Giydirici” oyunlarına gideceğim. Gerek şehir gerek devlet gerekse özel tiyatro takvimleri çok geniş. Ayağımızın dibindeki bu fırsatları kaçırmamanız dileğiyle.
http://selimkaratas.com.tr/wp/komik-i-sehir-nasit-bey-tiyatro-oyunu.html
-o0o-
İZLEDİM: KOMİK-İ ŞEHİR NAŞİT BEY
29 Ocak 201713 Kasım 2017- Tuğsan Ünlü izlediklerim
Yaklaşık okuma süresi:
3 dk. Komik-i Şehir Naşit Bey oyununu 2017’nin
İstanbul Şehir Tiyatroları‘ndaki ilk oyunu olarak
Kadıköy Haldun Sahnesi‘nde izledim. (…) Oyunu prömiyerinden hemen sonraki gösterimlerinden birinde izleme şansı bulabildim.
Komik- Şehir Naşit Bey,
Adile ve
Selim Naşit kardeşlerin babası,
Komik-i Şehir ünvanına sahip
Naşit Özcan‘ın hayatını konu alan,
Gökhan Erarslan‘ın kaleme aldığı bir oyun. Oyun, Naşit Özcan’ın sahne üstündeki başarıları ile ustasından Komik-i Şehir ünvanını devralması ile başlıyor. Bununla başlayan serüveninde Naşit Bey, tuluat yani doğaçlama tiyatrosunun en önemli isimlerinden birisi haline geliyor. Yarattığı tiplemeler halk tarafından çokça ilgi görüyor. Oyunları hıncahınç salonlarda izleyici ile buluşuyor.
Fakat devran dönüyor, işler değişiyor. İkinci Dünya Savaşı’nın oluşturduğu atmosfer, ülkeye sinemanın gelmesi ve kısa sürede popülerleşmesi ile birlikte halkın tuluat tiyatrosuna ilgisi bıçak gibi kesiliyor. Beraberinde sinemanın getirisinin tiyatrodan katbekat fazla olduğunu gören tiyatro işletmecileri de tiyatro salonlarını birer birer kapatarak sinema salonu haline getirmeye başlıyor. [ Bizim nesil de sinema ve televizyon rekabetini yaşadı] Türlü zorluklarla hazırlıkları ve provaları yapılan, günde matine ve suare olmak üzere en fazla iki defa sahnelenebilen tiyatro oyunları yerine, öncesinde bir hazırlık süreci gerektirmeyen sinema filmlerini gün içerisinde defalarca oynatmak işletmecilerin cebini doldururken, Naşit Bey sahneye çıkamamanın manevi ve maddi zorluklarını iyiden iyiye hissetmeye başlıyor.
Oyun Naşit Bey’in hayatını kronolojik bir sıra ile ele almıyor. Biz bir sahnede Naşit Bey’in yaşlılık hallerini görürken, bir sonraki sahnede yarattığı tiplemeleri izleyebiliyoruz. Bu nedenle biyografik bir oyun olmasının yanında dönemin eğlence kültürünü de yansıtıyor Komik-i Şehir Naşit Bey.
Oyunda, Komik-i Şehir Naşit Bey’in torunu yani Selim Naşit’in oğlu
Naşit Özcan da iki rolde oynuyor. İlki oyunun final sahnesinde Naşit Bey ile sohbet eden Neyzen Tevfik karakteri. Diğerinin hikâyesi ise hüzünlü. Oyunda Rıza Baba karakterini canlandıran
Ayberk Atilla, oyunun prömiyerine iki gün kala yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle hastaneye kaldırılıyor. Naşit Özcan iki gün içerisinde Rıza Baba karakterine hazırlanarak çıkıyor sahneye. Ayberk Atilla ile de Şubat ayında emanet rolünü geri vermek üzere sözleşiyorlar. Fakat iki hafta sonra Ayberk Atilla hayatını kaybediyor. Bu nedenle Komik-i Şehir Naşit Bey kendi hikâyesinden bağımsız olarak hem oyun ekibi hem de izleyiciler açısından sezonun zor oyunlarından birisi.
Rollerden söz açılmışken
Sinan Bengier‘den kısaca bahsetmek istiyorum. Oyunda Naşit Bey’in ustası rolünü canlandırdı. Süre açısından kısa fakat içerik açısından doyurucu bir rolde çıktı izleyici karşısına. Kendisini daha önce çeşitli işlerde izledim.
Bana Bir Şeyhler Oluyor ve
Otogargara gibi oyunların kayıtlarında defalarca izlememe rağmen sahnede canlı olarak ilk defa izlemiş oldum. Naşit Bey’in ihtiyar halini oynayan
Bora Seçkin, gençliğini oynayan
Can Tarakçı oyunculukları, Amelya rollerini oynayan
Semah Tuğsel sesi,
Ada Aliza Ertem ise dansları ile oyundaki dikkat çeken detaylardandı.
Meraklısı için
İsmail Biret tarafından yazılmış, Naşit Bey’in hayatını konu alan “
Komik-i Şehir Naşit Bey ve Çocukları” isimli bir de kitap bulunuyor. Şu an için baskısı yok gözüküyor fakat sahaflarda kolayca bulunabilir durumda. Oyun ise İstanbul Şehir Tiyatroları sahnelerinde oynanmaya devam ediyor.
http://tiyatrogunlugu.com/komik-i-sehir-nasit-bey-tiyatro-oyunu/
-o0o-
Oyuncular
[caption id="attachment_68803" align="aligncenter" width="129"] Ada Alize Ertem[/caption]
[caption id="attachment_68804" align="aligncenter" width="129"] Bora Seçkin[/caption]
[caption id="attachment_68805" align="aligncenter" width="129"] Can Tarakçı[/caption]
[caption id="attachment_68806" align="aligncenter" width="129"] Emrah Can Yaylı[/caption]
[caption id="attachment_68807" align="aligncenter" width="129"] Erkan Akkoyunlu[/caption]
[caption id="attachment_68808" align="aligncenter" width="129"] Fahri Kıncır[/caption]
[caption id="attachment_68809" align="aligncenter" width="129"] Göksel Arslan[/caption]
[caption id="attachment_68810" align="aligncenter" width="129"] Kutay Kırşehirlioğlu[/caption]
[caption id="attachment_68811" align="aligncenter" width="129"] Mehmet Avdan[/caption]
[caption id="attachment_68812" align="aligncenter" width="129"] Metin Çoban[/caption]
[caption id="attachment_68813" align="aligncenter" width="129"] Musa Arslanali[/caption]
[caption id="attachment_68814" align="aligncenter" width="129"] Özgür Dağ[/caption]
[caption id="attachment_68815" align="aligncenter" width="129"] Rahmi Elhan[/caption]
[caption id="attachment_68816" align="aligncenter" width="129"] Semah Tuğsel[/caption]
[caption id="attachment_68817" align="aligncenter" width="129"] Sinan Bengier[/caption]
[caption id="attachment_68818" align="aligncenter" width="129"] Şeyda Arslan[/caption]
[caption id="attachment_68819" align="aligncenter" width="129"]
Ayberk Attila (Vefat etti.)[/caption]
[caption id="attachment_68820" align="aligncenter" width="155"] Naşit Özcan[/caption]
http://tiyatrolar.com.tr/tiyatro/komik-i-sehir-nasit-bey
-o0o-
KOMİK-İ ŞEHİR NAŞİT BEY
(Yayın tarihi )
Cumartesi günü Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde Komik-i Şehir Naşit Bey adlı oyunu izledim. Bu oyun Adile Naşit ve Selim Naşit’in babaları olan “Sultan Hamit’i bile güldüren adam” olarak anılan Naşit Özcan’ın hayat hikâyesidir. (…)
Ölümünden önce Ayberk Attila’nın bulunduğu bir sahneden fotoğraf.
Oyun 110 dakika sürdü,2 perde olarak oynandı. İçeriğine yerleştirilmiş geçmişte oynadığı oyunların kesitleri, kantocu Amelya Hanım’ın kantoları hikâyeyi renkli bir hale getirirken sonu dramatik bitiyor ne yazık ki. Her zamanki gibi ağzı açık ayran budalası gibi seyrettim oyunu. Hayranlıkla ve takdirle…
Tulûat tiyatrosu, olay örgüsü bilinmekle birlikte bir metne dayanmayan ve doğaçlama olarak oynanan bir sahne sanatı.
http://www.kendimisectimben.com/komik-i-sehir-nasit-bey/
-o0o-
(11 Ocak 2017 Çarşamba)
KOMİK-İ ŞEHİR NAŞİT BEY
Yaklaşık 20 gün önce bu oyuna bilet almıştım. Bugün gidip gitmemek konusunda kararsız kaldım ve sonunda kafam dağılsın diye gitmeye karar verdim. İyi ki gitmişim. Oyun Kadıköy Haldun Taner'de oynuyordu ( bu arada Kadıköy'ü de çok özlemişim ).
Oyunun yazarı Gökhan Erarslan, yönetmeni Ali Yaylı, oyuncu kadrosu ise oldukça kalabalık. Oyunun konusu ise Naşit Özcan'ın hayatı. Kendisi bir tuluat sanatçısı, Selim ve Adile Naşit kardeşlerin babası, Türk Tiyatrosunun da duayen isimlerinden bir tanesi. Oyunda torunu Naşit Özcan'da (Selim Naşit'in oğlu ) vardı. Ne mutlu O'na, dedesinin hayatının anlatıldığı bir oyunda rol aldı.
(Selin Naşit – Adile Naşit)
Oyun Türk tiyatrosu hakkında bilgi verirken aynı zamanda yaygınlaşan sinema karşısında tuluat sanatının nasıl geri planda kaldığını da anlatıyor. Bir tuluat sanatçısı olan Naşit Özcan'da parlak bir kariyerden kimsenin önemsemediği ve izlemek istemediği bir sanatçı durumuna düşüyor ( herhalde bu durum, her sanatçının kâbusudur). En sonunda da akıl hastanesine yatıyor. Hastanedeki arkadaşı ise Neyzen Tevfik'tir ( valla kıskandım Naşit Özcan'ı ).
Bu arada nedir bu tuluat tiyatrosu diye merak ettim ve ufak çaplı bir araştırma yaptım: Yazılı bir metni olmayan tamamen doğaçlama olarak oynanan ve orta oyunundan etkilenen bir sanatmış. Oyunda da bol bol bu sahneler vardı, bir de benim çok sevdiğim Kanto vardı. Naşit Özcan'ın en bilinen karakteri ise İbiş'ti. Oyun içinde sık sık İbiş karakterini izledik.
Oyunda Naşit karakterini üç ayrı kişi canlandırıyor; gençliği, yetişkinliği ve yaşlılığı olarak. Üçü de birbirinden güzel oynadı. Sahne dekoru ve kostümler gerçekten güzeldi. Hem eğlenceli hem de hüzünlendiren bir oyun. Bence mutlaka izlenmeli.
(…)
(Gönderen Fatoş Kesici zaman: )
http://derdestfikirler.blogspot.com.tr/2017/01/komik-i-sehir-nasit-bey.html
-o0o-
VEYSİ DÜNDAR TİYATRO SANATI ÜZERİNE
YÖNETMEN ALİ YAYLI İLE GÖRÜŞTÜ:
“Acele Tiyatro / Şurası şart…”
(13 Kasım 2017 )
GİRİŞ:
‘Komik-i Şehir Naşit Bey’ oyununun yönetmeni, usta tiyatrocu, yönetmen Ali Yaylı İle tiyatro üzerine uzunca bir söyleşi yaptık. Bilgilendim. Görüşlerinden etkilendim. Hissiyatımı kalemimle röportajın girişine iliştirdim. “Yaşasın Sahaflar” mottosuna “Yaşasın Tiyatro” diye ekliyorum.
Naşit ailesinin tüm fertleri tiyatrocu, oyuncu. Naşit Beyin kızı hepimizin rahmetle andığımız büyük oyuncu Adile Naşit deyince, hepinizin yüzünde tebessüm oluşacaktır. Kendime ait bir anımdır. Paylaşmak isterim. Adile Naşit vefat ettiğinde çocuk yaşlarda idim ve hüngür hüngür ağlamıştım.
“Tiyatro ile uğraşmak demek dünyanın ortasında duruyor olmak demek.. insanlar, insanlar, insanlar.. değişik çizgilerde, değişik karakterlerde, değişik dillerde, değişik ırklarda.. ama ben öyle bir yerdeyim ki, dünyanın en demokratik pencereleri var bulunduğum yerde” der Yıldız Kenter…
Tiyatro; edebi türler içerisinde en canlı; güzel sanatların diğer kollarından en fazla hayata yakın olanıdır.
Oyuncu oynarken her defasında, seyirci ise seyrettiği kadar yaşar.
Sahneye en çok yakışan şeydir tiyatro.
İnsanı, insanca, insanla anlatan en lazım sanat dalıdır. Tiyatro canlıdır, sinema ise playback.
Yaşam için bir çift kanattır tiyatro.
Hayatın sıkıştırılmışının ta kendisidir tiyatro.
Kuralsız ya da belirli kurallar dâhilinde delirme sanatıdır aynı zamanda. Bir tutkudur. Olma oyunudur. Suya yazılan yazıdır, içebilene, bardağını doldurabilene…
Tiyatroda herkesin yaşadığını yaşıyorsunuz. Herkesin hissettiğini hissediyorsunuz. Herkesin koşullarına giriyorsunuz. Ne acılar, ne heyecanlar, ne değişik aşklar yaşayabiliyorsunuz. Hayatı uzatan, katlayan, o ölçüde de yorucu bir dünya…
‘Komik-i Şehir Naşit Bey’ kara kışa rağmen kapalı gişe oynamış fevkalade bir oyun. Beklentimin epey üstünde çıktı, gitmek isteyenlere tavsiye ederim.
Hüzün ve bolca tebessüm ile Şehir Tiyatroları’nda izledim oyunu. Son derece içtendi herkes. Türk tiyatrosunun kaybolan değerlerine armağan güzeller güzeli bir oyun. Herkesin emeğine sağlık. Ayrıca oyunda Naşit Efendi’nin torunu Naşit Özcan’ın da oynuyor olması, duyguları iki katına çıkarıyor.
Naşit Özcan (d. 1886, ö. 26 Nisan 1943) Türk tiyatrosunun ünlü tuluat ustası. “Sultan Hamid’i bile güldüren adam” olarak anılır. Yanındaki çocukları Selim Naşit ve Adile Naşit.
Naşit Özcan olmak ne kadar zorsa Naşit Özcan’ı oynamak da o kadar zor. Bora Seçkin ve Can Tarakçı çok iyi iş çıkarmışlar. Hem güldürdüler hem eğlendirdiler. Ada Alize de kantolarda çok iyiydi. Yetmedi Abdi Ağa rolünde Sinan Bengier (yapımcısı olduğum “Nekrüt” sinema filmimde oynamıştı, 2007) var. Böyle harika bir oyun izlettikleri için Gökhan Eraslan ve Ali Yaylı’ya haklarını teslim etmek lazım.
Bir dönemi anlatıyor, dönemin insanlarının batılılaşma hevesinde tuluat sanatına sırt çevirişini sahne arkasında sinemanın küçük adımlarıyla anlattığı gibi kısa yoldan para kazanmanın hevesindeki küçük insanların yanına yamacına yaklaşan sanatı ve sanatçıyı da dillendiriyor.
Usta oyuncu, yönetmen, senarist Ali Yaylı’yla buluştuk. Tiyatro ile başladık, memleket meseleleri ile bitirdik. Çok keyifli bir sohbet oldu. Tiyatrocu dediğin dolu dolu olur, donanımlı olur. Tıpkı Ali Yaylı gibi… Röportajdan çok faydalanacağınızı garanti ederim.
Veysi Dündar (VD): İşimize gelmeyen bir gerçekliği çıplak gözle görme ve sorgulama imkanı sunuyor bu oyun. Kültürümüzün yozlaşma süreci de satır aralarında bariz bir şekilde yer alıyor. Neler yozlaşmadı ki hayatımızda?
Önce yönetmenliğini yaptığınız oyundan bahsedelim. Oğlunuz Emrah Can Yaylı da görev alıyor. Komik-i Şehir Naşit Bey, biyografik bir oyun mudur?
Ali Yaylı (AY): İBB Şehir Tiyatrosunda misafir yönetmen olarak sahneye koyduğum Komik-i Şehir Naşit Bey biyografik sayılabilir. Yazarı Gökhan Erarslan; yitip giden bir özgün tiyatro ve o tiyatronun icracılarını ve onların en önemlilerinden Naşit’i yazdığında, bu duyarlılığa kayıtsız kalamazdım. Bunun sebebi herhangi bir tiyatrocu gibi bakmadığım içindir. Malum ben halkbilimci bir tiyatro adamıyım ve bize ait olan tiyatro ile ilgiliyim.
(Gerek köy seyirlik gerek kente taşındığı biçim olan orta oyunu vs. gerekse B. Brecht’in “Epik” adını verdiği biçimiyle.)
Bu oyunu sahneye koymayı bizzat Komik-i Şehir Naşit Bey’in torunu, gençlikten bu yana arkadaşım dostum Naşit Özcan önerdi. Bu heyecan verici bir fedakarlıktı. Kendisi de dedesinin oyununu sahneye koyabilirdi.
Bu oyun özel bir oyundu. Ancak sahnelenmesi aşamasında çok zor olacağını araştırmalarım esnasında fark ettim. Öyle ya, bir dönem Charlie Chaplin ile mukayese edilen büyük bir usta. Devrine damga vurmuş bir virtüöz oyuncu, ama hakkında çok az bilgi var. Adeta yok sayılmış bir “Tiyatro Savaşçısı”.
Elbet bir bedeli olacaktı. Önce akıl sağlığını sonra beden sağlığını yitirip yatağa düşüyor ve kan kusa kusa hayata veda ediyor.
Bu çok zor projede önce seni anlayacak ve yaptığın tiyatroyu bilecek tiyatro adamlarına ihtiyaç olur. Oyuncu kadrosunu oluştururken epeyce titizlendik. (Naşit Özcan’ın katkılarına tekrar teşekkür ederim.)
Oyunun müziklerini oğluma teklif ettiğimde zaten epeyce hazırlık yaptığını bilmiyordum. (Emrah Can Yaylı, Şehir Tiyatrosu oyuncusudur. Aynı zamanda çok iyi müzik eğitimli bir müzikolog/kompozitördür.)
Müziklerini dönemin müzik anlayışına uygun besteledi ve rollerden de bir kaçını üstlendi. Oyunun oyuncu ve teknik kadrosu gerçekten çok içtendi bu oyunda. Çünkü hepsi bu oyunun anlattığı Naşit’i kendi hikayesi olarak gördü. Bu anlamda “Naşit” için en yukarıdaki yönetimden en aşağıdaki görevlilere sonsuz şükran.
VD: Hani bazı oyunları yalandan ayakta alkışlarız, sırf herkes ayakta diye biz de kalkarız. Ama bu oyun var ya bu oyun, can-ı gönülden ayakta alkışlanacak bir oyun mu?
AY: Ben canı gönülden alkışladım. Seyircinin de canı gönülden alkışladığını gözlemliyoruz. Ama asıl bir oyun çıkışında seyirciye sorulursa daha iyi anlamış ve anlatmış oluruz.
VD: Tiyatro oyununu izlenir kılan, performanslar kadar dekordur da. Sahne dekoru konusunda benzer başarıyı görmedim sanki?
AY: Dekorda aynı başarıyı görmemişsiniz. Bu ne beklediğinize bağlı. Bakın tiyatronun olmazsa olmazı, oyuncu ve seyircidir.
Mekan, dekor, kostüm, ışık, oyun metni olmasa da olur. Ancak bizdeki tiyatro anlayışı “Batı Tiyatrosu” olduğu için dekor/kostüm vs bolca kullanılmaktadır. Gene şehir tiyatrosunda bir kaç yıl önce yönettiğim Hıdrellez adlı oyunda dekor seyirciyi büyülüyordu. O oyunda o dekor gerekiyordu. Bu oyunda da bu dekor.
VD: Yönetmenlik mi, oyunculuk mu zor? Tiyatroda, sinemada ve dizilerde görev aldınız. Hangisi daha keyifli?
AY: Yönetmenlik de oyunculuk da kolay. Zor olan “tiyatronun varlığı ve yaşaması”. Bizi zorlayan şartlar. Enerjimizin çoğunu bu şartlar çekiyor içimizden. (Ödenekli tiyatrolar bizden biraz daha ama biraz daha iyi durumda.)
VD: Naşit Bey özelinde oyunu yönettiğiniz için soruyorum. Bu milletin komedi anlayışı hakkında ne tip tespitler edindiniz?
AY: Milletimizin komedi anlayışını şuna benzetiyorum. Portakal bahçesinin içinde ikamet eden sarı gazoz (fanta vs) içirilmeye çalışan insanlar gibiyiz.
Şimdiki bize, önceleri tvler, şimdilerde bazı sinema fimleri, tiyatro ve sanal alemde kabul ettirmeye çalıştıkları (fast food yiyecekler gibi) ıvır zıvırı komediden saymak dedelerimize hakarettir. O dedelerimiz;
- Bekri Mustafa
- Heccav Şair Eşref
- Kaygusuz Abdal
- Hayyam
- İncili Çavuş
- Nasreddin
gibi dünyayı güldürmüş büyük zeka / hazırcevap/ filozof ustalardı. Bunların özellikleri ne idi; her gülmecesinde bir ‘söz’, bir ‘ders’, bir ‘anlam’ vardı. Derin ve etkileyiciydi her ürettikleri. Boşa komiklik lafazanlıktı onlara göre. Oysa şimdi dayatılan her şey, sadece güldürmek, vakit geçirmeye, unutturmaya çalışmak, yani kültür emperyalizminin bize ait (belki de) onbinlerce yıllık halk birikimi yani kültürümüzü yok etmeye /en azından/ yozlaştırmaya yönelik çabanın (uygulayanlar bugün var yarın olmayacak figürlerdir) sonucudur.
Bu taa 200-250 yıl önce başlayan bir operasyondur. Mesela ben Tv’yi kültürümüze sokulmuş “Emperyalist Kültürün Truva Atı” olarak görürüm.
VD: “Ayrıca ülkemiz seçkinlerince her zaman insanlar üzerinde terör estirme malzemesi olarak istihdam edilmiştir. Almanlar 2. Dünya Savaşı sonunda ilk önce tiyatrolarını tamir etmişlerdir. Oysa biz tiyatro sevmediğimiz için, ülkemizde tiyatro sayısı az olduğu için hep böyle geri kalmaya mahkûmuz. Bunun için devlet opera ve balesi gibi her yerde tiyatrocular maaşa bağlanmalı halka da zorla tiyatro seyrettirilmelidir.” deniyor. Tiyatronun daha izlenir olması için neler yapılmalıdır?
AY: Tiyatro zorla seyrettirilemez. Tiyatro gönül işidir. İzleyen için de, icra eden için de… Kaybolmaya yüz tutan ve adına ‘tiyatro’ denen etkinlik (!) halkın sevmediği benimsemediği bir tiyatro anlayışının ürünüdür. Yapılan her abuk sabuk şeyin tiyatro olarak nitelenmesi ve halkın izlemesi gerektiğini düşünenler (ne yaptığını bilmedikleri için) seyircinin gelmediğini görünce sinirlenip halkın cahil/duyarsız vs. olduğunu iddia edip suçu kendi üzerlerinden atmaya çalışırlar. Daha da ileri gidip onların zorla tiyatroya getirilmesini isteyecek kadar küstahlaşabiliyorlar.
Hatta tüm tiyatrocuların maaşa bağlanması gerekir gibi vecizeler yumurtluyorlar. Eh be dangalaklar, hem siyasi iradenin sana lütfettiği maaşı istiyorsun, hem de ‘tiyatrocu (sözüm ona) muhaliftir’ diyorsun. Ben sana ne diyeyim?
Doğrusu şudur: (İBB Şehir Tiyatrosu, Devlet Tiyatrosu vs) Ödenekli tiyatrolardakiler devletten maaş alırlar. Onların durumu farklıdır. Ancak özel tiyatro dediğimiz büyük kesim çok mağdur ve zor durumdadır. Yasaları yoktur. Bu yüzden;
a- Maaş garantileri yoktur.
b- İş garantileri yoktur.
c- Sosyal güvenlikleri yoktur.
d- Özlük hakları yoktur.
e- Tiyatrolar ya tek kişi veya bir kaç ortakla kurulur. Bunlar hem işveren hem de işçi durumundadır.
f- Gelir vergileri sanayiciler gibidir.
g- KDV vs. lüks tüketimle eşdeğerdir.
h- Oyunları oynayacakları salonlar genellikle özel sektör (çoğunluk AVM’lerin içinde) insafına bırakılmıştır. Çok pahalıdır.
Devletin/Belediyenin elindeki salonlardan yararlanamamaktadır. Bazı belediyeler salonlarını açsalar bile, keyfi olduğu için garantisi yoktur. Bir nevi aspirin tedavisi gibidir.
Sözün özü bu bize dayatılan tiyatro anlayışı tıpkı montaj sanayi gibi tükenmeye yüz tutmuştur. Bir tiyatro şurası ile bugüne kadar oluşmamış ya da oluşturulamamış bir “Türk Tiyatro Üslubu” oluşturulmasının adımları atılmalıdır. Tıpkı Milli Sanayi gibi…
Aksi takdirde böyle özenti tiyatro uğraşı, oyuncu, yönetmen, yazar, müzisyen ve diğer branşların önce gardını düşürüp, sonra hasta edip sonra biçare olarak ölüme mahkum etmeye devam edecektir. Tıpkı Komik-i Şehir Naşit Bey örneğinde olduğu gibi…
VD: Tiyatro ile anlatılabilir ne çok konu var normalde. Tiyatro ve etkisi üzerine ne söylenebilir?
AY: Tiyatro, içeriğinde edebiyat, resim, heykel, müzik, (zaman zaman) fotoğraf, film, dans vs. barındıran tek sanat dalıdır. Yani sanatın bileşkesidir. Göze kulağa somut, beyne ve yüreğe soyut etkisi olan ve sanatların anası sayılan bir yapıdadır.
İnsanla oluşturulur, insanla icra edilir. İnsan dışındaki her şey yardımcı elemandır. Bu yüzden insanla beraber ortaya çıkan, insanla beraber yok olur.
Son sözüm; “Kul olayım kalem tutan ellere” diyen ozanları yaratmış bir kültürün torunlarıyız. Her şeye rağmen o bayrak eldedir. Düşmemiştir, düşmeyecektir.
http://www.ocakmedya.com/kultur/2017/11/13/veysi-dundar-tiyatro-sanati-uzerine-yonetmen-ali-yayli-ile-gorustu-acele-tiyatro-surasi-sart/
-o0o-
SONUÇ
Yine uzun oldu. Herkesin (Birçok kişinin) görüşlerini öğrenmiş olduk, fena mı?
Tiyatrolar sizi bekliyor. Gidin ve yaşadığımız hayattan sahneler seyredin.
İyi seyirler.
MEHMET ÜNAL TAŞPINAR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.