Yazı yazmak bir marifetmiş. Yanlış anlaşılmasın kendimi marifetli gördüğümden değil. Kendimde böyle ukalalik yapma hakkını da görmüyorum.
Şair öyle der. İlham gelince hemen karalarim diye söyler. Aynı şey yazı için de geçerli. Konu çok. Hangisine nereden başlayayim diye düşünüyorum, eğer konsantre olamamışsan nafile!
Bugün bir dostumun daveti üzerine Eyüp Sultan'a gittim. Çok seyrek giderim.Eskisi gibi ilgimi de çekmiyor.Ziyaretimizi yaptık, namazımızı kıldık.Allah kabul etsin. Şöyle bir etrafa baktım.Eskiden koskoca meydan di. Şimdi yürüme yolu ancak kalmış.
Dostuma söyledim.Bilim adamları ispat ettiler.Ayni yerden alınan iki bardak suyu ayrı ayrı yere koy,birine küfürlü konuş,gıybet et,hep negatif sözler söyle ve içmeye çalış. Zehir gibi olur içemezsin. Sebebi o negatif olan sözler suyu zehirliyormus. Diğer bardağa sevgi, muhabbet dolu sözler söyle,o da tatlı tatlı oluyormuş.
Bu örneği ne için verdim? Şu manzaranın durumunu bile konuşsak su ne kadar etkilenip zararlı hale gelebiliyor ama bizim insanımız her gün defalarca içinden geçiyor, hiç itiraz etmiyor ve engelleyemiyor. Ama Eyüp Sultan camiinden çıkan cemaat de, Kabe tavafindan çıkar gibi mutlu ve huzurlu. Eğer bu insanlar çevreye duyarlı ve hassas olsalar bu meydanın nahoş görüntüsünün önüne gecerlerdi.
İtiraz ve tâbi olmak arasında ince bir çizgi var aslında. Farkında olmak azıcık akletmek! Kur'an da defaatle ve çok yerde aklı on plana çıkarmamızı emreder ve farzdır. Bu durum acaba ruhun ataletiyle mi ilgili, nefsimizin galibiyetiyle mi?
Değerli dostlar, her itiraz isyan anlaşılmasın ama her kabul de bizi atalete, hakkımızı aramaya engel olmasın. Kur'an da geçen bütün kelam bizim için emirdir ve farzdır. Farziyeti sadece 32, 54 sayılarıyla da sınırlandırmayalım. Kur'an dan örneği şunun için verdim! Kabulculer çoğunlukla dindar insanlar dan oluyor ya. Yada dindarların kısmı ekserisi kabulcu oluyor ya ondan dedim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.