Halil Şahin

Halil Şahin

İŞ BİLENİN, KILIÇ KUŞANANIN


Bir takım kaset olaylarına değin hiçbir düzmece başarılı değilken, Baykal’ı hedef alan operasyon ne yazık ki, başarıya ulaştı. Yine ne yazık ki, o operasyonu başarılı kılan, Baykal’ın bizzat kendisi oldu.

Hem de tek bir sözüyle. Pensilvanya’dan aldığı mesajın samimiyetine inandığını açıkladığı an, operasyon tamamlandı.

Şimdi adamlar CHP ve lider kadrosuyla nasıl da gırgır geçiyor!

Pensilvanya mesajından sonra, artık meydan okumaların hepsinin içi boşaldı. Baykal’ın hayatında yaptığı en etkili ve içerikli o konuşma o anda bir biat ilanına dönüştü. O andan itibaren de  Baykal bitti. Felçli haliyle milletvekili seçilip, milletin sırtından geçinme zavallılığına düştü.

İşte öylesi anlardan sonra, kritik konular, devlet adamları tarafından şifrelerle açıklanır oldu?

O sahneyi anımsayınız:

Baykal, yaşamında belki de ilk kez elindeki yazılı metinden ayrılmadı. Pensilvanya açıklamasını da kuşkusuz tartarak yazmıştı ve bütün milletin önünde Fethullah Hoca’yı akladı.

Fethullah ve cemaatı, bu kez tahtının bir ayağını da CHP’nin sırtına oturtmuştu. Açıklamanın nesnel sonucu bu! Baykal, sözlerinin nereye varacağını hiç bilmez mi?

Biat kavramını abartılı bulanlar olabilir. Unutulmasın ki, Pensilvanya bir eyalettir; bağlı olduğu merkez, Washington’dur. Demek ki; Pensilvanya üzerinden Washington’a biat olmuş.

CHP, içine girilen “kansız iç savaşa” o günlerde henüz hazır değildi. Bu yüzden elan her yumruğu şaşkınlık ve çaresizlikle karşılıyorlar.

İstikrar dönemlerinin politikacılığı artık bunlar için geçersizdir. Batı’nın programa dayanan değil, yüzeysel taktiklerle yürütülen politika okulu içinde kazanılan yetenekler bugün çare değildir.

Tarihte, hiçbir büyük sorun usul ve hukuk oyunlarıyla çözülmemiştir; nitekim çözülemedi. Nitekim Türkiye’de de; Allah’ın Kahrettiği Parazitler zorbalık ve şiddetle, Mustafa Kemal Paşa’nın kelleyi koltuğa alan devrimciliğini silerek alaşağı etmeğe çabalıyor.

Millet adına üzücüdür ve yazıktır. Tertibe Feto’ya el uzatarak cevap verme girişiminin sonu, tertibin altında kalmak olmaz mı?

Altı Ok’un devrimciliği, geçmişte kalan bir anı değildir. Tutuculuk değildir. 1927’deki gibi “Muhafaza ve müdafaa” ruhu değildir.

Bugün Türkiye’nin kapısını çalan devrimi yapmaya hazır olmaktır. Türkiye’nin devrimle çözülmesi kaçınılmaz sorunlarına, devrimci tavırla yaklaşmaktır.

Wall Street Journal’in yazdığı “Türkiye’de kansız iç savaş” tahlilini nedense bir türlü göremediler?

Türkiye tutuşmuş yanıyor. Ama onlar ateşle imtihana hazır değiller. Türkiye’nin bir şiddet ve zorbalık döneminin içine girdiğini zaman zaman söylüyorlar. Ama bu ortamın gerektirdiği devrimci siyaset ve eylemden uzak durma alışkanlıklarını sürdürüyorlar.

Abdullah Gül’ün itiraf ettiği “İki sayfa dokuz maddelik gizli anlaşmayı” da görmek istemiyorlar.

Halkın gücünü seferber ederek, Alaca Karanlık iktidarların fiyakasını bozmayı bir türlü düşünemiyorlar.

Eskiden İsmet Paşa’nın bir çizmesi vardı. Onlar, o çizmeyi de müzeye kaldırmıştır. Hatta müzede bile durduğu şüphelidir. Çünkü o çizmeden, adına “demokrasi” denen Gladyo-Mafya-Tarikat rejimi adına utanmaktadır. Bunlar bu nedenle, iktidarların ABD’nin hakemliğinde el değiştirdiği bir modele teslim olmanın acılarını çekiyor.

Bunlar, Kemalist Devrimcilikten çoktan vazgeçmişler. Kıbleyi kaybederek, emperyalist sistemin sosyal demokrasisine yönelmiş oluyorlar. Oysa  ABD eksenli Ilımlı İslam’ın muskasını Feto yazıyor.

Feto’nun yazacağı muskadan çıkar umarak, Türkiye bu tertiplerin, bu hilelerin, bu zorbalığın, bu şiddetin üstesinden geleceğini sananlar, o tertiplere teslim oluyor.

Açlık grevleri yaparak, duygu sellerine kapılarak ortaya atılan çözümler, çözüm olmuyor.

Kemalist Devrim rotasının haritasına iyi bakın, orada Pensilvanya diye bir selamlama makamı gözükmüyor.

Orada yazılı olan şudur:

“Türkiye, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz.”

Haçlı irticaının tertipler ve zorbalıklar ülkesi de olamaz.

Düşman, Hitler gibi, Tramp gibi kuralsızdır; ahlaksızdır; her tür şiddet, hile ve tertipte maharet sahibidir.

Bu düşmana, kendisini “deliğe süpürme” yetkisi almış olan erk sahiplerinin, onlarca yıldır uyguladığı yöntemlerle, yarınlarda daha neler yapamayacaklarının da işaretlerini veriyor.

Bu koşullarda onlardan her şey beklenir. O halde; İmparatoru atından alaşağı etmek isteyen bin hançer darbesini de göze almalılar, değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi