Halil Şahin
İNDİRMENİN FORMÜLÜ
Geçmiş hiç buharlaşmaz, ama verili anı belirleme hakkını da elinde tutamaz. Kürtler, Aleviler ve gençler; özellikle emekçiler, Allah’ın kahrettiği parazitlerin başını ağrıtmaya devam etmektedir, ama onları iktidardan indirmek için karşıtlık yetmiyor, güç birliği şart. Selahattin Demirtaş; kendisinin dışında herkesin, Amerika’nın Kuklası Partiye teslim olduğundan söz ediyordu. Uzunca bir süredir bu kuklanın güçlenmesi ve meşrulaşması konusunda en büyük katkının BDP’den geldiği gerçeğini, onlara karşı aktif mücadele yapma çağrısında bulunmasına karşın bu mücadeleyi iyi-kötü sürdüren sözde sol kesimlerin, yine ‘sol’ adına darbecilikle suçlanmasına en fazla Kürt siyasetçilerin çanak tuttuğunu, kimse unutmuş olamaz. Buna rağmen, kendilerinin dahi teslim olmalarının bu şekilde duyurulması olumlu bir değerlendirmedir. Ya bundan sonrası? Daha düne değin faşist idareye odaklanan bir mücadele, sınıfsal bir eksene yerleştiği oranda anlamlıydı. Bugün de önemlidir, ama yeterli değil. Artık yeni bir durum, yeni bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Herkes değil, ama ümmet topluma koşut, siyasi aktörlerin büyük çoğunluğu emperyalistlerin düzenine uyum sürecinde olduğu gözleniyor. Eski CHP, emekten ve halktan olabildiğince uzak bir eksende, güya AKP’nin yeni düzenini engellemeye çalışıyordu, başardı mı? Yeni CHP de emekten ve halktan yana görünüp, AKP’nin yeni düzenine uyum sağlamak, küreselcilerin AKP işbirliğiyle yarattığı yeni Türkiye düzeninde yer kapmak derdinde değil mi? Demek ki; Türkiye’nin Yeni CHP’si, Türkiye’nin yeni sözde aydını, Türkiye’nin yeni ABD tipi solcusu yavaş yavaş şekillenmektedir. Sözde sol; AKP’yi de AKP’nin düzenini de, bu düzene sıraya giren yeni aktörleri de reddederek yol açacak. Küreselcilerin beslediği ayrılıkçılar; işbirlikçileri terbiye etmeye çalışmakta, fakat onlara mahkûm olduğu fikrinden de kurtarmaya çalışmaktadırlar. Sosyalist geçinen, ama her dem Atatürkçü olmadığını beyan edenler de ise kafalar her an karışabilir. Çünkü onlar kendilerini liberal etkilerden ve jakoben düşmanlığından tam kurtaramadılar. Atatürk’e faşist diyecek denli şaşıranları çıkıyor. Onlardan bazıları ise Müftüoğluların ve Pekdemirlerin müdahalesiyle liboşlardan yakasını geri dönüşsüz biçimde kurtarmış gözüküyor. Önemli olan; solun artık sosyalizm dışı etkilerden kurtuluyor olması değil mi? Tablo ortada: Gerçek Sol kendi göbeğini kesecek. Türkiye’nin laik ve Atatürkçü kesimleri; cumhuriyeti çözülüşe götüren yanılgılardan kurtulmalı, Kürt hareketi söylemleriyle sahnede olanlar da sömürücülerin bağnazlığından ve karanlığından kurtularak aydınlanmacı bir karakter kazanmalıdır. 12 Eylül Referandumu ile ortaya çıkan bir hayır cephesi var. Umulur ki; bu cephe, kalıcı bir sol cephe olarak seçim ittifakına doğru evirilir. Çünkü ardından, her an bir halk devrimi gelebilecektir. Bir ilköğretim okulu çocuğu bile görür ki; ayrılıkçıların boykotu dahi 6 doğu ilimizde ortalama % 93 ‘Evet’ ve % 7 ‘Hayır’ sonucunu çıkartmıştır. Bu durum, Amerikancı Kara Parazitlerin iktidarına çok açık bir destek olmuş gibi görünüyor. Oysa AKP’nin iktidardan indirilebilmesinin formülünü veriyor. Bu değerlendirmelerden hareketle; sahtekâr yenilikçiler ve numaracı cumhuriyetçiler, Kürtçülerle dansı bir tarafa bırakmalı ve işbirlikçi iktidarı afişe edecek açıklamalar yaparak, topluma güven vermelidir. Baraj tehlikesine karşı mutlaka güç birliği ittifakları yapılmalıdır. Kurtuluş Savaşı’nda nasıl bir araya gelindi ise bugün de öylesi bir güç birliği yaratılmalıdır. Ortak payda, antiemperyalizmdir. Vatan Partisi, dinamik örgütü ve etkili bir medyası ile bu çatının orta direği gibi görünüyor. O halde tüm tam bağımsızlıkçı ulusalcı Kemalist güçlerin birlikteliği, işte o altın anahtarı veriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.