Halil Şahin
İKİNCİ ULUSAL KURTULUŞ İÇİN
Türkiye’nin en büyük gücü; devlet-millet bütünleşmesi ve Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün tanımıyla, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkı” olan Türk Ulusunun bütünlüğüdür. Emperyalizm bu bütünlüğü, yerelleşme ve özelleştirme saldırısıyla zayıflatmağa çalışmaktadır. Günümüzde acilen tartışılması gereken konu; ABD’nin öncülüğü ve kimliğindeki emperyalizmin ülke ve ulusumuzu kullanma veya parçalama niyetinden çok öncesinde, kendilerince kutsiyet de kazandırdıkları bu amaçlarına yönelik araç ve yöntemleri kullanmakta olduğunu, olacakları görülerek, bunlara karşı nasıl mücadele edileceği olmalıdır. Önce düşmanın bağlaşıklarını tanımak gerek. Günümüzde ABD’nin Türkiye’deki müttefiklerinin Kürt milliyetçileri ile Ilımlı İslâmcıların yanı sıra satılmışların olduğunu bilmeyen kalmadı. Satılmışlar sözüyle genelleme yapmıyoruz. Bir ABD gezisi, çocuğuna ABD’de eğitim olanağı verilmesi, para veya siyasi kariyerle ABD emperyalizmi hizmetine girenler göz önünde. Recep Bey’e, ülkesindeki Türklerin uyum sorunları yaşanması halinde kendisini arayabileceğini söylediği Alman Başbakanı Merkel’in, Süleyman Demirel’e özentili verdiği yanıt, tam bir ibretlik: “Biz bu göreve niçin getirildik?” Çeşitli yerlerdeki hainlerle ve ABD ajanlarıyla uğraşmak, hükümetin ve devlet adına güvenlik birimlerinin görevidir. Şayet Devletin, yurdun ve ulusun bölünmez bütünlüğünü koruma ve kollama görevini üstlenenler arasında elan Soğuk Savaş Dönemi İttifaklar Politikası düzenleyenler veya düzenlemeyi düşünenler var, hâlâ anti-kominizim gibi sübjektiflikler temeli üzerinde insanlarımızı kırdırmaya yönelenler var ise bu anlayışlar süratle değiştirilmelidir. Soros, Açık Toplum Enstitüsü, Uçan Süpürge, 2 ve 3.Cumhuriyetçiler gibi emperyalizmin kullandığı kesim ve kişilerin saptanması, bu kişi ve kuruluşlarla işbirliği ilişkileri içinde bulunanlar belirlenerek kamuoyunda duyurulmalıdır. Buna koşut bilerek veya bilmeyerek Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu çıkarı aleyhine bilgi derleyen ve değerlendiren bu çalışmaları engellenmelidir. Büyük sermayeli, özellikle Uluslar arası şirket konumuna gelenler ile yabancı şirketlerle ekonomik ilişkiler içine girenlerin emperyalist güçler tarafından kötü amaçlara kullanılması önlenmelidir. Gerek Müslüman gerekse İsevi ve daha başkaca tarikat bağlantılı dernek, vakıf ve şirketlerin yurt içi ve yurt dışı tüm etkinlikleri daha sık ve ciddi denetlenmelidir. Devletimizin kuruluş temelinde manda ve himayenin kabullenilmediğini hepiniz biliyorsunuz. Müstevlilerin; “BOP ve Ilımlı İslâm konularındaki istemlerini yerine getiremezsek, uluslararası ilişki ve çıkar bağlaşıklarından dışlanmakla kalmaz parçalanır, ortadan bile kaldırılırız” safsatalarına inanarak tevekkülcü ve teslimiyetçi olunmamalıdır. İşte tam da bu demde karamsarlığa yer yoktur. Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün; “Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır.” özdeyişinizi bir kez daha duyumsamanız yeterlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.