Halil Şahin
HALK HAREKETİ
Halk hareketli; kılıcını vurup, Türkiye’nin kördüğümünü çözmek için çalışmaktadır. Analizler bu halkın ne istediğini değil, iktidar erkini eline geçirenlerin isteklerini dillendiriyor. Elbette yepyeni bir Anayasa yapmak istenmekteydi. Türk halkı, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi görevlilerinin Çankaya’ya tırmanmasına ve çöreklenip oturmasına gönlü razı değil. Ulus, ABD denetiminden ve AB kapısından kurtulmağa çalışıyor! Bu günlere değin Ankara Tandoğan’dan İzmir ve Diyarbakır Meydanları’na dek yurt düzleminde yayılan halk hareketleri ve anketler bu olguya işaret etmektedir. Türkiye, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde olduğu gibi, 21. yüzyılın başında da dünya ölçeğinde bir gelişmenin başını çekmektedir. Türkiye’deki şu son halk hareketleri ile hükümetin sağ duyulu ögeleri, ABD’nin sahneye koyduğu “Turuncu Devrimlere” şimdilik son vermiştir. İş birlikçileri bu nedenle sinsi davranmakta, kapalı ve imalı sözcüklerin arkasına sığınarak hükmetmektedirler. ABD’nin ulus devletleri yıkma hedefi, Türkiye duvarına çarpmıştır. Tandoğan ve Çağlayan’daki Al Bayraklar Denizi’nde görüldüğü gibi, ulusal devletlerin milli bayraklarını yükselteceği dönem açılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, cephesini vatan müdafaasına ve tehdidin kaynağına gözlerini çevirmiştir. Verilerini ve sonuçları da ulusuna açıklamaya başlamıştır. Artık Türkiye ABD’den korkmuyor; ABD Türkiye’den korkmaktadır. Türkiye’mizin büyük tehlikelerle karşılaştığı her tarihi durumda olduğu gibi, Millet-Ordu beraberliği sağlamlaşmıştır. 1876, 1908 ve 1920 örneklerinde görüldüğü gibi Türk Devrimi’nin denklemi de işte budur. İşbirlikçi yönetimlerin ülkeye hükmedemez duruma düştüğünü çeşitli açıklamalar da görmek olanaklıdır. Milletin büyük çoğunluğuyla cephe cepheye gelen ve Orduya kumanda edemeyen yönetimler; ABD’nin Türkiye üzerindeki denetimini savmakta acze düşmüştür. ABD’nin BOP görevlisi olduğunu itiraf edenlerin yönetiminin sonu gelmiştir. ABD at değiştirmek istemektedir. O nedenle de BOP eş başkanlığı taliplileri daha da açıkça ortaya çıkarak, utanmazca ifadeler sergileyebilmektedirler. Türkiye yeni bir yönetim arayışına girmiştir. Tandoğan’dan İzmir’e dek olan meydanlardaki büyük kuvvete dayanarak, millete rağmen iktidar düşleyenlerin projelerinde gündemdir. ABD dâhil bütün siyasal kuvvetler, o alanların temsil ettiği kuvveti yönlendirme çabasına girmişlerdir. Buna bağlı olarak ümmetçi “Şeriata karşı ABD ile işbirliği” projelerinin topluma dayatılması üzücüdür. Oysa ABD yönetimi, daha 1996 yılında Türkiye’yi “merkez sağ ve merkez sol” partileriyle yönetmenin olanaksızlaştığını saptamış ve “Ilımlı İslam” adını verdiği Erdoğan’ları iktidarda görevlendirmişti. Ancak bu formül de artık iflas etmiştir. Makara geriye sarılarak, “merkez sağ ve merkez solun diriltilmesi” gibisinden bir yalan dolan planına geçilmektedir. “Merkez sağ ve merkez sol” denen partiler aracılığıyla yeniden Türkiye’yi gütme planları işleme sokulmuştur. Yeniden yapılandırmayla birilerine yüklenen görev tanımlanmış, topluma pompalama başlatılmıştır. George Santanyana’ın; “Geçmişi anımsamayanlar, onu bir kez daha yaşamak durumunda kalırlar” özdeyişini asla unutmuyoruz. “Ne Şeriat Ne Darbe” gibi uydurmalar, medya manşetlerinden dayatılmış, fakat halk katında kabul görmemiştir. Tandoğan’dan İzmir’e uzanan meydanlarda kendisini gösteren ulusal hareket, bağımsız ve halkçı Türkiye’nin toplumsal kuvvetinin var olduğunu kanıtlamıştır. Halk kitleleri, Batı sisteminin bilincimize vurduğu zincirleri kırmaktadır ve kıracaktır. Mazlum halk artık bunu görüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.