Halil Şahin

Halil Şahin

FENER SÖNDÜ, ŞİMDİ GÖREV ZAMANI !


Almanlar, yolsuzluğun kendileri ile ilgili bölümünü çözdüler. Ülkelerinde yaşamakta olan soygun suçlularını cezalandırdılar. Hatta Türkiye’deki suç failleri için de soruşturma sürdürüyorlarmış. Nasıl sürdürmesinler?

Uluslar arası bir soygun bu. Almanya tarihinin en büyük soygunu bu ve kendi ülke vatandaşlarının hiçbir günahı yok. Soygunu düzenleyenler Türk ve soydukları ise; o ülkede yaşamakta olan Müslümanlar…

Alman adaleti, ülkesinde yaşayan tüm insanlar için uygulamada var. Uluslar arası antlaşma ve sözleşmelere göre, uluslar arası soygun çetesi niteliğindeki bu olayı çözmek ve suçlularını cezalandırmak zorunda.

Suçlular, AB’ne girmek isteyen aday bir ülkenin vatandaşı ise, o ülke bu suçluları derhal adaletin pençesine teslim etmek zorunda değil mi?

Hem adaletin gereği, hem insanlığın gereği; “Düğmeye basın, içinizdeki vurguncuları, talancıları, din adını kullanarak soyguna çıkmışları temizleyin!” dercesine, bize adres gösteriyor ve teke tek isim veriyorlar: Zekeriya Karaman, Zahid Akman, Mustafa Çelik, İsmail Karahan ve Harun Kapıyoldaş adlı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları.

Hani şu ABD’nin, PKK teröristleri avında iletişim yardımı gibi!

 “Bizi AB’ye almamakta direniyorlar” diye kızanlar, şimdi dua ediyor: “Allah razı olsun şu Alaman gavurundan. İşte AB bize bunun için, haçlı irticaının kirlettiği ülkemizden elini çekmesi için gerekti. Biz başımıza çöreklenen bu yılandan, kendi gayret ve gücümüzle kurtulamıyorduk.” diyorlar.

Bilemiyorlardı: ABD ve AB emperyalistleri ile işbirlikçileri bu ülkeden atılmadıkça vatanın, devletin ve milletin kurtulamayacağını göremiyorlardı. Oysa Türk Kurtuluş Savaşı’nı veren, Türkiye Cumhuriyeti Devrimlerini yaratan bu ulus değil miydi?

Alman Mali Polis Şefi Alexander Böhme’nin Gazetport’a yaptığı açıklama ilginç: “Kanal 7’nin patronu Zekeriya Karaman’ın ofisini basmak istedik, Türk polisi yanaşmadı. Dosyada yeterince kanıt var. Ancak bu saatten sonra Karaman’la ilgili yeterince delil bulmak zor…”

Bu ülkede yıllarca İklim Yayınları’nca piyasaya sürümü yapılan, “Müslüman Ailede Gençliğin Eğitimi” adlı bir kitap vardı. Bazen gizli bazen de gözler önünde, eğitim kurumlarının tümünde, adeta ders kitabı olarak okutuldu.

Bu kitap; İlköğretim okulları, liseler ve üniversite öğrencileri için silahlı kamplar kurulmasını öneriyor. Askerlikle ilgili eğitim, koruma, güvenlik ve sivil savunma, sır saklama ve gizlilik, savaş ve silahlarla eğitim program olarak veriliyordu. Önerilen örgütsel çeteleşme için; önde gelen eğitimcilerden bir danışma meclisi kurulacak, kampta taburlar oluşturulacak, taburlar bölüklere, bölükler takımlara, takımlar da gruplara ayrılacakmış.

Amaç belirlenmiş: Gençleri tam manasıyla, ümmeti de ana hatlarıyla Allah yolunda cihada hazırlamak.

Bakınız; bu bir yasak yayın falan değil, ama hafife alınacak konular mıydı?

Ülkede teröristler at koşturuyor. Ve iş, sonunda, İhvancıların seçim sandıklarına ve sonuçlarına darbe yapmalarına göz yumma derecesine getirildi.

Türkiye’nin gittiği yolu elan göremiyor musunuz?

Millet yozlaştırılırken, soyulurken, Cumhuriyet çökertilirken, ulus adına ant içerek görevlendirilmişler ile Cumhuriyetin savcıları neredeydi?

Ayakta uyuyorlar mıydı ?

Beyler; fener söndü, şimdi görev zamanı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi