Halil Şahin
DÜZMECE SORGULARIN HESABI
Bir zamanların Konya Milletvekili Hüsnü Tuna, yandaş medyada yer alan açıklamalarında; “Başbağlar ve Sivas olaylarında, o günlerin İP Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’in büyük payı olduğu” iftirasında bulunmuştu.
İnsanların bu denli aptal yerine konması çok büyük terbiyesizlik değil mi?
Bugüne dek düşmanları dahi, İşçi Partisi’ni ve Sayın Perinçek’i terörle ve cinayetle bir arada göstermeye cüret edememiştir.
Bu ülkenin İşçi Partisi( Vatan), 40 yıldır Alevi’si Sünni’si, Türk’ü Kürdüyle ulus birliğini ve kardeşliğini en önde savunan biricik parti değil mi?
Gün göstermiştir ki; ulusal birliği bozmak isteyenler, karşısında hep İşçi (Vatan) Partisi’ni bulmuşlardır.
Madımak’ı yakan ateşin, köylülerimize sıkılan kurşunların hedefinde de milletimizin birliği vardır. Sivas katliamını yapan da, Başbağlar katliamını yapanların da aynı merkezde olduğu kanaati var.
Tetikçiler kim olursa olsun, her iki katliam da ABD’nin emrindeki Gladyo’nun saldırıları ayan beyan görülüyor.
Senaryo bellidir: Başbağlar katliamı ve Madımak yangını, bugünlerde iktidardakilerin eş başkanlık görevini üstlendiğini 35 kez itiraf ettiği, Büyük Ortadoğu Projesi uygulanabilsin diye yapılmıştır.
Bu iftiralar, iktidar ve işbirlikçilerinin korkularını göstermektedir. Çökmektedirler. Suçluluklarının telaşı içindedirler. Kendi melun faaliyetlerini, efendilerinin suçlarını, Türkiye’nin yurtseverlerinin üzerine yıkmak istemektedirler.
Türkiye’de son 20 yıldır, normal zamanlarda olsa deprem yaratacak çok önemli gelişmeler yaşandı. Ama bunlara rağmen, halk tarafından sıradan gelişmelermiş gibi algılandığı bir dönem yaşıyoruz.
Bu manzara; “Toplumun duyarsızlaştırılması ve en büyük tehlikelerin bile kanıksandığı bir ruh ikliminin topluma egemen kılınmasına çalışılıyor olması gibi” tehlikeli bir duruma işaret ediyor.
Örneğin; 28 Haziran 2010 günü Diyarbakır’da iki ayrı grup Şeyh Sait’i anma toplantısı
düzenledi. İslamcılar ve DTP ayrı ayrı anma etkinlikleri gerçekleştirdiler.
BDP’li 99 Belediye “Demokratik Özerklik” kararı aldıklarını ve bunu hayata geçireceklerini
ilan ettiler. Silahlı eylemlerini tırmandıran PKK, bu özerklik kararının arkasında olduğunu açıkladı.
Sedat Aloğlu İstanbul’daki TUSİAD toplantısında, Apo’yu muhatap alma ve “Bölgesel Özerklik” önerdi.
Bu önemli olay ve açıklamalar karşısında, Vatan Partisi’nden başka bugüne dek ağzını açan oldu mu?
Uyuttular; emperyalist işbirlikçiler hep bir olup, bu ulusu uyuttular !
Böylesine önemli gelişmelerin kitleler tarafından kanıksanması, tepkilerin törpülenmesi tam da düşmanın istediği bir ortamın yaratıldığı anlamına gelmez mi?
İşte bu noktada gelişmeleri doğru tahlil eden, yapılması gerekeni yapan, halkı uyarma ve harekete geçirme konusunda önderlik görevini yerine getirecek olan Öncü Parti’ye tarihi görev düşmez mi?
Şöyle etrafımızda meydana gelen olaylara baktığımızda bunlardan hiç etkilenmeden ve istifimizi bozmadan uyuduğumuzu söylemek hiçte yanlış olmaz. Bu farkındasızlık elbette bize çok şey kaybettirecek ya da geri dönüşümün bedeli elbette ağır olacak.
Türk Milletinin etrafı sarılmıştır ve çember her geçen gün daraltılmaktadır. Bu uyurgezerlikle çemberi kırıp geçmek olanaksızlaştırılmaktadır.
Bu düzmece tertiplerin ve sorgulamaların hesabının, en kısa zamanda milletin önüne konacak seçim sandığında sorulacağından hiç şüpheniz olmasın.
Çünkü “Durmak yok, soyguna devam!” diyenlerden hesap sormanın başka yolu yok!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.