Kaygan Zemin

Kaygan Zemin

BİR PERİ MASALI - RADYUM KIZLARI

Tiyatro sezonu başladı. Bu benim ikinci oyun seyredişim bu sezonda. Siz de tiyatroya gidin, hayatı tiyatrodan seyredin. Oyunun tanıtımını şöyle yapmışlar web sitelerinde: “Birinci ve ikinci dünya savaşı arasında, ABD’de orduya radyumlu saatler üreten bir fabrikadaki radyum boyama işçisi kadınların hak arama mücadelesi.  Madam Curie’nin buluşu,  yüzyılın en önemli keşfi olarak ortaya çıkan ve adeta bir çılgınlığa dönen radyum elementinin ışıltılı, parlak ve karanlık yüzü arasında giderek sıkışan gencecik kadınların olağanüstü değişimi ve savaşı.  Birinci ve ikinci dünya savaşı arasında, ABD’de orduya radyumlu saatler üreten bir fabrikadaki radyum boyama işçisi kadınların hak arama mücadelesi.  Madam Curie’nin buluşu,  yüzyılın en önemli keşfi olarak ortaya çıkan ve adeta bir çılgınlığa dönen radyum elementinin ışıltılı, parlak ve karanlık yüzü arasında giderek sıkışan gencecik kadınların olağanüstü değişimi ve savaşı.” RADYUM KIZLARI Her ne kadar Devlet Tiyatroları yukarıdaki açıklamayla oyunun özetine ‘değinmişse’ de oyunu daha iyi anlamamız açısından uzunca bir yazı kopyalamam gerekti bu konuda. Çünkü hikâye enteresan olduğu kadar gizemli de. Önce bir siteden aşağıdaki alıntı yaparak anlamağa çalışalım hikâyeyi: “Onsekiz yaşında bir genç olan Mae Kaene, 1924 yılının yaz aylarında pek çok yaşıtı arkadaşının çalıştığı Waterbury Saat Fabrikası’nda işe girmişti. İş oldukça kolay görünüyordu: Kol saati kadranını bir fırça ile karanlıkta parlayan boya ile boyamak… Ücreti de fena sayılmazdı, 40 saatlik haftalık çalışma karşılığı 18 dolar alacak, üstelik de her bir boyadığı saat kadranı başına da ilaveten 8 sent kazanacaktı. Savaş yeni bitmiş, askerlerin cephede, siperlerinde iken taktığı son teknoloji ürünü karanlıkta parlayan saatler moda olmuş, herkes bir Waterbury saati ister olmuştu. Artan talebi karşılamak için Waterbury Saat Fabrikası üretim tesislerini genişletmiş ve el oyalayıcı bu işi üstlenecek çok sayıda 20’li yaştaki genç kızı işe almıştı. Waterbury Saat Fabrikası’nda çalışan genç kızlar, saat kadranlarını karanlıkta parlaması için boyuyorlardı. Karanlıkta parıldayan bu mucizevi boya, çinko bir bileşim karıştırılmış radyoaktif radyum tuzlarından ibaretti. Bu karışımda, radyum atomlarından salınan parçacıklar, çinko atomlarının enerji seviyesini artırarak titreşmelerini sağlıyor, bu da ortama yeşilimsi bir ışık yayılmasını sağlıyordu. Yayılan ışık, çok kuvvetli olmadığından gündüzleri görünmüyor, ancak geceleri parıldayarak saat kadranının görülebilir hale gelmesini sağlıyordu. Düşman tarafından fark edilmeden askerlerin günün hangi saatte olduklarını anlamaya yarayan bu kimyasal karışım, savaşın bitmesiyle lüks evlerde aranan bir dekorasyon malzemesi haline gelmiş, artan talep firmanın hızla büyümesini sağlamıştı. 1920’lerden radyum içeren bir güzellik kremi reklamı Genç Mae, yeni işinden memnun değildi. Arkadaşları, saat kadranını en dikkatli ve muntazam şekilde boyamak için uğraşıyor, boyaya daldırdıkları fırçanın ucunu dudakları yardımıyla sivrileştirip rakamları öyle boyuyorlardı. Oysa Mae, boyanın tadını acı, kıvamını pütürlü ve iğrenç bulduğu için fırçayı ağzına sokarak sivrileştirmek istemiyor, bu da boyadığı saatlerin muntazamlığını bozuyor, boyama hızını azaltıyordu. Arkadaşları mesai sonrasında ellerinde kalan fazla boyayı parlaması için dişlerine, saçlarına sürüyor, tırnaklarını ışıltılı bir manikür için bu boyayla boyuyor, hatta pahalı parfümerilerde satılan radyumlu mucizevi güzellik kremlerine, toniklere paraları yetmediği için yüz ve boyunlarına bu boyaları sürüyorlardı. Oysa Mae boyayı ne tatmak ne de ona dokunmak istiyordu.  Birkaç hafta sonra, ustabaşı günde ancak 8 kadran boyayabilen Mae’yi yanına çağırarak başka bir iş bulmasını önerdi, zira diğer işçiler neredeyse 100 saat kadranını bir günde bitirebiliyorlardı. Zaten yaptığı işi sevmemiş olan Mae, bu fırsatı kullanarak kadran boyama işinden istifa ederek aynı şirketin idari ofislerinden birinde memurluk yapmaya başladı. Radyuma bağlı çene kemiği tümörü Mae işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra iş arkadaşları birer birer gizemli hastalıklara yakalanmaya başladı. Ağızlarında yaralar açılıyor, dişleri dökülüyor, çene kemikleri eriyor, pek çoğunda tedaviye yanıt vermeyen derin bir kansızlık baş gösteriyordu.  Beş yıldır fabrikada saat boyayan Frances Splettstocher, ağrıyan dişi ve çenesi nedeniyle dişçiye gitmiş, çürükten şüphelenen dişçi, ağrıyan dişi çekerken Frances’in çene kemiği kopmuş ve yanağında kapanmayan bir yara açılmıştı.  Pek çok başka mesai arkadaşı da benzer dertlerden mustaripti; çene kemikleri veya diğer kemikleri eriyor, durduk yerde kırılıyor, parçalanıyor veya tümöre dönüşüyordu. 1924 yılı sonunda, fabrika işçilerinin yedisi bu gizemli hastalık nedeniyle ölmüştü bile. Artan ölüm ve hastalık vakaları dikkatleri çekmesine rağmen, kimse 19. yüzyılın mucizevi buluşu olan radyoaktif radyumun bu gizemli hastalıkların nedeni olduğuna inanmıyordu. Curielerin müthiş keşfi: Radyum Radyum, 1898 yılında Marie Curie ve eşi Pierre Curie tarafından bulunmuştu. O dönemde, çeşitli radyoaktif maddeler üzerinde deneme yapan Curieler, bir uranyum tuzu olan uranit örneği üzerinde çalışıyorlardı. Tuzdan uranyumu izole etmelerine rağmen kalan maddenin hala radyoaktif özellikler gösterdiğini fark ettiler, detaylı incelemeler sonunda bunun yeni bir radyoaktif element olduğunu keşfettiler. 26 Aralık 1898’da Fransa Bilim Akademisi’ne bu yeni elementi sundular. Elementin ismi, Latincede ışın anlamına gelen “radius” kelimesinden ilham alarak radyum olarak belirlendi. Kadranı radyum içeren boya ile boyanan saatler, geceleri rahat okunduğu için çok revaçtaydı. Gecenin karanlığında soluk yeşil ışıldayan bu yeni element Curieleri büyülemişti.  İçinde radyum bulunan cam kavanozları yatak başında gece lambası olarak kullanıyorlar, radyum dolu tüpleri çekmecelerinde tutuyor, ceplerinde taşıyorlardı. Marie Curie, otobiyografisinde laboratuvarındaki yeşil ışıltılardan bahsediyor: “En sevdiğimiz şeylerden biri gece çalışma odamıza girmekti, duvar dibindeki masanın üzerinde duran şişelerden yayılan soluk yeşil parıltıyı görmeye bayılıyorduk. Bu, bizim için yepyeni ve müthiş bir şeydi… Sanki karanlıktaki periler gibiydiler.” Radyum: romatizma, lumbago, eklem ağrısı, soğuk algınlığına bire bir…. Pierre Curie, parıldayan bu şişelerin ışık dışında havayı da elektriklediğini fark etti.  İçinde bir elektrometre olan bir kutu imal etmişti ve bu kutuyu parıltılı tüplere yaklaştırdığında, elektrometreden zayıf bir elektrik akımı geçtiğini fark etti.  Bu fenomene “radyoaktivite” adını verdiler. Çoğu kimse, bu denli yüksek enerji içeren bir maddenin mutlaka müthiş güçleri olacağında hemfikirdi. Hatta Pierre Curie,  koluna 10 saat boyunca bir parça radyum bağladıktan sonra kolunda yanık olduğunu fark edince bu maddenin mutlaka kansere iyi geleceğine kanaat getirmişti. Tüm Avrupa ve ardından Amerika’yı bir radyum çılgınlığı sardı.  Pek çok firma, el birliği ile güzellik kremlerinden diş macunlarına, çikolatadan boğaz pastillerine kadar radyum içeren ürünler satmaya başladı. Bu firmaların iddiasına göre radyum siyatiğe, lumbagoya, gut hastalığına, romatizmaya, hipertansiyona, kansere, körlüğe…. kısaca aklınıza ne gelirse, tüm hastalıklara iyi geliyordu. Radyum içeren su damacanaları şifa niyetine evlere girdi, kaplıcalarda radyum tuzu kullanılmaya başladı. ( Dönemin radyum içeren ürünler çılgınlığını görmek için şu sayfaya göz atabilirsiniz.) O yıllarda sıkça rastlanan bir radyoaktif su damacanası reklamı: “Sağlık için radyoaktif su için…. Son yılların en önemli buluşu.” Bu radyum çılgınlığı sürerken, bir Alman biliminsanı radyum içeren ve geceleri parlayan bir boya imal etmeyi başardı. Amerika’nın savaşa girmesinden kısa bir süre sonra, önce New Jersey’de bulunan US Radium firması parlak kadranlı saat üretme işine girecek ve savaş sonrası ekonomisinde iş arayan genç kızları  “Undark” adını verdiği radyum boyasını saat kadranındaki rakamlara sürmeleri için işe alacaktı. Radyum içeren diş macunu Gizemli bir hastalık… Radyum kızları teker teker hastalanmaya başladıklarında doktorların aklına radyumun bu hastalıkların nedeni olabileceği en başta gelmedi.  Çoğu doktor hastalanan kızlara dişeti iltihabı, ülser hatta cinsel yolla bulaşan bir hastalık olan frengi teşhisi koyuyordu.  Ancak vaka sayısı artmaya başlayınca US Radium, Harvard Üniversitesi’ndeki bir grup biliminsanına bu esrarengiz hastalığın nedenini araştırma görevi verdi. Yapılan analizlerde fabrikada çalışan kızların ciltlerinde, saçlarında çok yüksek oranda radyum saptandı. Hatta  soluk verdiklerinde akciğerlerinden gene radyoaktif bir madde olan radon gazı çıktığı bulundu. Araştırmayı yapan doktorlardan biri olan Dr. Harrison Martland bir adım daha ileri giderek daha önce fabrikada çalışmış ve esrarengiz hastalık sonucu beş yıl önce ölmüş olan bir genç kızın kemiklerini mezardan çıkartarak incelemeye gönderdi. Sonuç beklediği gibi çıkmıştı, beş yıldır gömülü olmasına rağmen kemikler yüksek oranda radyasyon yayıyordu. Bu bulguların ışığında, genç kızların esrarengiz ve korkunç şekilde ölmelerinin nedeninin radyum içeren boya olduğu yavaş yavaş kabul görmeye başladı.  Fabrikada çalışan tüm genç kızlarda çeşitli hastalık belirtileri görülüyor,  çene kemiği erimesi, kapanmayan ağız yaraları gibi en vahim semptomlar (belirtiler) boyadıkları rakamlar kusursuz olsun diye fırçayı ağzında sivrileştiren kızlarda ortaya çıkıyordu. Radyum: 88 Bugün radyum elementinin neden bu tip belirtilere neden olduğunu biliyoruz: Radyum Radyoaktif elementlerin en belirgin özelliği yüksek enerjili parçacıklar salarak, yani ışınım yaparak başka elementlere dönüşmeleridir. Radyoaktif maddeler üç çeşit ışınım yaparlar: alfa parçacıkları, beta parçacıkları ve gama ışınları. Bunlardan gama ışınları en yüksek enerjili ışınımlar olup kumaş, cilt ve hatta yumuşak dokuların içinden geçebilirler ve ancak kurşun tabaka ile durdurulabilirler. Beta parçacıkları daha düşük enerjiye sahiptir, kâğıt gibi ince tabakalardan geçebildikleri halde alüminyum folyo gibi ince materyallerle durdurulabilirler. Alfa parçacıkları ise en düşük enerjili parçacıklardır, ince bir kâğıt katman, elbise ve hatta cilt yüzeyi bile onları durdurabilir. Radyum, %90 oranında alfa parçacığı yayar. Aslında direkt temas ile vücut içine çok fazla nüfuz etmezken, ortamda radyum tozu varsa solunum sırasında akciğerlere girebilir veya dudaklara sürülen fırça yüzünden yutulabilir.  Bir defa vücuda girdi mi, ciddi sorunlara neden olur. Zira radyum elementi kalsiyum elementine çok benzer, ikisi de alkali metal grubundandır ve kübik kristal yapılara sahiptirler. Radyum, yutulduğu zaman vücut tarafından kalsiyum gibi metabolize edilir ve kalsiyum yerine sinir iletimi, kas kasılması ve kemik metabolizmasına dâhil olur. Vücutta metobolize olan 1600 yıllık yarı ömürlü Radyum 226, radyoaktif bozunma ile yavaş yavaş radon gazına dönüşür ve radon da solunum ile dışarı atılır. Kemiklere yerleşen kalsiyum, normalde kemik yapısının güçlenmesini sağlarken radyum tam tersini yapar. Oturduğu yerden çevresindeki kemik dokusunu alfa parçacıkları ile bombalar, buradaki kemik dokusunda delikler meydana getirir ve kemiğin erimesine neden olur. Aynı zamanda kemik içindeki iliği de öldürerek kan yapımını bozar.  Radyumlu fırçayı dudakları ile sivrileştiren genç kızların çenelerinin eriyip düşmesine, kemiklerinin durduk yerde kırılmasına, kansızlık ve lösemi nedeniyle ölmelerine şaşırmamak lazım! Dr. Martland, yapılan  incelemelerin sonucunda saat boyayan genç kızların esrarengiz hastalıkların nedeninin radyum olduğu şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit etmişti. Bulgularını 1925 yılında JAMA (Journal of American Medical Association) dergisinde yayınladı. Waterbury fabrikası Radyum Kızları, US Radium’a Karşı Bulguların yayınlanmasını takiben çekişmeli bir hukuk savaşı başladı. Daha önce fabrikada çalışmış, ciddi şekilde hasta olan ve basın tarafından “Radyum Kızları” ismi takılmış olan beş genç kız (Grace Fryer, Quinta McDonald, Albina Larice, Edna Husman ve Katherine Schaub)  Waterbury fabrikasını dava ettiler. Kısa bir süre sonra davaya hastalanmış başka eski çalışanlar da katıldı. Davacılar, kişi başına 250.000 dolar tazminat talep ediyorlardı.  Ancak fabrikanın arkasındaki politik ve maddi destek çok güçlü idi ve dava uzadıkça uzuyordu. Dava sürerken Quinta’nın iki kalça kemiği de kırıldı, Albina tamamen yatalak hale geldi. Edna artık neredeyse yürüyemez hale gelmişti ve fabrikada çalışmayı bırakalı yıllar olmasına rağmen geceleri hala saçları parıldıyordu.  Çene kemiği kopmuş olan Katherine, avukatına  “Eğer 250.000 doları kazanırsam cenazeme bir sürü gül alabilirim değil mi?” diye soruyordu. Son Radyum Kızı Mae Keane, 1 Mayıs 2014’te, 107 yaşında hayata gözlerini yumdu. Dava, çekişmeli bir şekilde üç yıl sürdü, bu sırada davalı genç kızlardan 13 tanesi radyum zehirlemesine bağlı çeşitli nedenlerle hayatını kaybetti. 1928 sonbaharında, dava  nihayet sonuca bağlandı ve jüri US Radium firmasının her bir davalıya 10.000 dolar tazminat ödemesine,  ölene kadar da 600 dolar aylık bağlamasına ve tüm tıbbi bakım ücretlerini de üstlenmesine karar verdi.  İlaveten, radyum boyası kullanımına ilişkin ciddi düzenlemeler getirildi. Undark boyası ise 1960 yılına kadar saatlerde kullanılmaya devam edecekti. Gelelim radyum boyalı fırçayı yalamaktan nefret ettiği için kendisinden beklenen performansı gösteremediği için işten atılan Mae Kaene’ye… 18 yaşında Waterbury fabrikasında saat boyamaya başlayan Mae, birkaç hafta sonra işten ayrılmış olmasına rağmen 30’lu yaşlara geldiğinde tüm dişlerini kaybetti. İlerleyen yaşlarda meme ve kalın bağırsak kanserine yakalanmasına rağmen 107 yaşına dek yaşadı ve 1 Mayıs 2014 tarihinde hayata gözlerini yumdu. “Hepimiz çok gençtik, boyanın ne olduğu hakkında hiç bir fikrimiz yoktu….” Mae Keane   Kaynaklar (Açık Bilim’in kaynakları):
  1. Denise Grady, New York Times: Mae Keane, Whose Job Brought Radium to Her Lips, Dies at 107 
  2. Denise Grady, New York Times:
  3. Nancy Burban, Funeralfund:
  4. Dissident Media:
  5. Ann Quigley, Waterbury Observer:
  6. Martland H.S., Conlon P, Knef J.P.  Some unrecognized dangers in the use and handling of rdioactive substances: With especial reference to the storage of insoluble products of radium and mesothorium in the reticulo-endothelial system.1925;85(23):1769-1776.
  7. Deborah Blum, Wired:
  8. Deborah Blum, Wired:
  9. Deborah Blum, Wired: A Dazzle in the Bones”
http://www.acikbilim.com/2014/12/dosyalar/radyum-kizlari.html  ><><><  Gelelim oyun hakkındaki dedikodumuza: Yukarıda okuduğunuz enteresan ve gizemli konuyu oyun olarak BİR PERİ MASALI - RADYUM KIZLARI adıyla yazan KARDEN KASAPLAR hakkında özgeçmişini oluşturabilmek için herhangi bir yazı bulamadım. Benim anladığım yeni, genç bir yazar. İyi bir konu bulmuş. Eminim daha çok çok güzel oyunlar yazacaktır. Zaten oyuncular da –hikâyenin de gerektirdiğinden- dolayı- gençlerden oluşuyordu. Kurgu ve reji de hikâyeyi oldukça zayıflatmıştı. Özetle: daha iyi olabilecek bir konuydu. Tabii benimkisin dedikodudan ibaret, ciddiye almayın derim. Ne demiştik: Yine de tiyatroya gidin, hayatı tiyatrodan seyredin. MEHMET ÜNAL TAŞPINAR    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kaygan Zemin Arşivi