Hakkı Saygı
ALLAH’I GÖRÜYOR MUYUZ? (2)
HAKKI SAYGI (BABA)
Hücredeki İlim ve Kudret
Dünkü yazımın devamdır. ….Kur’anda ise bu hususlar şöyle ifade edilir: İşte onlar, gayblarındaki (algılayamadıkları) hakikate (nefislerinin Allah Esma’sının anlamlarının bir terkip-bileşimi şeklinde meydana geldiğine) iman ederler. (1)Diğer bir ayette ise: “İşte onlar, Rablerinden (nefislerini oluşturan Esma bileşiminden kaynaklanan) HÜDA (hakikati idrak) halindedirler ve onlar kurtuluşa ermişlerdir.” (2)
İşte bundan dolayıdır ki bizler, bu gerçeği idrak ederek; nefislerimizi oluşturan Esma bileşiminden kaynaklanan HÜDA hakikatınıı idrak ederek, “Amenu Billahi" diyerek, kendi hakikatimizdeki Allah’a, yani “öze” iman ederiz ve “İyyakke na’budü ve iyyake nesta’iyn” diyerek; El Esama ül Hüsna anlamlarını açığa çıkarmak suretiyle tüm yaratılmışlar olarak O’na kulluk etmekteyiz ve bunun farkındalığına ermemiz için O’ndan yardım dileriz.
Buraya kadar açıklamaya çalıştığım ve bizler için çok önem arz eden bu gerçeği, bir de Kur’an ayetlerinde görmeye çalışalım. Kur’an’ın ilk başında okuduğunuz besmele “İsmi Allah” diyor. İsmi Allah olan nedir? İsmi Allah olan yukarıdan, dışarıdan, sizin ötenizden sizi idare eden bir varlık mıdır? Hiç düşümdünüz mü? Kuran’nın şu ayetlerini gördükten sonra konuyu daha iyi anlarız: “Andolsun ki insanı balçıktan; su ve mineral karışımından meydana gelen bir sperm (genetik yapıdan) yarattık. Sonra onu sağlam bir karargahta, bir nutfe oluşturduk. Sonra o nutfeyi bir alaka (genetik yapılı embiryo) yarattık. Sonra alakayı mudga (bir çiğnemlik et) yarattık. Sonra o mudgaya kemikler yarattık, nihayet o kemiklere de et giydirdik ..Sonra onu bir başka (ruhun oluşumu) ile inşa ettik… Yaratıcaların en güzeli Allah, ne yücedir. (3)Bu Kur’an ayetlerini gördükten sonra esas konumuza girebiliriz. İnsanın spermden (genetik yapı), yani balçıktan veya bugünün anlamına göre suyla mineralden meydana gelen bir yapıdan, nasıl meydana geldiğini, buraya kadar yapılan açıklamalardan gördük. Aslında biz bunu biizat yaşamımızda görüp biliyoruz. Ancak bu bilgiler, yaşamımızda bazı gerçekleri ortaya koydu. Bu gerçekler, bizleri etkileyici ve çok önemli noktayı, yani püf noktasını açığa çıkardı.Bazıları insanın spermden, yumurtadan oluşumunu anlatırken,”insanın aslı böyle basit bir yerden geldi. İnsan, büyüklenmesin, böbürlenmesin, insan işte böyle basit bir yerden geldi” gibi ifadelerle insanı basit bir varlıkmış gibi göstermek istemişlerdir.Çok önemli bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum burada. Sperim ve yumurta birleşti, Bu ilk ve tek hücrenin 2+4+6+16 ya katlanarak çoğalması sürecinde dışarıdan bir etki oluyor mu? Soruya, “hayır” diyeceksiniz. Piki bu çoğalan hücrelerin daha sonra çok çok daha fazla yayılması ve belirli organları meydana getirmesi sürecinde dışarıdan etki var mı? Elbette ki, “hayır” diyeceksiniz. İşte dikkatinizi çekmek istediğim çok önemli nokta ve Kur’anın Mümünin suresinin 12, 13. ayetlerinde anlattığı insanın meniden, spermden meydana gelmesi olayının altındaki incelik burada, olayın püf noktası burada. Dışarıdan orayı etkileyen ve tetikleyen hiçbir şey yok. O tek hücrenin içindeki kudret ve ilim, yani bilgi data ve enerji sayesindeki kudret, Allah’ın kudreti, Allah’ın ilmi, oradaki o program, kendi içinde işleyerek bu gelişimi sağlıyor. Bu hususu Kuran'nın şu ayetinde de görüyoruz: De ki "Herkes yaratılış proğram (kendi nizaç ve fıtratı) doğrultusunda fiiller ortaya köysr. (4) Yani hücre adını verdiğimiz yapı, bir bilgi, enerji, ilim ve kudretin açığa çıkışıdır. Bu ne demektir? Bu şu demektir. İnsanın oluşumu kendi varlığındaki Allah ilmi ve kudreti ile meydana gelmiştir. Yani bizim varlığınızdaki tüm hücrelerin zerresi, Allah’ın ilmini ve kudretini ihtiva etmektedir. (5) Dolayısı ile bizlerin Allah’la ilişkiniz, iletimimiz dışarıda bir varlığa, tanrıya değil, varlığımızda, hakikatimizde mevcut olan ilmi ilahi, kudreti ilahiyedir. Eğer varlığımızı Allah’ın bu ilmi ve kudretiyle var olduğuna iman ederseniz ki edersiniz. İşte Kur’andaki Amenu billahi hükmü bu noktaya işaret eder ve bu size pek çok kapı açar. Yani Allah’a tevekkül et derken, dışarıdaki tanrıya tevekkül et değil, varlığındaki ve özündeki ilme, Allah ilmine, Allah’ın kudretine tevekkül et. Bunun anlamı,varlığında senin fark edemediğin o program, o ilim ve o kudret, sana pek çok kapıyı açacak demektir. Dolayısı ile Kuran’ın esas vermek istediği mesaj budur.Bugüne kadar gelmiş resuller içinde en farklı yerde olan, en muhteşem irsal olan, Muhammed Mustafa aleyhi selamın verdiği mesaj, dışarıdaki tanrılarla uğraşma, böyle bir şey yok. Varlığını meydana getiren, varlığının hakikati, orijini, ilmi ve kudretiyle var olan Allah’a iman et demektedir. Öyle ise “Amenu billahi” diyerek, varlığının hakikati olan Allah’a iman et. Çünkü senin varlığının tamamı onun ilim ve kudretinin açığa çıkmasından başka bir şey değildirEğer biz bu şekilde Kur’anı değerlendirmezsek, her halükarda dışarıdaki, ötedeki bir tanrının işleviyle baş başa olduğumuzu düşüneceğiz ki bu çok yanlış bir şey. Her varlığa varlık, her bir hücreden var olan varlık, Allah’ın ilim ve kudretinin orda açığa çıkışıdır. Ve ne tekim bu hücrenin hakikatinde olan ilmi datanın, bir şekilde insan şuurunda açığa çıkışının veya hayvan şuurunun bilincinde açığa çıkışının şekline vahiy denmiştir.Buna örnek olarak “Biz arıya vayh ettik” ayetini gösterebiliriz. (6) Çünkü bu ayet dışarıdan arıya giren bilgiyi değil, onun var oluşundaki ilim ve kudretten bahseder. Dolayısıyladır ki biz Kuran’nın anlattığı sistemin bilebildiğimiz en derin ve ince noktada ve hücrenin içinde ki datanın bütün Allah Esma hünsası olarak bildiğimiz özelliklerin bilgisini ihtiva ettiğini anlamak zorundayız. Sır hakikatinin ilim ve kudret ile meydana geldiği, varlığının Allah’ın varlığı ile kaim ve dayım olduğunu anlamaktadır. Dolayisi ile dışarıdan bir şeyler eklemeyip, hakikatinizdeki Allah’a iman ile yaşamaya çalışalım. İşte o zaman bize cennetin kapıları açılacaktır.(7)
Hakkı SAYGI (BABA)1) Bakara, 32) Bakara suresi 53) Mümünun suresi, 12-134) İsra suresi, 845) Yani Yüce Allah’ın kendisine ait olan; hayat, ilim, duyma, görme, kelam, kudret, irade, meydana getirme, görünme ve bunlara benzer pek çok sıfatlarını insana vererek, onu yer yüzünde kendisine halife yapmıştır.6)Nahl suresi 68-697) Sayın Ahmet Hulisi sohbetlerinden faydalandım.
(Sayın HAKKI SAYGI’NIN İZNİYLE YAYINLANMAKTADIR)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.