Halil Şahin

Halil Şahin

BİR ŞEKİLDE HESAP GÖRÜLÜR

Günlerin birinde yapılan bir toplantıda; Türkiye Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’e ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulmuş. Demirel de soruyu yönelten kişiye; “Bak sana bunu bir fıkrayla anlatayım da pazar neşesi olsun” demiş. İşte size bir Demirel fıkrası: Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Fırına doğru kafasını gizliden çevirmiş, ama dayanamamış. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek görünüyormuş. Karakuşi Kadı, fırıncıya seslenmiş; “Ben bunu aldım” deyince, fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Vermiş, ama az sonra ördeğin sahibi gelmiş: “Hani bizim ördek?” Fırıncı boynunu büküp; ‘Uçtu!’ deyince iş ağız dalaşına, bilahare de kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında; fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca, fena korkmuş ve ortadan toz olmak için kaçmaya başlamış. Elbette Gayrimüslim de peşine düşmüş, kovalıyor... Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, aniden korkuyla çocuğunu düşürdüğü için, bu kez kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmamış mı? Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadının karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sorguluyamağa başlamış. Ördeğin sahibi “Bu adam ördeğimi hiç etti” diye söze başlayarak, sızlanmış. Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş: “Ne yaptın bu adamın ördeğini?” Fırıncı; ‘Uçtu’ demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış. Ördeğin karşısında ‘tayyar’ yazılı, tayyar ise ‘uçar’ anlamına gelirmiş. O halde ördeğin uçması suç değil diye düşünmüş ve fırıncının beraatına karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa da kara kaplı defterden bir madde bulmuş: “Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslim’in tek gözü çıkarıla...” Davacı anlayamamış ve “Ne olacak?” diye sorunca, Karakuşi Kadı: ‘Şimdi’ demiş, fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız! Gözünün pahasını algılayan gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı da bu davadan beraat etmiş. Karakuşi Kadı, çocuğunu kaybeden kadının kocasına da; “Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.” İşin vahametini anlayan adam da şikâyetini anında geri alınca, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Yorgun Kadı bu kez Yahudi’ye yönelmiş. “Senin şikâyetin nedir bre?” diye seslenince; Yahudi ellerini açarak: “Ne diyeyim kadı efendi, adaletinle bin yaşa sen, e mi!” deyivermiş. Demirel, bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek; “Kıssadan hisse: Ananı ‘öpen’ kadı ise, kime şikâyet edeceksin? Bugün ülkedeki durum bu! Anladın mı?” diyor. Bir başka konuşmasıyla da; “Bir gün bunun hesabı anlamadığınız bir şekilde görülür!” demekten kendini alıkoyamıyor. Siyasetin püf noktası işte bu: hiçbir şey yapmadan, kırıp dökmeden, kimseleri incitmeden insanları kanalize ve depolize etmek. Yıllarca böyle oyalanmadık mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi