TBMM’ndeki yemin törenini izledim. Bilindiği gibi yeminin metni şöyle: "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim." Herkesin kendine göre bir izlenimi olmuştur mutlaka. Benim izlenimim şu: Birincisi; bazı vekillerimiz bazı kelimelerde takılıyor/yanlış okuyor. Kelimenin anlamını değiştirecek yanlışlıklar yapıyor: laik İnkılaplarına Gibi. Özellikle inkılap, inkilap olarak okunduğunda anlam bir hayli tuhaflaşıyor. (İnkilap: Köpekleşme demek) İkicisi; Bazı vekiller yeminin ruhuna uygun okuyordu, duyarak, hissederek. Bazıları üstünkörü. YEMİN TÖRENİ İÇİN bazılarına sanki ŞÖYLE DENMİŞ “ OKU GEÇ. Gazete okur gibi okuyup gelin. O yeminin içeriğine inanmanız şart değil, ama kanun zorudur. Yapıp gelin, o kadar.” *** Bu arada Türkiye Gazetesi’nde bir yazı okudum. Benim tam tersimde görüşü var. İmza başlıklı sütununda RAHİM ER “AND” başlığıyla yazmış. “Darbecilerin kaleme aldığı bir anayasada hiç bir kalbi ve vicdani bağlayıcılığı temin edemeyen bir and…” Eh işte. Böyle düşünenler de varmış MEĞER! MEHMET ÜNAL TAŞPINAR