Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

SOSYAL BİRLİKTELİK

Toplumumuz açısından geçmişteki ve bugünkü aile hakkında çeşitli bilim dallarının bakış açısıyla çok şey yazılıp, çizilip söylenmiştir. Bundan böyle de aynı yönde gelişmeler, serzenişler olacaktır. Zira cemiyetin çekirdeği kabul edilen en küçük müessese negatif ve pozitif yaklaşım sahiplerinin hedefinde yer almaktadır. Duruş noktası düşüncenin istikametini belirlemenin yanı sıra yönlendirmektedir.

Eskide kalanların hatıra olmasından ziyade hasrete dönüşmesi bugüne cevap verememek olduğu kadar yarınların da kaybına sebep olmaktadır. Üretim yerine yad etme alışkanlığı, fantastik bir çıkış noktasında takıldığından zaman kaybına sebep olmaktadır. Zira dünden bugüne ulaşan ile yarınlara uzanılabilecektir. Bağlar bugünde kaybolduğunda yarınlara ulaşılamayacak ortada hafızalarda işgal ettiği yerle, fantastik anıt bir mezar kalacaktır. Gelinen noktada sosyolojik, psikolojik, tarihi, ahlaki, kadim değerler açıdan aileye dair söylenenler bitecek gibi değildir. Hattı zatında bu husus olup bitmiş tükenmiş bir aileden ziyade müessesenin hali hazır durumuyla ilgilidir. Gücün, dirayetin, birlik, beraberlik, her alanda omuz omuza mücadele, huzur, nesillerin dünyaya gelmesi - yetişmesi - yetiştirilmesi, dayanışma temelinden gelinen yer çok kimseyi endişeye sevk etmektedir. Ortaya atılan yorumlar endişeleri yok etme yerine, konunun karmaşıklığını daha da artırmaktadır. Yeni şeyler üretilemediğinden, geçmişte varlığı kabul kabullenilen hususlar, hasrete dönüşmektedir. Karanlıkta kalınmışcasına çırpınılması, çare aranması, gayret sarf edilmeden sağlıklı, başarılı, huzurlu, sakin, zevk - sefa içinde ve mutlu olunma peşinde gidilmektedir. Bu yüzden bir türlü son söz söylenememektedir. Sıralanan hususlara, emek ortaya koymadan ulaşmak hiç mümkün değil iken, tesadüfen ortaya konan emsallerin bir dönemleri rol kahramanlığına dahil edilmektedir. Önceki ya da sonraki durumlarına odaklanılmamaktadır. Kalıntıya dönüşmemesi İslam dininin yalana dahi izin verdiği yegane müessesedir. Hayat veya ömür denilen kavram, bir nokta olmayıp inişli - çıkışlı uzun bir yoldur. Kazanım elde edebilmek için mutlaka alt yapının hazırlanması gerekmektedir. Miras kalanın muhafazasına hazır olunamamaktadır. Haliyle kolaycacık gelenler aynı yolu izleyerek adeta bir sabun köpüğü gibi elin üzerinden kayıp gitmektedir. Haliyle aile müessesenin tesisinden öncesinden itibaren çok çetin bir mücadeleye hazırlık olduğu kadar, ortaya çıkması muhtemel tehlike ve tehditlerin bertaraf edilmesi için de bilgi - enerji donanımına sahip olunması lazımdır. Sarsıntı her zaman dış kaynaklı olmayıp iç sebepli de olabilmektedir. Bu çoğunlukla görmezlikten gelinmekte, çizik ekonomikse erkeğin, zafiyetse kadının sırtına yüklenmektedir. Diğer hususlar dikkate alınmaksızın tek düze bir yürüyüş gerçekleştirilmektedir. Yukarıda ifade edildiği üzere her hangi bir alanda kazanım elde edebilmek, gerçekleştirildiğinde onun korunması daha da geliştirilmesi için mutlak surette hazırlık yapmak gereklidir. Neşeli, eğlenceli tarafın ilk başlarda görülmesi inişli çıkışlı uzun yolculuğun kalan kısmında mutlak surette enerji noksanlığına sebep olacağı ortadadır. Yolculuk sadece çalışma odaklı görülme yerine tam anlamıyla bir beyazperde misali bir çok rolleri üstlenmeyi zorunlu kılmaktadır. Başrolün diğerlerine nazaran daha fazla çaba gerektirdiği ortadadır. Müşterek değerlerin bir arada toplanabilmesi fırsatının verilmesi gerekmektedir. Bunun havuzu kesinlikle aile müessessi olmalıdır. Aileye dayanmayan hiçbir kazanım kalıcı olamaz. Etrafta oluşacak çıkar sahipleri ele geçirecek bir menfaat kalmadığında başka havuzlara yönelmekte tereddüt etmemektedirler. Ailenin sürekliliğinde geleneksel olduğu kadar olmazsa olmaz kavramlar bulunmaktadır. Onları tanımlayarak, kesin çizgiler ortaya konulup yola çıkılmalıdır. Aksi takdirde herkesin bir hikayesi olduğu gibi, birinin başkası ya da başkaları üzerinde de hesapları olabilmektedir. O hesapların çok iyi takip edilememesinden dolayı taraflardan birisi girdabın içinde düşebilmektedir. Bunun adını da iktidar olarak ifade edebilmektedir. Bu yüzden ince hesaplardan ziyade kalın çizgilerin belirlenmesinde fayda vardır. Hatırdan uzak tutulmaması gereken bir hususta çizgiler ne kadar kalın olursa olsun noktalardan oluşmakta olup, aynı şekilde çizgide beliren noktalar büyüyüp parçalanmayı ortaya koymaktadır. Her şeyden evvel fedakarlık ile özveri kavramlarının çok iyi bilinmesi, gerekli olduğunda gerektiği kadar gerçekleştirilmesi hayal kırıklıklarının de önüne geçecektir. Karşılık beklenmesi durumunda çoğunlukla bunu karşısında olan görmemekte, bir müddet sonra da hayal kırıklıkları ardı ardına sıralanmaktadır. Yaşanmakta olan geleceği karanlık göstermekte ki geçmişteki ailenin özlemi dillendirilmektedir. Ailenin birlikteliği biyolojik ya da fiziksel anlamdan öte bir mahiyet taşımaktadır. Diğer canlılardaki cihetinde her hangi bir değişiklik mevzu olmaması da bunun göstergesi olarak kabul edilebilir. Beyinsel birliktelik hatta birlik olarak düşünülmelidir. Zira orada birden fazla tarafın kabulü bugün olmasa bile yarın parçalanmanın işareti olarak kabul edilmelidir. Gelişip uçup gitmelere zemin hazırlanmadığında ise çöküş de başlar. Hızla gelişen ve değişen dünya açısından bakıldığında her birey kendi başına yepyeni ayrı bir dünyayı simgelemektedir. Müesseseye katılımların azalması, uçuş anlamında olmayan parçalanmaların artması duygusal durgunlukla beraber soğukluğu da gün yüzüne çıkartır. Birlikte ileriye yönelik hamleler silinmeye başlar. İleriye doğru adım atamayanlar mevcudu korusalar bile zaman bakımından zararda olduklarından sonradan fark edilen kaybın telafisi mümkün olamamaktadır. Zira akıp giden zamanı ne durduran, ne de geri döndüren çıkmıştır. Babanın, annenin bilindik geleneksel misyonları yerine ihtiyaçları karşılayan bir ATM cihazına dönüşmüş olması, çocukların da sanki dünyadan kopukçasına adam olasın diye gönderildiği okullar ama bilinçli ve bilinçsiz caydırıcılar. İnsanlar, sistemler ve onların hiçbir zaman karşılanamayan ihtiyaçları tarafından kurulan tuzaklar. İnsanoğlu bir başka insanoğlunun kurduğu tuzağı bertaraf edebilecek beyin yapısına sahiptir ancak bu defa o beyin yapısının işleyişini engelleyici sistemler harekete geçmekte ve geçirilmektedir. Ailenin bir arada olabileceği kültürel aktivitelerden kitap okuma devri nostaljiye takılmıştır. Filmlerde bile artık garip karşılanmaktadır. Maça gitmek de daha ziyade erkek bireylerin onlar da aynı ekibe taraf olmuşlarsa. Farklı renklere gönül vermek aile içinde kavga sebeplerine dahil olmuş durumdadır. Geriye kalanlarda da bu tür ikilemler dikkati çekmektedir. Çetrefilleşen kişiliklere hitap edecek film bulmak da kolay olmasa gerektir. Bu tür yapımlar kasa bakımında kazanımlı olmasa bile toplumda mühim bir ihtiyacı karşılayacağından belki de en önemli karı sağlamaya vesile olacaktır. Çok değil beş kişilik bir ailenin sinemaya gitmesi için alternatiflere baktığımızda o ailenin liderleri çocukken ki alternatiflerle bugünkü alternatiflere bakıldığında ülkenin gelişimi sinema sektörüne de yansımış olmaktadır. Gelinen noktada rahatsızlar bulunsa da yola erken çıkanlar artıları, sonradan kervana dahil olanlar ise eksileri dillendirmektedirler. Belli sınırlar dahilinde de bunu olumlu karşılamakta büyük faydalar bulunmaktadır. Kültürümüzün içinde yer almıyor gözükse de yıldönümlerinde, doğum günlerinde küçük bir yaramazlık yapmak için, perde olmaktan uzaklaşan alış-veriş merkezlerine sıkıştırılan sinemalarda sosyal birlikteliğe fırsat tanımak, sektöre değil aileye verilmiş kredidir. Aile içindeki kopuklukta haklılığı ortaya koyacak müdafaacı savunmalara girmek inanılmaz derecede tehlikeli sonuçların ortaya çıkmasına sebep olabilecektir. Koşuşturmacanın bitiminde aile huzuru bir şekilde sağlanmalıdır. Bireylerden en az birinin sürdürmek zorunda olduğu mesaisi, diğer birinin onların sağlıklı enerjilerini sağlamakla görevli bulunduğu mesai sınırı bulunmayan mutfaktaki faaliyeti, birinin kendi arkadaşlarıyla önceden planladığını ifade ettiği programı, birinin yerine getirme ödevi, diğerinin de başını bile kaldırmadığı bilgisayar bağımlılığı söz konusudur. Aile fertleri kendilerini kandırırcasına, diğerlerine büyük haksızlık yaptığının farkına bile varamamaktadır. Haksızlıktan elbette tatmin edecek bir sonuç çıkmayacağı gibi herkesin birbirini ret ve rencide edici kalıcı hasarlar meydana gelmektedir. Durumun giderek kötüleştiği düşünüldüğü bir ortamda empati yapabilmenin en kolay yolu diğerlerinin ruh halini ortaya koyan rolün görülmesi sinemanın faydalarındandır. Burada da başrolü üstlenen ile paylaşanların bir fedakarlığı söz konusudur. Böyle bir fedakarlık ile aile zorlama ile de olsa birkaç saatliğine bir araya gelmiş, sosyal birlikteliğini gerçekleştirmiş olmaktadır. Sosyal birliktelik sağlandıktan sonra müşterek enerjinin çok daha yüksek olacağı, iletişimin kuvvetleneceği, safların sıklaşacağı kesindir. Sık saflar halinde yol alan bir müessesenin kat edemeyeceği bir mesafe bulunmamaktadır. Sinemadan bu şekilde yararlanması geçmiş mahzurların en azından bir kısmının giderilmesi gibi bir sonuç verecektir. Filmin konusu da oldukça mühimdir. Matematik, Fizik, Felsefe evrensel değerlere sahip kimliği geliştirirken, tarih de milli kimliği geliştirir. Sinema bunların her ikisini bütünleştirebildiği takdirde sadece sosyal birlikteliği gerçekleştiren aileye değil, bütün topluma haliyle beşeriyete karşı uzun vadeli hizmetini de gerçekleştirmiş olacaktır. Sinema sektörünün de burada bir anlamda fedakarlık yapması gerekmektedir. Sınırlı da olsa mevcut desteklerle bu topraklardan aldığımızı yine bu topraklara vermemiz kuralı işletilemediğinde her cephede yok oluş kaçınılmaz olacaktır. Doç. Dr. Turan AKKOYUN Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20