Hüseyin Öztürk
ALGI OPERASYONU
Efendim son zamanlarda muhalefet partileri ve güdümündeki basın yayın organlarında sıkça dillendirilen bir slogan var; "Hükümet Algı Operasyonu Yapıyor!"... Yani Türkiye'de hükümetle alakası olan veya olmayan her güzel veya kötü şeyin, bir şekilde hükümetle ilişkilendirilmesi sonucu bu cümle sloganik bir hâl almıştır. Bir film izliyoruz; "Hükümet bu filmle algı operasyonu yapıyor!" Bir şarkı dinliyoruz; "Hükümet bu şarkıyla algı operasyonu yapıyor!" Hâkim-Savcılarımız bir karar veriyor; "Hükümet bu kararla algı operasyonu yapıyor!" ..... Göreceksiniz, çok yakında yağmur, dolu, kar bile "Hükümetin bir algı operasyonu..." olacak yağacak muhalefetin başına. Bu böyle olmaz! Siyâset bu değil! Muhalefetlik bu değil! İktidar erkinin yaptığı icraatlara mukâbil, alternatif çözüm yolları bulmak ve sunmaktır muhaliflik. Yapılan köprüye, okula, hastaneye, yola, havaalanlarına...vs karşı engel olmanın adı dünyanın hiçbir ülkesinde "muhalefetlik" değildir. Ve malesef 13 yıldır muhalefetsiz yönetilen bir ülkede yaşıyoruz. Bu iyi birşey mi? Kesinlikle değil! Eğer muhalefet, muhaliflik vazifesini yapamaz ise, iktidar görevini farklı şekillerde kullanır. Meselâ ülkenin tüm yargı, yasama, yürütme, emniyet, basın-yayın organlarını ele alır ve etkisi asırlarca sürecek bir yönetim şekli oluşturur. Sizde böyle gelen geçen trenleri seyreder durursunuz... Diktatörlükten bahsetmiyorum. Ülkemizde şuan bir diktatörlük vardır ama kesinlikle iktidar partisinde değildir. Çünki, parti tüzüğünde "3 dönem siyâset yapma" kâidesi bulunan bir partinin geçmiş veya gelecekteki hiçbir lîderine "Diktatör" diyemezsiniz... Parti tabanının en sevdiği ve lîderliğe yakıştırdığı her ismi partiden ihrâc eder, yerinizi dolduracak tek kişi koymaz iseniz, işte o zaman diktatörlük yapmış olursunuz. Bunun bedeli de, partinin bölünmesiyle veya kepenk indirmesiyle sonuçlanır. Ama partiler fâni, dâvalar bâkîdir. Falanca parti kapansa da, dağılsa da o partiye gönül vermiş insanların dâvası ölümsüzdür... Geçtiğimiz gün Ege Üniversitesi'nde şehîd edilen Fırat kardeşimizin de bir dâvası vardı. Ülkücüydü. Her ülkücü gibi ülkesini ve milletini, her nevî fiili veya fiziki tehditlere karşı koruyup-kollamayı kendine vazîfe edinmiş değerli bir kardeşimizdi. Tekrar tekrar Allâh'ımdan rahmet diliyorum. Bu cinâyetin dâvası gizli yürütüldüğü için kimler tarafından şehîd edildiğini bilmiyoruz... Değerli okurlarım, dikkat ettiyseniz gündemdeki olayları ânında değil de, aradan 6-7 gün geçtikten sonra değerlendirmeye özen gösteriyorum. Çünki, işlendiği gün bir olay hakkında fikir yürütmek yanıltır insanı. Bu nedenle, yazmış olduğum bir yazıyı 6-7 gün sonra tekzip etmek te istemiyorum. Herkes konuşsun, herkes yazsın ve bir görelim bakalım olay nedir, nerelere uzanacak? Fırat kardeşimizin şehîd edilişini de kuşbakışı izledim ve maalesef vefâtının provake edilişini gördüm. Bu, basit bir kavga cinâyeti kesinlikle değildir. Herkes Fırat kardeşimiz için sokaklara döküldü ve hemen hemen tüm vilâyetlerimizde gıyâbî cenâze namazı kılındı. Buraya kadar eyvallah! Herşey normal. Fakat geçtiğimiz gün Malatya'da meydana gelen bir kaza sonucu 4 askerimiz şehîd oldu. Peki sokağa dökülenler oldu mu? Hayır! Gıyâbi cenâze namazı kılındı mı? Hayır! Gazete veya televizyon karşısına geçip, beyânlarda bulunan oldu mu? Hayır! Eğer 4 askerimiz pkk tarafından şehîd edilseydi yer yerinden oynayacaktı. Hâla, şehîdler üzerinden pkk'nın ayakta ve canlı tutulmak istendiğini büyük bir ibret ve ızdırâp ile seyran eyliyoruz. Kezâ, şehîdler üzerinden Türkler'le Kürtler'in karşı karşıya getirilmek, sokağa dökülmek istendiğini de... İşte ülkemizde on yıllardır yapılan en kirli ve en acımasız algı operasyonu bu değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.