- ZORUNLU BES (BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ)
Bilir misiniz, bir zamanlar ZORUNLU TASARRUF TEŞVİK FONU vardı. (Devletin iktisadi karar birimlerine vergi gibi çeşitli kesintilerle istekleri dışında yaptırdığı tasarruf. Yıllarca, çalışandan işçiden, memurdan, dar gelirli kesimden ve (şayet yatırdı ise) işverenden cebren alınan, devletin bir nevi ödemelerini yapabilmek için halktan zorla borç alması sonucu oluşan 11 milyar dolarlık fon.
İnternetten aldım; şöyle yazmış birisi:
1980 li yıllarda başlamış, devletin kendine kaynak yaratmak için attığı çalımlardan biri..maaşınızdan bir miktarını keser, ''seni tasarrufa teşvik ediyorum, sen bilmez harcarsın...'' gibi bi de kılıf uydurmuştur..sonrasinda bu fonda katrilyonlar birikir, birikir ama kağıt üzerinde aslen bu para kara deliklerde harcanıp gitmiştir, 2000 mayısından itibaren devlet kılıfa bi kılıf daha takar olayın adını değiştirir.. soyle de denebilir "namez change but fucking goez on"
Geçmiş Yıllarda Çalıştığım İşyerleri Kapalı Ne Yapabilirim? Dediğinizde ise
“Bu Durumdaki Hak Sahiplerine İşyerlerince Bildirilen Ve Bankamız Kayıtlarına İntikal Eden Tutarlar Üzerinden Ödeme Yapılacaktır.” Cevabını aldınız. Firma yatırdı ise…
Özetle:
BES, sigorta şirketlerini ihya eder, tasarrufçuyu değil.
Şahsıma bir girdim güle oynaya; çıkıncaya kadar (muhatap bulamadığım süreleri saymıyorum), çıktıktan sonra paramı geri alıncaya kadar neler çektim, ne kadar bekledim…
Çünkü Tasarruf Teşvik’te de hakedenler bile alırken neler çekti, ben biliyorum. Ufak bir yazım hatasında bile Ankara’da Ziraat Bankası’nın peşinde git-gel olmuştuk bir zaman.
- İŞ ALEMİNİN KAYGILARI/KORKULARI
- Kayyum Yasası: Basit bir mevzuda açık yakala, hemen bir kayyum heyeti… Kırk yıllı firma sahibi kenara.. Ciddi bir raptı zapt olmalı kanunda. Bu konuda TÜSİAD da çalışmalıdır.
- İflas Ertelemeler: Çok kolay iflas erteleme kararı verirse mahkemeler, fırsatçılara gün doğuyor. Çok firma yararlandı İFLAS ERTELEMEDEN. Alacaklı olan çok firma da bu sayede yandı, gitti. Çeki düzen verilmezse iyi niyetli tüccarın hali perişan.
(Bendeniz de iflas ertelemeden kurban olanlardanım.)
- Çek Kullanımdaki Sorumsuzluklar: Çek, artık senetten bir farkı olmayan, sadece alacağını (Karşılıksız çıkmışsa alamayacağını da denebilir) gösterir bir belge haline geldi. Ödenirse, ödenir, ödenmezse, vay haline… Acil çözüm!
- Protestolu Senetler: Senetten hiç bahsetmesek daha iyi. 1950’leri hatırlıyorum: Dedemin defteri alacak hesaplarıyla doluydu. Ne senet, ne sepet. “Gönder” derdi, gönderirdi dedem. Zamanı geldiğinde ödeyemediyse gelip özür diler, birkaç gün sonra başkasından bulup öderdi müşterisi. Şimdi imzasını bile inkar edenler var.
- RUSYA KRİZİ NEDENİYLE RUS TURİST %50 AZALMIŞ
Turizmciler her ne kadar Rus 1000 Dolar harcıyor, Arap 3000 Dolar diye bahsetse de turizmdeki bu düşüşün turistik bölge ticaretine ket vurduğu belirgin.
Bu yüzden hükümet bayram tatilini 9 güne çıkardı.
Yerli turist bekliyor oteller ve o yörelerin esnafı.
Arayı kapatabilecek mi, bayramdan sonra göreceğiz.
- OBAMA Linkedin’de İŞ ARAYACAK
(Habertürk 21.6.2016)
Ya işsiz kalırsa?
“Ya evde yoksan” der gibi oldu bu da.
İnsan Kaynakları yöneticilerine duyuralım.
Ya da biraz gülelim mi?
- VERGİDE 15 GÜN PİŞMANLIK SÜRESİ GELİYOR.
Tapu harçlarında (Tabii alım/satım arasında vergiye tabi fark varsa gelir vergisinde) ve kira gelirlerinde kayıp kaçak önlemeye yönelik çalışma.
Devlet Bahçeli ne yapacak, merak konusu doğrusu. Olmayacak iler açtı Meral Akşener ve diğer karşıtlar. Genel Merkez bir çalım atabilecek mi, merak konusu bu. Yoksa Bahçeli parti başkanlığını mı bırakacak? Bu olasılık zayıf. Partiye başkan olanlar bizim ülkede “pazara kadar değil, mezara kadar” gider. Genel Kurulu bekleyeceğiz. Hatta belki iki genel kurulu!
İstanbul (Erkek) Lisesi öğrencileri başlattı ilk kez. Mezuniyet töreninde
okul müdürünü protesto için arkalarını dönerek başladı bu eylemler. Birçok liseye yayıldı.
''Şu okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim" sözü Abdülhamit'in Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Haşim Paşa'ya aittir. [Latife amacıyla söylenmiştir.]
20'nci yüzyılın başında Osmanlı eğitimine yön vermek isteyen bu aydın fikirli ve özgürlükçü paşanın "galat-ı meşhur" hale gelmiş yukarıdaki sözü gerçeğin ta kendisini yansıtır. (Yılmaz Karakoyunlu)
Aşağıdaki kısmı (Hürriyet Pazar/19.6.2016)’dan aynen kopyaladım:
Peki, liselilerin akademik başarısı ne durumda?
İstatistik ve davranış bilimi uzmanı Prof. Dr. Selçuk Şirin: “Kendisi G20 ülkesi olan Türkiye’nin gençleri OECD tarafından yapılan ve tarafından yürütülen PISA sınavlarında ne Türkçe’de, ne Fen Bilgisi’nde ne de Matematik’te ilk 40 ülke arasında yok.” [var demesi gerekirdi. Ah Hakkı Devrim, ah.]
Abbas Güçlü: “Son yıllarda işsizlik sıralamasının en başında üniversite mezunları yer aldığı için üniversiteye talep giderek azalıyor. Son birkaç yıldır, her yıl en az 150 bin kontenjan boş kalıyor. Yıldız takımlarımız sporcu bulamıyor çünkü hemen hepsi dershanelerde ya da sınav peşinde koşuyor. Sınav sektörüne harcanan para bir araştırmaya göre yılda 10 milyar dolar! Sonuç? Geçen yıl LYS’de 40 Fen sorusunda Türkiye ortalaması 2,5’ti!
GÜLER SABANCI “Çok çalışın ama hayatı ıskalamayın” diyor. (Gazetelerden)
Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Güler Sabancı ne kadar okumuştu?
Google, Ipad, Amazon’un sahipleri ne kadar okumuş? Başarı ve okumanın ilişkise nedir?
Başka bir habere gidelim biz.
- HAİNLİK YAPANLARIN ÇOĞU ÜNİVERSİTELİ
Mehmet Özhaseki ( Çevre Bakanı).
Birkaç bölüm yukarıdaki sözü yenilemek mi lazım?
''Şu okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim”
Sırası geldiyse…
Bir de hikaye anlatalım.
Çok dinlemiş olabileceğiniz bir hikaye olabilir ama yeri geldi gibi:
Amerikan üniversitelerinin bir âdeti var. Her yıl, her üniversite kendi
alanında çok sivrilmiş bir önemli ismi mezuniyet konuşması yapmak üzere
davet ediyor. Aşağıda, bu yıl, Yale Üniversitesi mezuniyet törenine davet
edilen Oracle bilgisayar şirketinin kurucusu ve genel müdürü Larry
Ellison’un şaşırtıcı, hatta şok edici konuşması var.
’Yale Üniversitesi mezunları, daha önce böyle bir giriş görmediğiniz için
özür dilerim ama benim için bir şey yapmanızı istiyorum. Lütfen, etrafınıza
iyi bir bakın. Solunuzdaki sınıf arkadaşınıza bir bakın. Sonra sağınızdaki
sınıf arkadaşınıza bir bakın. Ve şimdi şunu aklınıza koyun: Bundan beş yıl
sonra, on yıl sonra, hatta otuz yıl sonra, solunuzdaki kişi hiçbir şeyi
başaramamış olacak. Sağınızdaki kişi de aslında hiçbir şey başaramamış
olacak. Ve siz, ortadaki? Ne bekliyorsunuz? Siz de başaramayacaksınız.
Aslında bugün şöyle bir etrafıma baktığımda parlak gelecek için yüzlerce
umut ışığı göremiyorum. Yüzlerce değişik endüstride liderliği ele alacak
kişiler de göremiyorum. Görebildiğim tek şey, geleceği başarısızlıktan başka
bir şey olmayacak yüzlerce insan. O kadar.
Sinirlendiniz. Bu anlaşılabilir bir şey. Ben, Lawrence ’Larry’ Ellison
üniversite terk, kim oluyorum ve bu yetkiyi nerden alıyorum ki, ülkenin en
prestijli yükseköğrenim kurumunun bu yılki mezunlarına böyle şeyler
söyleyebiliyorum? Bu yetkiyi nereden aldığımı söyleyeyim: Çünkü ben,
üniversite terk ve dünyanın en zengin ikinci adamıyım. Siz değilsiniz.
Çünkü Bill Gates, o da üniversite terk ve dünyanın -şimdilik- en zengin
adamı. Siz değilsiniz. Çünkü Paul Allen, o da üniversite terk ve dünyanın en
zengin üçüncü adamı. Siz değilsiniz. Başka örnekler de var. Mesela Michael
Dell, o listede 9 numara ve yukarı doğru hızla tırmanıyor, o da üniversite
terk. Ve siz o listede hâlâ yoksunuz.
Şimdi çok kızdınız. Bu da anlaşılabilir. O halde biraz da egolarınızı
okşamama izin verin. Pekçoğunuz burada dört ya da beş yıl eğitim gördünüz.
Önünüzdeki yıllar için epey iyi bir eğitim aldınız, bilmeniz gereken pekçok
şeyi öğrendiniz. İyi çalışma alışkanlıkları edindiniz. Burada size o
önünüzdeki yıllar boyunca yardımcı olacak bir sürü insan tanıdınız, onlarla
bağlantı kurdunuz. Ve hayat boyunca yanınızdan ayrılmayacak bir kelimeyle
güçlü bir ilişkiniz oldu burada: Terapi. Bunların hepsi güzel şeyler. Ama
gerçekte, o kurduğunuz arkadaşlık bağlantılarına fena halde ihtiyacınız
olacak. O çalışma alışkanlığına ve ’terapi’ye de ihtiyaç duyacaksınız hayat
boyu. İhtiyacınız olacak, çünkü üniversiteyi terk etmediniz. Dolayısıyla
asla dünyanın en zengin insanları arasına katılamayacaksınız.
Elbette, belki de listeye 10 ya da 11. sıradan, Microsoft yöneticisi Steve
Ballmer gibi, girebilirsiniz. Ama herhalde onun kimin için çalıştığını
söylememe gerek yok, değil mi? Sadece kayda geçsin diye söylüyorum, o da
zaten master sınıfından terk. Biraz geç kalmış anlayacağınız. Son olarak,
herhalde bazılarınız ya da umarım bu konuşmadan sonra çoğunuz kendi
kendinize soruyorsunuz: ’Yapabileceğim bir şey var mı? Bir umudum var mı?’
Maalesef hayır. Çok geç kaldınız. İçinize çok şey dolduruldu, siz onlara
bakıp çok şey bildiğinizi sanıyorsunuz. Artık 19 yaşında değilsiniz.
Eveeet, şimdi gerçekten çok kızdınız. Bu anlaşılabilir bir şey. Belki de şu
an, size bir umut ışığı vermenin, bir çıkış yolu göstermenin tam zamanıdır.
Hayır, 2000 mezunları size değil. Siz kaybettiniz. Sizi, yılda 200 bin
dolarlık komik maaş çeklerinizle baş başa bırakıyorum. Üstelik o maaş
çekinin üstünde sizden birkaç yıl önce okulu terketmiş birinin imzası
olacağını söyleyerek. Öğütlerim size değil daha alt sınıfta okuyanlara. Size
söylüyorum: Hemen ayrılın. Daha güçlü söyleyemem: Ayrılın. Hemen toplayın
eşyalarınızı ve fikirlerinizi ve bir daha geri dönmeyin. Terkedin. Her şeye
yeniden başlayın. Size söyleyebileceğim tek şey, o başınızdaki kepler ve
kıyafetin sizi aynen şu güvenlik görevlilerinin beni kürsüden aşağı çektiği
gibi...’
- ONUNCUYIL MARŞINI YASAKLAMA
Nasıl oluyorsa…
Bolu İl Milli Eğitim Müdürü YUSUF CENGİZ Onuncuyıl Marşının çalınmasını yasaklamış. 2023 Marşını bekliyor hazret.
Benden yorum beklemeyin. Siz yapın kendi yorumunuzu.
Siz yapın!
İncik cincik meselelerle uğraşmayalım. Ne kaldı 2013’e?
- SPORSEVERLER (demeyelim) FUTBOSEVERLER AYAKTA
Fatih Terim’in ve Arda’nın Primlerinden… ta nerelere kadar uzattılar mevzuyu.
Yani hiç yenilmemeli mi Milli Takım? Daha fanatikler için şöyle diyelim: “Bütün maçları bizim takımlar kazansın.”
Heyecanı kalır mı? Nasılsa yeneceğiz, maça gitmeye bile gerek yok o zaman.
Hem belki bu akşam (21..Haziran 2016-Saat:20.33 şu anda) “yırtarız formalarımızı”.
Maçı kazanarak yani. Hiç olmadı mı?
Hadi, rasgele!
Ben bu yazıyı tamamlayamadan maç bitti: 2-0 galip geldik.
Şimdi Fatih Terim’e, Arda’ya yazanlar ne diyecek acaba?
Utanırlar mı dersiniz?
Hâlâ aynı teraneden mi giderler?
Yarından sonra göreceğiz.
Hadi bakalım.
Geceyarısı kalkıp maçlarını seyrederdik. (Saat farkı nedeniyle)
Müthiş bir adamını (Sadece Amerika değil) kaybetti İslam Alemi ve Dünya. Gerçek bir efsaneydi.
Ruhu şad olsun.
Şimdi Türkçe yanlışlarımızı kim düzeltecek?
- BAYLAN PASTANESİ KURUCUSU HARRY LENAS ÖLDÜ
Baylan Pastanesi'nin sahibi Harry Lenas diplomalı pastacı 85 yaşında hayatını kaybetti.
Baylan’ın KUP GRİYE’si meşhur. Mucidi Harry Leans.
Kadıköy’de Baylan’a oturduğumda sormuştum. Garson Kup tavsiye etti. “Ne ki?” dedim. Sonra… Bir kere de siz tadın, tatmadıysanız Kadıköy’e gelirseniz.
Bazı mesleklerde mucitler var; bizim Afyon’un kaymakşekerinin mucidi Salih Şeker gibi.
Şairler, yazarlar, sanatçıların buluşma yeri Baylan.
- AGÂH (KUYUCU) DA VEFAT ETTİ
Afyon Lisesi’nden bir arkadaşımız (AGÂH KUYUCU) da bir yıldır savaştığı hastalığa yenik düşmüş.
Sanırım 1985 yılıydı. Altıyol’daki ofisindeyiz. Yeni yaptığı inşaatı göstermek için Moda’ya götürdü bizi. Hilmi (Kuyucu. Kardeşi). O zamanlar için çok modern bir bina idi. Müteahhitliğini yaptığı binaydı. Otoparkından, görüntülü diyafonlarından, otomatik jaluzilerine (vs. vs.) kadar anlattı. Hilmi ile matbaası nedeniyle fatura vs. basımı konusunda iş yapardık.
Ne zamandır görüşmedik.
Arkadaşlar birer birer terki diyar ediyor.
Agâh’a Allahtan rahmet diliyorum.
- İSRAİL-TÜRKİYE YAKINLAŞMASI
İmzalar atılıyor (21.6.2016 Sabah)
Sağımız solumuz belli olmuyor.
Hadi hayırlısı.
Firuzağa’da bir Koreli esnaf. Ramazan (içki) bahanesiyle bakın. Teferruatları takip ettik basından.
Baskın basanın MI?
Bu son MU?
İşin özü şu cümlede:
Koreli: “İyi de beni niye dövdüler?” demiş.
En iyi ifadeyi Cumhurbaşkanı yaptı bu defa (Mealen): “Olmaz böyle şey, olmamalı.”
İyi dedi.
Ansiklopedi.
Görmedim henüz. Kitabın her türlüsüne sevgiyle, sevinçle yaklaşırım. Çok kapsamlı (imiş), çok kişinin bu konudaki yazısını okudum. Cumhurbaşkanı da bizzat tanıtımını yapmıştı.
En yakın zamanda bir İSTANBUL KİTAPÇISI’NA gideceğim.
- BİR DE SARRAF MESELESİ VAR
Amerika’daki mahkeme safhalarını takip ediyoruz ya…
Merak edenler varsa: Ertelenmiş.
Anlaşamadılar hâlâ.
BÜYÜK İKRAMİYE YİNE, YİNE VE YİNE AANKARA YENİMAHALLEYE ÇIKIYOR
(3 YILDA 17 DEFA)
ŞİMDİ DE 1,4 MİLYON TL. SAYISALDAN
NASIL OLUYOR BU İŞ?
Haydaaa!
Ve hemen aklımıza CHP Milletvekilinin ATİLLA KART’IN sorusu geliyor.
Ama Milli Piyango affetmiyor (!) dava açıyor. Kazanıyor. Üstüne üstlük Milletvekilinden tazminat kazanıyor.
“SORMAYACAKTIN” MI DEMEK BU?
Peki, sizin aklınıza ne geliyor bu konuda?
Şeytana uymayın!
Tazminat kaybedersiniz sonra.
Ben mi?
Olmaz öyle şey!
Şeytana uydurmayın.
- GEZİ’YE KIŞLA, TAKSİM’E CAMİ, AKM’YE OPERA
Bunun altından yeni Geziler mi çıkar, bu bir inatlaşma mı, yoksa BÖYLE Mİ OLMALI?
DOĞRUSU BU MU?
Sıkıntılı meseleler!
- ARTIK SERİ KATİLİMİZ DE VAR
Ve seri halde takip ettik iki haftadan fazla zaman.
Teferruatlıca herkes biliyor nasılsa. Başka bir polisiye olayı hatırlatayım ben yaştakilere:
Yıl 1961 NECDET ELMAS ilk banka soygununu gerçekleştirdiğinde de gazetelerden günlerce takip ettiğimiz olay aklıma geldi.
- POLİSİYEDEN HOŞLANIR MISINIZ?
Mayıs-Haziran sayısı. İki aylık dergi. Polisiye konulu. Pipo, şapka, 221B herşeyi anlattı sanırım: Sherlock Holmes.
(Ekşi Sözlük’ten alıntılayarak anlatalım:
Sherlock Holmes Müzesi:
Sherlock Holmes'un evi şeklinde döşenmiş ve 221b Baker Street adresinde ikamet etmekte olan binadır kendisi. bir de hemen yanında bütün paranızı harcamak isteyebileceğiniz muhteşem bir hediyelik eşya bölümü vardır ki eve çıkış biletinizi de burdan alabilirsiniz. evin kapısında bir adet Scotland Yard polisi bekler, ziyaretçiler için hemen yanında hazır bekleyen bir adet pipo ve Sherlock şapkası ile birlikte ve isterseniz kapıda foto çektirebilirsiniz kendisi ile, eve çıkmak için bilet almasanız bile. evin içi de ayrı güzeldir, girer girmez kendinizi Sherlock öykülerinin içinde buluverirsiniz birden. üst kata çıkarsanız, çeşitli Sherlock maceralarından çeşitli sahnelerin balmumundan canlandırılması ile karşılaşıp heyecanlanabilirsiniz.
[Avrupa hem müzeciliği biliyor, hem tanıtım yapmağı, hem bunlardan para kazanmayı…]
Böyle bir olayda 6500 kişi Türkiye’de yürür müydü, bilmiyorum.
Japonya’dan bahsediyorum: Amerikalı eski bir asker 20 yaşındaki kıza tecavüz suçlaması bazı ajanslara şöyle yansıdı:
Japonya'nın Okinawa adasında bir araya gelen binlerce gösterici, "Suç oranının, gürültü kirliliğinin ve kaza riskinin arttığı" gerekçesiyle ABD üssünün adadan tamamen taşınması talebiyle gösteri düzenledi.
Okinawa adasında geçen ay 20 yaşındaki bir Japon kadının cesedi bulunmuş, Amerikan ordusunda görevli bir sivil cinayet şüphesiyle tutuklanmıştı.
[6500 kişinin GO HOME deyişi 1968 İstanbul’unu hatırlattı.
Yazılardaki köşeli parantez “[…]” içindekiler benim eklemelerimdir. (M.Ü.T.)
(Hani eşya ile fotoğraf çektirirsin de (x) İŞARETLİ OLAN BENİM. Karıştırmayın, der gibi oldu.)
MEHMET ÜNAL TAŞPINAR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.