Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

BİRİNCİ ile İKİNCİ

Doç. Dr. Turan AKKOYUN Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Mevkisi nerede olursa olsun her birey bir şekilde kendinden sonraki nesli ile ilgili olarak az ya da çok bir hayal kurar. Bunu hayatının genel amaçlarından birisi olarak görür. Çoğunluğu da kendisi veya daha önceki ceddi ile sonraki arasında kültürel bir bağlantının devamını arzular. Çoğunlukla bunun bir kültür işi olduğunu aklına bile getirmez. Farkına varmadan yarına kültürel aktarımlarda bulunur. Sosyal bir anlam taşıyan kültür; biyolojik varlık olan insan, onların eylem, davranış, düşünce ve olaylar karşısında geliştirdikleriyle başkalarından ayıran özellikleriyle geçmişten geleceğe uzanan bir bağdır. Yaşam tarzı, düşünce ve uygulamalarla bir toplumu, diğer toplumlardan ayıran önemli bir unsurdur. Günümüz itibariyle giderek silikleşse de çocukların ad alması seleflerininki ile bağlantılı düşünülür. Hatta onlara gösterilen derin bir sevginin ve saygının vazgeçilemez işareti kabul edildiğine bile şahit olunmaktadır. Olayı aileden dışarıya taşıdığınızda toplumda da bazı faktörler hayata gözlerini yeni açan bebeklerin isimlerini belirler. Mevzuu olarak bunlar üzerinde durmayacağız. Birbirinden habersiz, farklı yerlerde, zamanlarda aynı ismi taşıyanların sıralanışına dikkat çekmeye çalışacağız. Kamuoyunda, isimlerin karakter ve davranışları belirlediğine, doğrudan etki yaptığına dair genelde kabul gören kanaatler vardır. Yanlışlar, hatalar bile zıt örneklendirme ile açıklanmaktadır. Aileler de bunu dikkate almış olmalı ki hayatta olsun olmasın büyüklerini ya da rol kahramanı olarak düşündüğü şahsiyetleri çocuklarında isimleriyle yaşatmaya çalışırlar. Bunun yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk olduğunu kabul edenler de mevcuttur. Kendiliğinden bir görevi yerine getirirler. Bazen de ismin anlamı yönünde bir tercihte bulunurlar. Kelimeden, aynı çizgide bir anlam zuhur edeceğine inanırlar. Bireyler tek tek ele alındığında genel kanaatleri doğrulayacak örnekler, isimler sıralamakta zorlanmadığınızı göreceksiniz. Popüler isimlerden yola çıkarsanız işiniz daha da hızlı neticelenecektir. Gerçekten örneklendirme yapma hüküm vermede kolaylık sağladığı gibi aktaran ve aktarılan üzerinde de inandırıcı sonuçlar çıkarılmasına vesile olmaktadır. Konu hakkında peşin hükümlü olarak yanlış açısından da yaklaşmak pragmatik görünmemektedir. İsabetli değerlendirme yapabilmek için tek bir kişinin faaliyetleri, tutum, davranışlarından değil, aynı kulvarda yürüyen, benzer isimlerin eylemlerini, yaklaşım, hareketlerini dikkate alarak devir itibariyle yakın zaman diliminde olanlarla kıyaslamak daha doyurucu bir değerlendirme imkanı verecektir. Kulvar - İsim - Zaman dilimi açısından birlikteliği sağladıktan sonra sözü edilen fikirlerinin, hamlelerinin, adımlarının artıları, eksileri değerlendirme biçimlerini, fırsatlardan yararlanma yöntemlerini, kendilerinden kaynaklanan hususları göz önünde bulundurabilmek daha kolay olacaktır. Fırsatları değerlendirmelerinin yanında değerlendirilmeye müsait görünen fırsatları bizzat ortaya çıkarmaları düşünülmelidir. Verilerden yapılan tahlil ile tenkit, tatmin edici boyutta olacaktır. Elbette bakış noktasının geniş olması yani işin içinde yer almamak da değerlendirme açısından son derece gerekli bir husustur. Getirisinin götürüsünün başlangıçta hesap edilemediği bir alemde sadece gelenlere bakarak kazanım sağlandığı düşünüldüğünde bir dizi meşhur sanatçı, teknik ve medyatik şahsiyetlerle ancak hafızanın zorlanmasıyla karşılaşabilmekteyiz. O yüzden bugüne bakarak anlık bir değerlendirme yaparak hüküm vermemeliyiz. Vermişsek de bilimsel açıdan çok geçmeden geçerliliğini yitireceğini kabul etmeliyiz. Sanat ve sanatçılık büyük oranda serüvenci bir beyin ile yaşam tercihiyle bağlantılıdır. Bilinen yolda ilerleyerek en iyi şartlarda daha önce ulaşılan başarılara ulaşılabilir. Denenmemiş, bilinmeyen, meraklı, heyecan duyan, sürekli arayış içinde olan şaşkınlık uyandıran tercihler yeniliklerin habercisidir. Aksi takdirde bir kadronun içinde yer verilen misyonu mesleğe dönüştürmekten başka bir fonksiyon yerine getiremez. Profesyonel olarak sürekli bu işin araştırmasını yapmakta olanlar hariç Cahide Songu, Suphi Kaner, Turhan Seyfioğlu, Celal Yonat, Hayati Hamzaoğlu, Kadir Savun gibi gerçek sanatçıların adını hatırlayabilenler konusunda varılacak sonuç hiç de olumlu değildir. Oysa bahsedilen sanatçılar zamanlarında sanatlarıyla, yaşam tarzlarıyla, Türk toplumuna hizmet etmişler, sektörlerinde çıtayı yükselterek oldukça yukarılarda yer almışlardı. Onları yukarıya çeken ideolojik davranmaları da değildi. Attıkları adım, içtikleri, giydikleri, sevdaları, bireysel ya da toplumsal ilişkileri, yerine göre ayakkabı numaraları haber olmanın ötesinde manşetlerde yer alırdı. Manşetlerden kendileri ne kadar pay aldılar şüphesiz bu da ayrı bir değerlendirme konusu yapılabilir. Düşenin ilerleme şansı bulamadığı, daha doğrusu gözden ırak kalanın gönülden ırak kalması gibi sektörlerindeki çarkın işleyişinde bir dişliden başka görevlerinin bulunmadığı şeklinde yorumlar da böylelikle haklılık kazanmaktadır. Kalabalıklar içinde yer almak, yer bulmak, yer gösterilmesi bireyi mutlak surette cezb etmektedir. Mahşeri yığın içinde şuuru şekillendirecek tezahüratın yapılması tekili yönlendirmesi kaçınılmazdır. Yönlendirmekle kalmaz bir müddet sonra yepyeni bir kişiliğin ortaya çıkmasına bile sebep olabilir. Sevenlerinin gözünde de farklı algılandıkları, kötü rol üstlenenlere karşı tepki gösterilmesi olayın boyutunu da ortaya koymaktadır. Bilhassa henüz çocukluk çağına bile gelemeden kümeye dahil olanlardaki durum daha da teferruatlı incelenmelidir. Onların sonraki dönemleri daha ilginç olabilir. Olağanüstülük en özel anlara damgasını vurur. İleride hatıralarda kalın çizgiler halinde bir yer işgal edebilmesi içinde bir takım olağanüstü gelişmelere de ihtiyaç vardır. Silsile halinde devam eden olaylardan hangisini düşünürseniz düşünün unutulacak gibi değildir. Bazen birisi diğerinin hatırlanmasında tetikleyicilik görevi üstlenebilmektedir. Hatıralar hasrete dönüştüğünde ise kaybetmiş olursunuz. Hızlı yaşantıların kayganlığı da hızlı olurken şaşkınlığa sebep olacak şekilde de sonlanabilmektedir. Bunun sonucunda artık mürüvvet kaçınılmaz düşüncesi ne kadar doğru ise geçici heves de öbüründe az olmayacak nispette doğrudur. Taraflar kazanmaya da kaybetmeye eşit mesafede bulunmaktadırlar. Egemenlik alanını genişletme için isimden ve güçten yararlanmak kaçınılmazdır. Burada av ile avcı pozisyonları gündeme gelmektedir. Avcı tabiri yerinde kullanılmışsa av mevsimi bitmeyecek, peşinden iklimler değiştirilecektir. Tutku, bağlılık, sevgi söz konusu olduğunda ise sevdalar yenilendikçe avcılıktan ziyade fedakarlıklarla yürüyen bir aile söz konusu olacaktır. Başka bir vesile ile dile getirdiğimiz gibi aile devletleşecektir. Gizli nikah olmaz. Dost da düşman da izdivaçtan haberdar olur ki içeriden ya da dışarıdan baltayı taşa vuran çıkmasın. Beşer şaşar demişler saflıkla ortaya çıkan şaşmalarda gerçek dostlar yanında yer alsın. Nikaha uzanan yoldaki meşakkat samimi ve bilinçli nazdan kaynaklanmıyorsa yuvanın kalitesi yüksek olur, göstermelikse yuva medyatik amaçların dışarıya sunum sahnesi özelliğinde kalır. Sıralama bir zaruretten kaynaklanmadıkça "birinci" sıfatıyla önde anılan yerini büyük oranda koruyacak, ardından gelen sırayı alan başka hünerleri sıraladığından buraya yerleşecektir. Onların bu şekilde ifade edilmesi tahtlarının baki kalacağı anlamına gelmemektedir. Sanata dayalı sektörde kimin ne zaman ne gibi bir atakta bulunarak nereye kadar gelebileceğini kendisi kestirememektedir ki başkaları onun yeri konusunda önceden bir takım yorumlarda bulunabilsin. Türk milleti kendisine hizmet edenleri ile kendisinden beslenenleri hiçbir devirde unutmamıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20