Kaygan Zemin

Kaygan Zemin

YAŞIN NE ÖNEMİ VAR!

Şu interneti bazen çok seviyorum. İyi şeyler öğretiyor. Bazen de çok zamanımı alıyor diye hayıflanıyorum ki, o benim kusurum aslında. Sosyal medya dedikleri şey. Bir dalmaya gör… Neyse. Bir hikâye kopyalamışım aylar önce. İşin kötüsü kimden alıntıladığımı yazamayacağım, çünkü onu not etmeyi atlamışım maalesef. Her kim ise özür dileyerek size sunuyorum. “Ne iş yaparsan yap, işini sev ve en iyisini yapmaya çalış” diyen bir hikâye: Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan kısacası yaşantısından sıkılan bir adam, cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş. Oraya henüz alışmaya çalışırken birden bir ses duymuş. Bir çığırtkan, avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş: - Tiyatro! Gelin! Kaçırmayın! Bu akşam Tiyatro!… Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve inanılmaz derecede merak etmiş. Biletin nereden alındığını öğrenmiş. Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış. Başlamış merakla oyunu izlemeye… Oyun bitmiş, herkes dağılmış ve bizim meraklı öylece kalmış, izlediği muhteşem oyun karşısında. O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak için ikaz almış. Adamsa: – Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz? Onunla bir şey konuşmam gerek… demiş. Seyrettiği oyunun etkisi ile müdür ile konuşmuş ve ne olursa olsun, ne iş olursa olsun buranın bir parçası olmak için çalışmak istediğini belirtmiş. Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir temizlikçi aradığını fakat önce onu denemesi gerektiğini ifade etmiş ve denemek üzere aylardır el değmemiş bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş. – İşte burayı temizle. Eğer beğenirsem seni işe alırım… demiş ve gitmiş. Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik beklenenden kısa sürede bitmiş. Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine inanmamış. Onu diğerleri gibi işi savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın temizliğini görünce hayretler içinde kalmış. Aylardır içeriye girilmeyen oda gıcır gıcır oluvermiş. Müdür bu çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar vermiş. – Tamam, seni işe alıyorum – Fakat benim yatacak yerim yok. – O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın. İstediği olan tiyatro tutkunu, huzurlu bir şekilde odayı terk ederken müdür. – Adın neydi senin buraya yazalım…. demiş. Aldığı cevap ise, – William! William Shakespeare!… olmuş. Bu hikâye hem insanı dehşete düşürücü hem de ilham verici. Shakespeare tiyatro yaşantısına bu şekilde başlamış.. Tam kırk (40) yaşında… Tiyatroyu o yıllarda tanımış ve büyük bir azimle o muhteşem oyunları yazmış. Üstelik büyük bir fedakârlık göstermiş mesleği için. Meslek hayatı boyunca sadece üç saat uyuyarak yaşamını sürdürmüş. Sabah erken kalkıp oyun provasını yapıyor oyununu oynuyor ve akşam yeniden oyun yazıyor… Bu böyle sürüp gitmiş. Bu hikâyeyi ilk duyduğumda yaşamım için duyduğum kaygıları bir kenara bıraktım. Anladım ki, hiçbir şey için geç değil. İnsan eğer isterse imkânsız gibi görünen olayları da gerçekleştirebilir. Yeter ki yürekten istesin ve bunun için çaba sarf etsin. Hiçbir şey için geç değil. Kaç yaşında olursak olalım… MEHMET ÜNAL TAŞPINAR

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kaygan Zemin Arşivi