Kaygan Zemin
MISIR TANELERİ, HİNDİ TUZAĞI VE MARSHALL KAZIĞI
“Büyükbaba durup yolun bir yanını gösterdi. ‘İşte orada –hindi sürüsü- gördün mü?’ “Şimdi…’ dedi büyükbaba, ‘Tuzak kuracağız!’ Kütük dolu bir çukur bulana dek yolu araştırdı. “Çukurun yapraklarını temizledik; sonra Büyükbaba uzun bıçağını çekip sünger gibi yumuşak zemini kesti. Çıkanları yaprakların arasına atarak orayı boşalttık. Çukur, dışarıyı göremeyeceğim kadar derin olunca, Büyükbaba beni çıkardı. Üstünü kaplamak için ağaç dallarını çukurun yanına getirip bunların üzerine de kucak dolusu yaprak koyduk. Sonra, Büyükbaba uzun bıçağıyla bir ucu çukura doğru meyillenen, diğer ucu da hindi sürüsüne giden bir yol kazdı. Cebinden KIRMIZI, YERLİ MISIR TANELERİ ÇIKARDI VE YOLA SERPİŞTİRDİ; ÇUKURUN İÇİNE DE BİR AVUÇ ATTI. “Şimdi gideceğiz’ dedi ve yeniden yolda yürümeye başladık…” …. “Sonra geri döndük. Hindi tuzağına geldiğimizde güneş tam tepemizdeydi. TUZAĞI GÖRMEDEN ÖNCE HİNDİLERİN SESİNİ DUYABİLİYORDUK. ORADAYDILAR, TANELERİ ÇABUK ÇABUK YUTUYOR VE YÜKSEK SESLE İMDAT ÇIĞLIKLARI ATIYORLARDI….ALTI TANE HİNDİ VARDI…”(1) Gördüğünüz gibi hindileri avlamak için çok çaba gerektirmeden kurulan bir tuzak ve bir-iki avuç mısır tanesi yetmektedir. Küresel avcıların, hindi yerine koydukları ülkeleri tuzağa düşürmek için kullandıkları mısır tanelerine gelince: YARDIM, DEMOKRASİ, KALKINMA, LİBERALİZM, BİREYİN ÖZGÜRLÜĞÜ, SERBEST PİYASA, EVRENSEL HUKUK, VB.leridir. Üstüne üstlük bu hindilere kurdukları tuzakların ve kullandıkları yemlerin parasını dahi avlardan ya peşin peşin ya da daha sonra mutlaka tahsil etmek suretiyle almaktadırlar. “Marshall Yardımı” bunun en tipik örneğidir. Şimdi, bütün ABD uşakları, “zorunlu tercih taraftarları”, aklı eren, ermeyen hemen herkes, “Marshall planı” ile Türkiye’nin ABD’den “yardım aldığını” savunmakta ya da öyle sanmaktadırlar. Hayır, o iş hiç de öyle değildir. Marshall Planı, ELİN TAŞI İLE ELİN KUŞUNU VURMA tezgâhıdır. Nasıl mı? Anlatayım. Yalnız önce şu satırları bir okuyalım: “Marshall planı çerçevesinde ayrılan 13,7 milyar dolarlık yardımdan yararlanmak isteyen ülkeler, paylarına düşen kaç dolarsa KENDİ ÜLKE PARA BİRİMLERİYLE AYNI PARAYI BLOKE ETMEK ZORUNDAYDI.”(2) Kazığın güzelliğini görüyorsunuz değil mi? Diyelim ki ABD Türkiye’ye 500 milyon dolarlık bir “yardım” yapacak. Bunun gerçekleşebilmesi için Türkiye o günkü döviz kuru üzerinden 500 milyon doların karşılığı olan Türk lirasını üstelik ABD’nin istediği bir bankada bloke etmek zorunda. Hey yavrum hey. Durun daha bitmedi, kazığın başka bir güzel yanı daha var: “MARSHALL planının ABD dışındaki bürolarında görevli olan yetkililer, bloke ettikleri o paraların % 5’ini ABD SINIRLARI DIŞINDA, DÜNYANIN HER KÖŞESİNDE SOVYETLERE KARŞI YÜRÜTÜLECEK OPERASYONLAR İÇİN CIA’YA AKTARDILAR. BÖYLECE SOVYETLER BİRLİĞİ’NE KARŞI YÜRÜTÜLEN SOĞUK SAVAŞ’IN HEMEN BAŞINDA CIA EMRİNE 685 MİLYON DOLAR VERİLMİŞ OLUYORDU.”(3) Yani CIA’nin finansörü dolaylı olarak kimlermiş? Birinci sırada Türkiye, arkasından Yunanistan, vb. ülkeler. Aslında neredeyse tek başına Türkiye. Çünkü bu plan gereğince, ABD, parasını PEŞİN PEŞİN BLOKE ETTİRDİĞİ “yardımın”(!) parçası olarak, Türkiye’ye elinde miadı dolmuş ne kadar süt tozu, sandviç ekmeği, margarin yağı vb. varsa kakalamış; üstelik de bunu “Türkiye halkını çok sevdiği için yaptığı” yalanına, o dönemin şerefsiz, satılmış, alçak politikacıları ve gazetecileri sayesinde Türk milletinin inanmasını sağlamıştır. “Yahu ne oluyoruz? Böyle yardım mı olur, bu Türkiye’yi sömürgeleştirme planından başka bir şey değildir?” diyerek itiraz eden vatanseverler ya öldürülmüş(örneğin Sabahattin Ali), ya da cezaevlerinden cezaevi beğenecek hallere düşürülmüşlerdir. Marshall kazığının daha başka vahim sonuçları da var. Neler mi? Örneğin, bu “yardımın” koşullarından birisi olarak Türkiye UÇAK YAPIMINDAN VAZGEÇMİŞTİR. Oysa ki 1930’dan itibaren Türkiye tam on beş çeşit uçak yapacak kapasiteye ulaşmış, üstelik Belçika, Danimarka, Hollanda gibi ülkelere bile satmaya başlamıştı. Ve yine biliyor musunuz, ABD’nin Irak’ta kullandığı o “hayalet uçakları” dahi dünyada ilk olarak biz yapmışızdır. (4) Yediğimiz kazıkların hangi birini sayayım, hangi birisini yazayım. Neredeyse başlı başına bir kitap olur. Meselâ şu zeytinyağı işi: Elimizdeki tüm zeytinyağımızı çok ucuz fiyata ABD’ye verip, karşılığında ise en fahiş fiyata mısırözü yağını aldık.(5) Bu konu ile ilgili detaylı bilgi edinmek ve hazin hikâyeyi okumak isterseniz, “Zeytinyağlı da yiyemem aman…” türküsünün yazılış nedenini araştırın derim. Üstüne üstlük, ABD bu gayet “yararlı”(!), “verimli”(!), “Türkiye’yi dünyanın bir numaralı ülkesi yapacak”(!) yardımı vermek için bizden “PLANLI EKONOMİDEN VAZGEÇMEMİZİ, ÇOK PARTİLİ SİSTEME GEÇMEMİZİ VE KÖY ENSTİTÜLERİNİ KAPATMAMIZI” istemiştir. Sonuçları biliyorsunuz. Hepsinden daha elim ve vehim olmak üzere, Türk milletinin “yabancıların yardımına muhtaçmış gibi bir hale sokulması, böylelikle de bugünlerde zirve noktasına ulaştığımız onursuzluğun içselleştirilmesinin” başlatılmasıdır. Ekonomide KİT SATIŞ diye bir kavram vardır. Diyelim ki fotokopi makinen var ve bir küçük parçası bozuldu, işe yaramaz hale geldi. Servisi çağırıyorsun ve durumu söylüyorsun. Cevap şu: “Bu parça tek başına artık üretilmiyor ve satılmıyor. Bu nedenle, o parçanın bulunduğu gövdenin tamamını almak zorundasınız.”… Gel de çık işin içinden. Çaresiz razı oluyor, böylelikle de 10 lira masrafla kurtarabileceğiniz bir aleti en azından 100 lira ödeyerek yeniden kullanılabilir hale getirebiliyorsunuz. Ya da başkı bir cihazınız bozuldu, tamirciye götürüyorsunuz, bakıyor ve size: “Mümkünü yok, tamir olmaz, siz en iyisi mi bu aletin yenisini alın” diyor. Mecburen eskisini atıyor, yenisini alıyorsunuz. Maliyet mi? En iyi siz bilirsiniz. Yani demem o ki Marshall kazığı ile Türkiye KİT olarak satılmış; bu doğrultuda, ekonomisi, siyaseti, eğitimi, kültürü, ordusu, yargısı, bürokrasisi, meclisi, medyası adım adım ABD’nin MENFAATLERİ DOĞRULTUSUNDA TAM BAĞIMLI BİR HALE GELECEK ŞEKİLDE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR. …………. Yazımıza neyle başlamıştık? Mısır taneleri ve hindilere kurulan tuzakla. Yabancılar Türkiye’ye ne diyorlardı? HİNDİ. O zaman mesele yok. Haydi hep beraber: EY BABA HİNDİ…. Ha bu arada, “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacağız, başka yolu yok” , “yaşasın 1 Mayıs” diye ortalığı ayağa kaldıranların, şu MARSHALL KAZIĞI ile ilgili olarak her hangi bir söylemlerini, yazılarını, protestolarını duyan, okuyan, gören, bilen var mı? Ulan aman ha aman. Yoksa bu sendikaların, siyasi partilerin, sol örgütlerin vb.lerinin de arkasında şu MARSHALL’cılar olmasın. Tıpkı “sağcı”, “milliyetçi”, “ülkücü”, “islâmcı”, vb.lerin arkasında olduğu gibi… Ha ne dersiniz? Tüh, az kalsın unutuyordum, sahi tüm bu kazıklar bir yerlerimize girerken, Türkiye’yi kim yönetiyordu? 02.MAYIS.2017 MEHMET BEŞERİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.