Siyaset sahnemiz her zaman renklidir. Kavgalar, dövüşler, saç saça-başbaşa bile olsa renklidir hep. Yeni anayasa oylamaları nedeniyle daha da renkli geçti. Atlıkarınca gibi hızla döndü gözlerimizin önünde herşey. Düşünerek oy atma süreçleri, düşünmeden oy atma meseleleri derken çağ atlamaya (!) hazır hâle geldik nasılsa. 

Bu arada kamuoyu yoklamaları yapılıyor; daha da yapılacak. Heyecanlıyız çünkü: Ne çıkacak? Ne olacak? Kimin dediği olacak?  Millet "evet mi diyecek, hayır mı?"

Kamuoyu yoklamaları deyince...

Her zaman hepsi sonucu bilir. Bilmese de bildiğini söyler.

Önceki seçimlerden hatırlıyorum: Yüzde şu kadar yakın bildik. Yüzde şu kadar yanıldık ama.. (O kısmı saymazlar.) Bakarsınız, sonuçlar açıklandığında:

"Demedim mi?"

"Benim dediğim çıktı."

"Biz, en çok bilen olduk."

"Biz %1500 tahmin edebildik, başkası %50.000 yanıldı."

"Bazı şeyleri tahmin edemedik ama o kadar kusur Kadı Kızı'nda da olur."

"Ya EVET denecek ya HAYIR." (Başka seçenek varmış gibi.)

Temel, hastanede karısının doğum yapmasını bekliyormuş. Hemşire yaklaşmış:

"Gözünüz aydın, karınız doğum yaptı. Bilin bakalım kız mı oldu, erkek mi?"

"Ben erkek bekliyorum."

"Bilemediniz, kızınız oldu."

"Öyle mi? İkinci ihtimalim kızdı zaten."

Peki, hangisi bildi? Herkes bildi.

Hocanın hikâyesi geliyor aklıma; "Sen de haklısın!"

Bu işe modern falcılık demek lâzım. Aşağı yukarı aynı cevaplar...

Kadının biri falcıya gitmiş. Falcı önündeki kristal küreye bakmış:

"Siz" demiş, "kırk yaşına kadar çok sıkıntılı , acılı, üzüntülü günler geçireceksiniz."

Kadın merakla sormuş:

"Ya kırkından sonra?"

"Kırkınızdan sonra da bu hayata alışmış olacaksınız."

Biz de bazı yeniliklere alışacağız galiba. Kırkından önce, kırkından sonra demeden. Afrika'da bile hayat tarzı değiştikten sonra...

Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında et yiyen bir yamyamla konuşan siyasetçi, yerlinin Oxford Üniversitesi'nde okumuş olduğunu öğrenince şaşırdı.

"Allah Allah!"

"Ne var bunda şaşıracak? İnsan eti yiyorum ama çatal-bıçak kullanıyorum artık!"

MEHMET ÜNAL TAŞPINAR