Mehmet Ünal Taşpınar
DİŞ KİRASI
Yayınlanma:
Bir zamanlar diş kirası adıyla misafir ağırlayan milletimiz bugün kapısının zili çalındığında “o da kim?” veya “bu saatte?..” gibi karşılar oldu. Ve bunun Ramazan’ı, Bayramı yok maalesef. “Zaman nereye götürüyor bizi?” veya “neler oldu, neler oluyor köklerimize?”
@@@
Diş kirası geleneği nedir?
Bütün bir cihana misafir ağırlama dersleri veren bir okul gibidir Osmanlı coğrafyası. Allah tarafından gönderildiğine inanılan ve evi şereflendiren misafiri ağırlamak, Osmanlı uygarlığı için başlı başına bir sanattır. Osmanlı Devleti, misafirperverlikte öylesine üstün bir kültür geliştirmiştir ki bu eşsiz kültürün izlerini halen barındırsak da, inceliğini ve zarafetini tekrar hatırlamamız gerekir.
Haber Merkezi 27 Nisan 2020, 04:10 Son Güncelleme: 27 Nisan 2020, 04:36 Yeni Şafak
Tarihimizde en yüksek diş kirası, Sadrazam Yusuf Kamil Paşa'nın Sultan Abdülaziz'e takdim ettiğidir.
YORUM YAP
Osmanlı Devleti'nde Ramazan ayının en önemli özelliklerinden biri iftar sofralarının herkese açık olmasıydı. Saraya, Ramazan ayı boyunca iftar için davetsiz olarak gidilebilirdi. Bunun haricinde Osmanlı sarayının özel davetleri de olurdu. Kaynaklara göre Ramazanın ilk on gününde padişah; ayan ve mebusan reisleriyle birlikte heyet-i vükelayı saraya iftar için davet ederdi.
Bugün de Ramazan gelince kapılar herkese aralanır, zengin-fakir demeden herkesin sofrası misafir denilen bereket elçilerine açık tutulur. Misafir ağırlamanın çeşitli seremonilerinden birisi de, bugün artık unutulmaya yüz tutan bir gelenek olan diş kirasıdır. Diş kirasında, misafirler ayrılırken onlara küçük kadife keseler içinde hediyeler takdim edilir. Ev sahibi bununla; “Misafirim oldunuz, benim sevap kazanmam için siz eziyet çektiniz, dişlerinizi yordunuz, bu da sizin dişinizin kirası olsun." demek isterdi.
Misafirler iftarını yapıp teraviye gitmek üzereyken hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler, gümüş akçe veya altın paralar bir kadife kese içerisinde diş kirası olarak verilirdi.
Tarihimizde en yüksek diş kirası, Sadrazam Yusuf Kamil Paşa'nın Sultan Abdülaziz'e takdim ettiği olsa gerekir.
Bir Ramazan gecesi, Vezneciler'deki Zeynep Hanım Konağı'nda verilen mükellef iftardan sonra, Yusuf Kamil Paşa'nın bir altın tepside sahip olduğu emval ve emlakın senet ve tapusunu padişaha arz ettiğini, Sultan Abdülaziz'inse, "Bunlar makbulum oldu, yine sizlere veriyorum. Her hal ve hareketiniz hoşuma gitmektedir" dediğinden bahseder.
Ancak diş kirası sadece zenginlere has bir gelenek gibi görünse de, aslında toplumun bütün katmanlarına yayılmıştır. Çoğu zaman sadakalar da diş kirası adıyla verilmiştir ki, hiçbir fakirin onuru zedelenmesin.
Misafirine diş kirası verecek kadar ruhunu inceltmiş olan bu millet, hiç şüphesiz insanlığa misafirperverlik adına ders verecek kadar da yücelmiştir.
(Yazının Diş kirası geleneği nedir? Bölümü Yenişafak.com’dan alınmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.