Mehmet Ünal Taşpınar
BİR ZAMANLAR RADYO VARDI
Bir zamanlar diyorum, gençler için bu sözcük. Çünkü o "Bir zamanlar"ı yaşayanlar radyo vardı derken ne demek istediğimi anlamışlardır. Sadece otomobilde iken veya yolda giderken telefonumuzun kulaklığından dinlediğimiz radyo değil; koca koca, konsolları, rafları, masaların üstünü süsleyen, üstünü annelerimizin ince oyalarla süslenmiş türlü türlü örtüleriyle kapladığı radyolardan bahsediyorum.
Bizimki BLAUPUNKT markalıydı. Kedi gözü gibi bir ışığı vardı çalıştığında. Markası için KEDİ GÖZLÜ derdik genellikle.
***
Hüsnü demlerde radyonun işlevi başka, Abdullah dedemlerde radyonun işlevi başkaydı. Tabii
bizim evdeki radyonun işlevi de bir başkaydı... Nasıl desem...
Hüsnü dedemlerde radyo, oturma odasındaki bir komidinin üstünde dururdu. Erkekler varken, öğlen ve akşam o zaman ajans denen radyo haberleri için açılırdı. Çok ses çıkarmadan, radyonun dibine çömüp haberler bitene kadar dikkatle dinlenir ve haber bitince kapatılırdı. Erkekler dükkanlarına gidince kadınlar ve çocuklar türküleri dinlemek için tekrar açardı. Bozulur düşüncesiyle çok uzun süre açık tutulmazdı. Bir de akşam ezanına yakın dedemler ve dayımların gelmesine yakın radyo mutlaka kapalı olurdu. Radyo ne kadar değerliydi o yıllarda.
Abdullah dedemlerdeki radyo çocukların uzanamayacağı yükseklikte radyo için özel olarak yaptırılan rafta dururdu. Tabii ki her evde olduğu gibi orda da süslü bir örtünün altında... Abdullah dedemlerde radyo hem haberler hem türküler için açılırdı ama Huriye ninem "yeter" diyene kadar. Yine "bozulur" korkusuyla. Dedem yatsı namazı için Kubeli camisi'ne gidince coşardı Muzaffer Sarısözen'li Yurttan Sesler Korosu.
Bizim evdeki radyo çocuk yaştaki bizlerin de uzanabileceği yükseklikte yaptırılan rafta dururdu. Kenarları işlemeli beyaz bir örtüsü vardı. Akşamları her ev gibi tek eğlencemizdi. Yine her ev gibi haber saatini (ajansları) kaçırmamağa çalışırdı babam Ve annem. Biz çocuklar için önemli olan Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş maçları ile yeni şarkı ve türküleri dinlemekti. Dört kişilik küçük aile topluluğumuz Tacı Ahmet Mahallesi Kuyulu Cami Sokak 26 numaradaki üç katlı ahşap evde, baş köşemizdeki bu radyo ile bazen çalışmadığında tokatlayarak, bazen radyo istasyonu ararken okşayarak geçti günlerimiz. Her ajans Vatan Cephesi'ne yeni kaydolan kişilerin listesini dinlerdik.
Radyonun bizim evdeki en önemli sabahı Alparslan Türkeş'in o meşhur sesiyle duyurduğu 1960'daki 27 Mayıs İhtilali oldu. Kulaklarına inanamayan herkes gibi babam da radyoyu bangır bangır açarak dinletti neredeyse bütün sokağa.
Hiçbirimiz ihtilal nedir, bilmiyorduk. (Sonraki on yılda bir tekrarlanınca öğrendik hepimiz.)
Afyon Lisesi Orta Kısım'dayım o zaman. Her zamanki gibi okula gitmeye çıktım, askerler yoldan çevirdi.
Bir radyo diye başladık, laf nerelere geldi.
İhtilaller güzel şeyler değil. Biz burada bırakalım sözü...
Siz hatırlamayın o günleri, boş verin.
İyi yaşayın, hoş yaşayın.
MEHMET ÜNAL TAŞPINAR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.