Ekrem Çulfa
Bir Psikolojik Danışman, Psikolog, Psikiyatrist, Psikoterapist, Terapist, PDR Uzmanı Başörtülü Olabilir mi?
Psikolog/Psikolojik Danışman, Prof. Dr. Üstün Dökmen, yıllar önce de benzer sözler sarf etmiş, büyük tepki çekmişti. Yine geri adım atmadı, atamadı hatta toplumda infiale neden oldu. Hatta tavrını bir üst nefret söylemine taşıdı. Armağan Çağlayan’ ın programına konuk oldu ve “ Başörtülü psikolog, psikiyatrist, PDR uzmanı olamaz. Olması meslek etiğine aykırıdır. Nötr olamazlar” ifadeleri nedeniyle bir kez daha gündemde. Peki, psikolojik danışman, psikolog, psikiyatrist, psikoterapist ve terapistler ne diyor?
Başörtülü olmak bu mesleği yapmaya engel mi? Şeklindeki sorularının cevabını istişare için pek çok meslektaşımla görüştüm. Bazıları Üstün Dökmen’ nin başörtülü meslektaşlarına karşı bir özür borçlu olduğunu, diplomasının iptal edilmesi ve hatta psikologluk yapmaması gerektiği görüşünde birleştiler. Sizin için medya da çıkan yorumları ve meslektaşlarımın yorumlarından bazılarına da yer verdim.
Başı açık veya başörtülü olmak Psikolojik Danışman, Psikolog, Psikiyatrist, Psikoterapist, Terapist olmak için bir etik kriter değildir…
Psikiyatrist, Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Üstün Dökmen’ in bu ifadeleri için acilen özür dilemesi gerektiğine inanıyor. Nedeni de şöyle açıklıyor: “ Üstün Hoca nötr olmayı çok yanlış anlamış. Başı açık olmak bir norm değildir. Böyle bir şey kesinlikle olamaz. Herkesin yaşadığı toplumun öğretileri ile oluşan bir önyargısı vardır. Amerika’ da mesela siyahlara karşı olan ya da Türkiye’de Kürt, Suriyeli, Ermeni ya da başı açık, kapalılara karşı olan gibi. Bu önyargılar kişileri ayrımcılığa götürür, toplumdaki çatışmayı arttırır. Türkiye’ nin son yıllarda yaşanan en büyük kültürel sorunlarından birisi de bu. İnsan psikolojisi ile uğraşan bir hocanın ‘öğrenilmiş önyargı’ denilen bu durumu görememiş, kendi önyargılarının farkında varamamış olması büyük hayal kırıklığı oldu. Üstün Dökmen belli ki kendini üstün görüyor, insanları sınıflandırıyor. Halbuki nötr olmak demek kendi önyargılarına karşı da bağımsız olmak demek. Bu sebeple de Üstün Hoca topluma bir özür borçludur. İdeolojik önyargıları mesleğinin önüne geçmiştir.”
Objektif olmak fiziksel değil zihinseldir
Klinik psikolog Tuba Karacan, Prof. Dr. Üstün Dökmen’ in işaret ettiği başörtülü psikologlardan. Başörtüsünün empati kurma ya da nötr olmada sıkıntı yaratıp yaratmadığı konuşunda şöyle diyor:
“Terapist olmak tüm kimliklerinizden arınmak demektir. Fiziksel olarak; kılık-kıyafet ya da dış görüşünüz ile (sakal, dövme, küpe vs.) ile ne kadar kimliğinizden arınmış olursanız olun empati yapabilme, nötr kalabilme becerisi zihinseldir. Belki başınız açıktır ama dini ya da siyasi görüşünüz radikaldir, bunu kimse bilemez. Dolayısıyla terapistin kendi yanlı taraflarının farkında olması, kendini geliştirip bu yüklerden kurtulması esastır. Bu konuda da biz zaten çok ciddi eğitimler alıyoruz. Üstün Dökmen Hoca’ nın söylediği ötekileştirici ve tipik bir stigma (damgalama.) O zaman ‘Falanca mekânda, filanca dünya görüşünü yansıtan kıyafetler giyen biri de başörtülü danışanına empati yapamaz’ denilebilir. Bu bizi ayrıştıran bir tutumdur. Türkiye bu tutumdan çok çekti. Hele de biz terapistlerin insanı insan gören bir perspektiften yaklaşması gerekirken, meslek içinden böyle bir ayrıştırma yapılması çok yanlış.”
Psikolojideki Etik Değerler Kıyafete İndirgenecek Kadar Basit Değil
Her ekolde bir miktar farklılıklar olabilir ancak özellikle psikanalitik psikoterapi süreçlerinde, danışanın terapistinin özel hayatına ilişkin bilgilere sahip olmamasını önemseriz. Terapist evli mi bekâr mı, çocuğu var mı yok mu, cinsel yönelimi nedir, hangi takımı tutar, Allah inancı var mı, yok mu gibi bilgileri anonim tutmaya gayret gösteririz, ki böylelikle danışanın iç dünyasında olabildiğince pürüzsüz bir ayna işlevinde olabilelim. Bu nedenle sosyal medyada olabildiğince özel hayatımızı paylaşmayız; bu etik sorumluluğumuzdur. Ancak her ne kadar özen göstersek de bunu yüzde yüz gerçekleştirebilmek mümkün değildir. Her durumda, her şey bize yani terapiste dair bir bilgi, ipucu verir ister istemez. Alyans takmak, takmamak, gizlenemeyecek kadar görünür olan hamilelik süreci, görünür olan bir hastalığın gerçekliği, ofisin yeri ve dekorasyonu, terapistin kıyafet seçimi, saç sakal biçimi gibi pek çok şey, hatta hemen hemen her şey bir anlam, bir sembol taşır.”
Psikoterapist danışanı ile güven kurmak ve nötr olabilmeyi öğrenmek için formal, teorik, teknik ve pratik uzun ve meşakkatli bir eğitimden geçer; meslek hayatı boyunca da eğitimler ve süpervizyon almaya ve kendini geliştirmeye devam eder. Biz, terapistler her durum ve koşulda insan haklarına ve onuruna saygı göstermek ve herkese, her dünya görüşüne, her inanış ve yaşam biçimine eşit mesafede olmakla yükümlüyüz. Bu etik değer ve ilkelere bağlı çalışabilmenin gereklerinden biri de terapistin tarafsızlığı, anonimliği ve objektifliğinin korunmasıdır. Ancak bu sadece terapistin kıyafeti ve dış görünüşüne indirgenebilecek bir olgu değil. Başörtülü bir kadın da sakallı bir erkek de trans ve/veya eşcinsel bir kadın bir erkek de engelli biri de psikolog, psikiyatrist, psikolojik danışman olabilir. Aksini savunmak maksadını aşarak, bir başka hak ihlaline ve ayrımcılığa varma riski taşır.
Empati kelimesi Fransızcadan dilimize geçmiştir ve duygudaşlık anlamına gelir. Duygudaşlık ise yaşam tarzlarının ya da kıyafetlerin, stillerin uyuşması değildir! Empati kurabilmek için ne psikolojik danışman, danışanın ne de danışan, psikolojik danışmanın yaşadığı hayatı yaşamak zorundadır. Biz zaten eğitimlerimiz süresince nötr olmak gibi davranış becerileri kazandırılarak mezun ediliyoruz. İmam hatip ortaokulu mezunu bir psikoterapist olarak, tecrübeli psikolog hocaların alan dışından, iki-üç sertifika ile bu işi yapan, sahte psikologlara engel olması, onlar özelinde bir iki kelam etmesini beklerken başörtülü-başörtüsüz ayrımcılığını kabul etmiyor, etik ve saygıdan da uzak buluyorum.
Psikolojik Danışmanlıkta bahsedilen etik değerler siyah-beyaz kadar keskin değildir çünkü bir psikoloğun nötr olması sadece kıyafetine bağlanacak kadar basit bir konu değildir. Günün sonunda hepimiz insanız. Bireysel seçimlerimiz, değerlerimiz var. Profesyonel hayatta bu değerlerimizden azade yaşamak mümkün değil. ‘Tüm bu değerlerini sıfırla! O terapi odasına öyle gir’ demekle nötr olunmaz. Empati kurmak ve nötr olabilmek ancak eğitim ve gelişim ile edinilir, kıyafet ya da görüntü ile değil. İnsanı insan olarak görebilen her birey gerekli eğitimlerini aldığı ve tamamladığı sürece; psikoterapist, psikiyatr, psikolog, terapist, psikolojik danışman ve PDR uzmanı olabilir.
Sonuç olarak, özür dilemeyi bilmeyen ile, hatasını kabul etmeyenle, gönül alamayanla, ne barışmak ne de sürdürmek kolaydır. İnsan davranışını hata olarak görmediği sürece, zihin onu düzeltmek veya engellemek için çaba gösteremez. Ayrıca hatayı kabullenmenin yanında ikinci aşamada özür dilemek, gönül almak, kendini kontrol etmek de samimiyetin göstergesidir. Olayın üstünü örtmek, karşıdakinin acısını yok saymaktır. Acıyı yok saymak, onu yok saymaktır. O halde özür dilemek, hatayı kabul etmek ve gönül almak, bir ilişkinin vazgeçilmez üç ayağıdır...
Psikolog / Psikolojik Danışman Prof. Dr. Üstün Dökmen Hoca, eğer meslektaşlarından, halktan özür dilemediği ve hatasından dönmediği sürece toplumla tam olarak barışması artık mümkün değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.