Ali Aşkar
BAYRAMLAR (2)
Sokaklarda hazneli çeşmelerden bedava su içtiğimiz, susayınca deli gibi market aramadığımız günlere aitti bayramlar. İnsanlar bayramları tatil zannetmezdi. Yazlığı olanlar bile bayramda evlerine dönerdi. Günlerce temizlik, hazırlık, baklava yapılırdı, danteller kolalanırdı.
Annem komşu çocukları için bez mendiller alır arefeden onları bir güzel süslü katlardı. Babam bozuk paraları bayramda çocuklara vermek için saklardı. Bu evde para veriyorlar diye kulaktan kulağa fısıltı gazetesi çalışır evimizin bahçesinde merdivenlerinde çocuk sesleri eksik olmaz, cümbür cemaat bir kıyamet bir neşe kopardı.
Kırk katlı cevizli ev baklavası yapardı annem hevesle, bir gününü ona ayırırdı. Ben şimdi hazır baklava yufkasından yapıyorum. Kapıya çocuklar gelmiyor.
Kurban Bayramı dediğin bayram günü ciğeri pişirilince evin içi mis gibi kokunca tamamlanırdı. Bir de benim gibi ızgarada karabiberli dalak severseniz o da şifası olurdu.
Karanfilli erik hoşafı yaz günlerine yakışırmı yakışırdı. Hala yapmadan duramam. Gelene hemen kavurma, baklava ikram edilirdi.
Bizim beklediğimiz komşu akraba çocukları olduğu gibi bizi bekleyenler de olurdu.
Bahçeli evlerimize sanki peyzaj mimarı dokunmuş gibi bakımlı düzenli olurdu. Her sene tohumu alınan kına çiçekleri ortalığı şenlendirir, sardunyalar (biz kanarya derdik) yüzümüze gülerdi.
Evler güler, bahçeler güler, evsahipleri gülerdi.
Konfeksiyon elbiseler yoktu, bayramdan bayrama kumaş alınır terziye diktirilirdi. Tatlı ancak telaşeli işlerdi, önce kumaş seçilir astarıyla, makarasıyla alınır dikişe verilir en az iki kere terzi provasına giderdik bitince de alıp evimize dönerken yaşadığımız mutluluk şimdi AVM den aldığımıza benzemezdi. Hatta bayramlıklarımız yabanlık temiz kalsın denirdi saklanırdı, onları da eskitemeden küçülürlerdi.
Misafir odalarımızın kapısı kapalı olurdu. Misafir gelince kapısı açılır buyur edilirdi tören gibi, herşeyin en güzeli en yenisi orada olurdu, orta sehpanın üzerinde kapağını açınca Üsküdara gider iken aldı da bir yağmur çalan, üzerinde uzun elbisesiyle dönen bir kızı olan ahşap sigaralığımız vardı, durunca tekrar alttan kurar hayran hayran defalarca dinler izlerdim.
Annemin gözü gibi baktığı, yumurta kabuğu takılı çilli begonyası sümbül sümbül açardı.
Zil çalınca kapıya koşardık sevinçle misafir geldi diye. Cep tlf yoktu bizi oyalayan esir eden yapışıp kaldığımız. Misafir hürmetle karşılanırdı. Kaş göz işaretiyle komut alır, terlik verir, kolanya şeker tutardık.
Biz mutlu olmayı saygıyı sevgiyi çocukken ailelerimizden konu komşudan öğrendik.
Tadı damağımızda kaldı işte.
Gönül Keskin /31 Temmuz 2020/ Adapazarı
(Bir arkadaşımın paylaşımından ALINTIDIR..)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.