“Tarihten Günümüze Türk-Ermeni İlişkileri ve Aracısız Yeni Dönem” Söyleşisi Düzenlendi
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanlığı tarafından Çevrim İçi Tarih Söyleşileri kapsamında “Tarihten Günümüze Türk-Ermeni İlişkileri ve Aracısız Yeni Dönem” söyleşisi gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin’in yaptığı söyleşide, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş konuşmacı olarak yer aldı.
AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin, yaptığı açış konuşmasında, Türk-Ermeni ilişkilerinin köklü bir geçmişe dayandığını söyleyerek, “Bu dönemde geçmişe göre daha farklı ve geleceğe dönük adımlar atıldığını biliyoruz. Konuyu tarih, günümüz, gelecek diye değerlendirmek daha doğru olacaktır. Konu çok boyutlu, çok kapsamlı” diye konuştu.
“Ermeniler, Osmanlı’da önemli görevlerde bulundular”
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş ise Türk-Ermeni ilişkilerinin Selçuklu Döneminde Çağrı Bey zamanında başladığını ifade eden kaynaklar olduğunu dile getirdi. Osmanlı Devleti döneminde Ermenilerin birçok önemli görevlerde bulunduğunu belirten Bozkuş, “Osmanlı Dönemindeki Ermenilere baktığımızda imparatorlukta çok fazla millet yaşıyordu. Bu milletlerden biri de Ermeni milletiydi. Ermenilerin içerisinde bankerler, zanaatkârlar, tüccarlar, milletvekilleri bulunduğunu, pek çok seviyede ve konumda Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğunda görev yaptığını biliyoruz. Siyasetten bürokrasi ve büyükelçiliğe kadar pek çok görevde Ermeni milletinin yer aldığını görüyoruz. Bakanlık görevlerinde Meclis-i Mebusunda Ermenileri görebiliyoruz” diye konuştu.
Fransız İhtilali ve Şark Meselesinin Osmanlı Devleti içinde yaşayan Ermeni toplumu üzerinde etkisi olduğunu kaydeden Bozkuş, süreç ile ilgili şunları söyledi:
“Fransız İhtilalinin dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Ermeni toplumu üzerinde de etkisi oldu. Fransız ihtilali ile başlayan süreç, aslında hızlı bir süreç değil. Uzun vadede baktığınızda ve I. Dünya Savaşına geldiğinizde büyük imparatorlukların dağılmaya başladığı bir süreç. Bu imparatorlukların dağılma süreci de milletler üzerinde önemli bir etki yaratıyor. 19. yüzyılın başında birçok isyan ve baskın gibi terör eylemleri oluyor. Ama bu, tüm Ermeniler için geçerli değil. Bir toplumun tamamı, bu işlerde aktif olarak görev almıyor. Bu tür işlerde görev alanlarda ise büyük oranda yabancı ülkelerin önemli bir etkisi oluyor. Tüm toplumun değil de bir kesimin bu tür eylemlerde yer aldığının belirtilmesi gerekir. Bu sorunda Şark Meselesinin de önemli bir etkisi var. Çünkü bu Şark Meselesi ile birlikte büyük devletler diye adlandırdığımız devletlerin bu sürecin içerisine girdiğini görüyoruz. Bu durumun aslında bugün Ermeni toplumu da farkında ve bu durumdan rahatsız. Bunun düzeltilmesini onlar da istiyor.”
“Türkiye, Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkelerden biri”
1991 yılına kadar Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin Sovyetler üzerinden ilerlediğini söyleyen Bozkuş, “Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte Ermenistan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan ediyor. Ermenistan’ın bağımsızlığı ile birlikte Ermenistan’ı tanıyan ilk devletlerden bir tanesi de Türkiye oluyor. Daha sonra Karabağ’ın işgali ile birlikte sınırlar kapanıyor. Bugüne kadar iki ülke arasında diplomatik ilişkiler olmuyor. 2020 yılında 44 günlük Karabağ zaferi ile birlikte yeni bir dönem başlıyor. 1993 ile 2022 yılları arasında diplomatik ilişkiler yok ama birtakım görüşmeler yapılıyor. Ocak 2022’de iki ülke arasında özel temsilciler atanarak Moskova’da görüşmeler yapıldı. 24 Şubat’ta da Viyana’da iki ülke temsilcileri bir araya gelecek” ifadelerini kullandı.
“Dink, barışın olmasını isteyen bir yazardı”
Hrant Dink’in Türkiye-Ermenistan arasında barış olmasını isteyen bir yazar olduğunu kaydeden Bozkuş, “Hrant Dink normalleşmeyi hep istiyordu. Barışın olmasını isteyen bir yazardı. Ama bu barış olduğu zaman aracı olmasın diyordu. Aracı işin içine girdiği zaman olay bambaşka noktalara çekiliyor. Türkler ve Ermeniler kendileri masaya oturarak sorunları çözebiliriz diyordu. Bu çok önemliydi. Şu anda biz o noktadayız. Neden o noktadayız? Görüşmeler Moskova’da ve Viyana’da yapılacak ama Moskova ev sahipliğinde yapılıyor. Masaya oturanlardan biri Moskova değil. Bu çok önemli. Türkiye’nin Ermenistan ile bir sorunu varsa bu karşılıklı oturularak masada çözülecek. Başkası dâhil olmadan daha hızlı adım atma ve ilerleme imkanı doğacak” dedi.
Yabancı ülkelerin parlamentolarında Ermenistan ile ilgili aldığı kararların uluslararası arenada kullanıldığını belirten Bozkuş, “Yabancı ülkelerin Ermenistan ile ilgili aldığı kararlar kullanılıyor. Ermenistan ile ilgili sorunlar çözülürse yeni kararların alınması, başka kararlara emsal oluşturmasının önüne geçileceği için önemli. Uruguay bu kararı alsa ne, almasa ne diye bakıyorsunuz ama işin rengi öyle değil. Bu kararların siyasi, ekonomik ve toplumsal etkileri var. Bu sorunun çözülmesi, birçok konunun çözülmesinde somut etki yaratacağı için normalleşme önemli bir adım. Normalleşmenin sadece ülkeler arası değil, uluslararası kuruluşlar nezdinde de pek çok etkisi var. Geçtiğimiz yıllara bakın Avrupa Birliği ilerleme raporların hepsinde bu konu yer alıyor” diye konuştu.
Türkiye-Ermenistan sorunun çözümü için atılan adımlar, fırsatlar ve engellerden de bahseden Bozkuş, şunları söyledi:
“Sorunun çözümü için özel temsilciler atandı, Moskova’da ilk görüşmeler yapıldı, charter uçuşlar başladı, Türk mallarına yönelik ambargolar kaldırıldı, Antalya’da yapılacak olan Diplomasi Forumu’na Ermenistan yetkililerinin katılması bekleniyor, Viyana’da yapılacak görüşmelerde sürece önemli katkılar sunacak. Bu süreç, bölgedeki diğer ülkeler için hem fırsatlar hem de engeller barındırıyor. Çözüm en fazla Ermenistan’ın faydasına olacak. Türkiye’nin nüfusu, coğrafi konumu, ekonomik ilişkileri, dünyaya bağlantıları zaten Ermenistan ile mukayese edilmeyecek düzeyde, kazanımları da farklı olacaktır. Tabi ki iki tarafta kazançlı çıkacak olsa da daha fazla Ermenistan’ın yararına olacak. Uzun vadeli konuya baktığımızda uluslararası alanda Türkiye’nin de bu süreçten kazançlı çıkacağını söyleyebiliriz. En önemli dış sorunlardan biri olan bu mesele çözüme kavuşturulacak.”
Söyleşinin tamamını izleyebilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.